Bu yazının amacı, 1927 yılından bugüne 92 yıldır kutlanan Çocuk Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla ‘Çocuk Hakları’ ile ilgili bazı açıklamalar yapmak, KKTC’deki durum üzerine de bazı saptamalarda bulunmaktır.

‘Çocuk Hakları’, ahlaki, etik, temel evrensel insani değerler ve hukuki olarak dünya üzerindeki tüm çocukların sahip olduğu yaşama, beslenme, barınma, eğitim, sağlık vd. tüm haklarının ve fiziksel, psikolojik, sosyolojik, cinsel vd. tüm sömürü ve istismara karşı korunma haklarının tümünü tanımlamakta kullanılan evrensel bir kavramdır.

20 Kasım 1989’da, 193 ülke tarafından onaylanan ve 54 maddeden oluşan 'Çocuk Haklarına Dair Sözleşme', Birleşmiş Milletler'in önemli faaliyetlerinden biridir. Bu sözleşme, çocuğun, ‘İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde’ ve ‘Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer alan hak ve özgürlüklerden ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka görüş, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuştan veya başka durumdan kaynaklanan ayrımlar dahil, hiçbir ayrım gözetilmeksizin yaralanma hakkına sahip olarak;  özel ilgi ve yardıma hakkı  olduğu bilinciyle, kişiliğinin tam ve uyumlu olarak gelişebilmesi için mutluluk, sevgi ve anlayış  iklimi içindeki bir aile ortamında yetişmesinin; toplumda bireysel bir yaşantı sürdürebilmesi için tüm yönlerden hazırlanmasının ve Birleşmiş Milletler Andlaşmasında ilan edilen ülküler, özellikle barış, değerbilirlik, hoşgörü, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ruhuyla ve tüm temel evrensel insani değerler ile yetiştirilmesinin; gerek bedensel gerek zihinsel bakımdan tam ergenliğe ulaşmamış olması nedeniyle doğum sonrasında olduğu kadar, doğum öncesinde de uygun yasal korumayı da içeren her alanda her türlü özel güvence ve koruma gereksiniminin  karşılanmasının gerekliliğini ortaya koyar. (UN, 1989)

'Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin onaylanarak yürürlüğe konduğu günden bu yana geçen 29 yılda duruma bakıldığında, dünyadaki tüm çocukların durumunda iyileşme sağlandığını söylemek olanaklı değildir. Dünyanın hemen hemen her yerinde ve ülkemizin de bulunduğu coğrafyada sürmekte olan kötü yönetim, çatışma ve savaşlar, yoksulluk ve yoksunluklar, sevgisizlik ve mutsuzluklardan en çok etkilenen çocuklardır. Bu çocukların milyonlarcası kendi ülkesinde ya da kaçmak zorunda bırakıldığı ve mülteci olduğu ülkelerde en temel haklar olan beslenme, barınma, sağlık ve eğitim gibi haklardan yoksun yaşamakta, fizyolojik, psikolojik, sosyolojik ve cinsel sömürü ve istismara uğramakta, tüm bu olumsuz koşullar nedeniyle yaşamlarını kaybedenler olmaktadır.

Ülkemizdeki çocuklar için de yukarıdaki saptamaların geçerli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Birleşmiş Milletler’in üyesi olamayan, 'Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'de imzası bulunmayan bir devlet olmanın konuyla ilgili beraberinde getirdiği sıkıntıları büyüttüğü düşünülebilir. Ancak, bu durum 'Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin hükümlerini ve ötesini yerine getirmemeyi gerektirmez. Devlet olmanın gereği de budur.

İnsanlığın ve dünyanın geçmişinin olduğu gibi bu gününün ve geleceğinin de belirleyicisi insandır. Bu bilinçle, bireyler, toplumlar, onların yönetimleri, devletler ve Birleşmiş Milletler dahil tüm insanlık ailesi, geleceği olan çocukları için, insanlığın geleceği için 'Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin hükümleri ve ötesini geliştirmeli ve uygulamalıdır.

_________

Kaynakça:

United Nations  (1989). The United Nations Convention on the Rights of the Child. https://treaties.un.org/doc/source/docs/A_RES_44_25-Eng.pdf