Çinli teknoloji devi Huawei’in Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Mali İşler Direktörü (CFO) Mıng Vancou’un ABD’ye iade sürecinin başlatılmasıyla Çin, Kanada ve ABD hattında gerilimin daha da yükseleceği öngörülüyor. 

ABD’nin İran yaptırımlarını deldiği gerekçesiyle bu ülkenin talebi üzerine Kanada makamları tarafından tutuklanarak, çıkarıldığı mahkemede 10 milyon Kanada doları kefaletle şartlı serbest bırakılan Huawei CFO'su Mıng’ın ABD’ye iade edilme süreci için resmi süreç başlatıldı.

ABD Adalet Bakanlığından pazartesi yapılan açıklamada Mıng'ın iadesi için resmi başvuruda bulunulduğu belirtilirken, Çinli teknoloji şirketi Huawei, "bankalara yalan beyanda bulunmak", "kara para aklamak"nın yanı sıra ABD'li telekomünikasyon şirketi T-Mobile'ın ticari sırlarını çalmak dahil 23 suçla itham edildi.

Çin'in yakından takip ettiği Mıng'ın ABD'ye iadesi davasında duruşma, 6 Şubat'ta Kanada'nın Vancouver kentinde başlayacak.

Huawei vakasının Çin-Kanada boyutu

Mıng'ın geçen yıl aralık ayında Kanada'da tutuklanması Çin-Kanada ikili ilişkilerinde gerginliğe neden oldu.

Huawei CFO'su Mıng vakasına tepki olarak Kanada'nın Pekin Büyükelçisi John McCallum'u Çin Dışişleri Bakanlığına çağıran Pekin yönetimi, Huawei yetkilisinin serbest bırakılmasını talep etti. Aksi durumda bunun "ciddi sonuçları olacağı" uyarısında bulundu.

Uyarının ardından Çin tarafı Kanadalı iş adamı ve girişimci Michael Spavor ile eski diplomat Michael Kovrig'in ulusal güvenliği tehdit eden etkinliklere karıştıkları gerekçesiyle tutukladı.

Bununla birlikte daha önce uyuşturucu kaçakçılığından yargılanarak 15 yıl hapse mahkum edilen bir Kanada vatandaşı, tekrar yargılandı ve idam cezasına çarptırıldı. Çin-Kanada hattında gerilen ilişkiler diplomasi alanına da yansıdı.

Kanada Başbakanı Justin Trudeau geçen hafta Mıng'ın ABD'ye iade edilmesine karşı kendisini savunmak için elinde güçlü argümanlar olduğu yönünde açıklamalarda bulunan Pekin Büyükelçisi John McCallum'u görevden aldı.

Çin Dışişleri Bakanlığı, McCallum'un görevden alınmasına yönelik "Kanada'nın içişleri" diyerek yorum yapmazken Çin medyası olayı "İstifa siyasi müdahaleyi açığa vuruyor", "Elçinin istifası, Çin-Kanada ayrılıklarını daha da karmaşıklaştıracak." manşetleriyle gördü.

Çin'in hem Kanada hem de ABD ile ikili ilişkilerinde gerilimi yükselten Huawei vakasının halihazırda süren Çin-ABD ticari müzakerelerini ne derecede etkileyeceği bilinmiyor.

Mıng vakası Çin ve ABD'nin teknolojik üstünlük savaşı

Washington yönetiminin geçen yıl mart ayında başlattığı ticaret savaşını, kurucusu ve yönetim kurulu başkanı eski bir harp subayı olan Huawei ile dijital alana taşıması “Washington yönetimi neden bir teknoloji devini hedef aldı?” sorusunu akıllara getiriyor.

ABD, Mıng'ın tutuklanmasının İran'a yaptırımların delinmesiyle bağlantılı olduğunu öne sürse de asıl sebebin, iki ülke arasındaki teknoloji ve espiyonaj yarışı olduğu değerlendirmeleri yapılıyor.

Huawei, özellikle 5G alanında yaptığı teknolojik atılım ile 4G’nin 100 katı hızlı internet hizmeti sunacak ve bu sayede verilerin transferi ve mobilizasyonunu hızlandıracak. 


Bu teknolojiyi elinden bulunduran Huawei, teknoloji hırsızlığı ve siber korsanlık faaliyetleriyle suçlanan Çin'i, ABD için daha büyük tehdit konumuna getiriyor.

ABD'nin Çin'e yönelik "dijital tehdit" algısının iki boyutu bulunuyor. Bunların ilki kendisinden teknoloji "çalması", ikincisi ise bu teknolojileri çalarken kullandığı internet teknolojilerini geliştirmesi olarak sıralanıyor.

İnternet ve telekomünikasyon sistemleri alanında dünya lideri konumundaki Huawei’in ABD’yi bu derece rahatsız etmesi, iki ülke arasında yaşanan ticaret savaşının temelinde teknoloji rekabetinin olduğuna işaret ediyor.

Huawei'in kurucusu eski bir harp subayı

Şıncın kentinde 1987 yılında, eski bir harp subayı olan Rın Cıngfey tarafından kurulan Huawei, 5G şebekeleri, yarı iletken teknolojileri, yapay zeka, akıllı telefonlar alanında Çin’in bayrak taşıyıcı teknoloji firması konumunda.

Çinli teknoloji devi ilk cep telefonunu 2004 yılında, ilk akıllı telefonu da 2009’da piyasa sürdü. Geçen yıl Apple’ı geride bırakan Huawei, dünyada telefon piyasasının yüzde 14,3’ünü elinde tutarak Samsung’dan sonra ikinci konumda bulunuyor. Şirket bu alandaki şirketin mali büyüklüğü açısından da dünyada üçüncü sırada yer alıyor.

Şirketin 2017'de müşterilerine gönderdiği akıllı telefon sayısı 153 milyon olarak kayıtlara geçti. Bu rakamı 200 milyona çıkarmayı hedefliyor. Dünya genelinde 170 ülkede 180 binden fazla personeli bulunan Huawei’in çalışan sayısının 80 bini Ar-Ge için mesai harcıyor. 


Her yıl gelirinin yaklaşık yüzde 10’unu Ar-Ge’ye ayıran şirket, 2016’da 76,4 milyar yüen (yaklaşık 11 milyar dolar), 2017'de 89,7 milyar yüen (yaklaşık 14 milyar dolar) Ar-Ge harcaması yaptı. 


Bugüne kadar yaptığı Ar-Ge harcaması 394 milyar yüeni (yaklaşık 57 milyar dolar) aşan şirket haziran ayında yaptığı açıklamada ise 2018 Ar-Ge harcamasını artıracağını belirterek, bu harcamanın 15 ila 20 milyar dolar olacağını duyurdu. Öte yandan şirketin patent sayısı 87 bin 805 olarak kayıtlara geçti.

2018 büyüme rakamları henüz açıklanmayan Huawei'in 100 milyar dolarlık gelir elde ettiği tahmin edilirken, Çinli teknoloji şirketi 2019'da toplam gelirinin 125 milyar dolara ulaşmasını hedefliyor.

20’den fazla ülkeyle 5G anlaşması

Dünyada 4G internet hızından 10 ila 100 kat daha hızlı ve makineleri birbirine bağlayacak internet olarak adlandırılan 5G’de telekomünikasyon şirketleri kıyasıya rekabet ediyor.

ABD, Avustralya ve Yeni Zelanda’da güvenlik riskleri iddialarıyla 5G piyasasına girişin Huawei’in dünya genelinde 20 ülkede 50’den fazla şirketle 5G anlaşması bulunuyor.

Bu yıl içinde yayımladığı bir rapora göre 5G teknolojisine 2009’da yatırım yapmaya başlayan şirket, 2017'de 5G Ar-Ge’sine 575 milyon dolar yatırım yaparken, 2018 için 800 milyon dolar yatırım hedefi açıklamıştı. Şirketin yurt dışına kargoladığı 5G baz istasyonlarının sayısı da 25 bini geçmiş durumda.

5G ve yapay zeka

5G, yapay zeka teknolojilerinin gelişiminin önemli bir ayağını oluşturuyor. 5G’nin sağladığı yüksek hızda veri transferiyle yapay zeka endüstrisi de daha hızlı ve daha etkili bir şekilde gelişme imkanı bulacak.

2030’a kadar küresel ölçekte 5G bağlantılı ürün ve hizmetlerin büyüklüğünün 12,3 trilyon dolarlık bir ekosistemi oluşturacağı tahmin ediliyor. Bununla birlikte yapay zekayla bağlantılı sektörlerinin büyüklüğünün 2025 yılına kadar 5,1 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. 

Birbirini tamamlayan iki kritik teknoloji olarak görülen 5G ve yapay zeka konusunda geleceğin savaşını veren Çin ve ABD’nin bu gerginliği nereye kadar götüreceği merakla bekleniyor.