Dünya genelinde ortalama yaşam süresinin ve yaşlanan nüfusun artması, emeklilik ve sosyal güvenlik sistemlerini zora sokarken, hükümetler ve özel sektör yaşlı bireylerin potansiyelinin değerlendirileceği, onların sağlık ve yaşam koşullarını iyi tutacak çözüm yollarının arayışına girdi.

Doğurganlığın azalması, yıllık nüfus artış hızındaki düşüş ve ortalama yaşam süresinin uzaması, yaşlı nüfusun her geçen yıl artmasına neden oluyor. Bu durum, dünya genelinde emeklilik ve sosyal güvenlik sistemlerinin finansal açıdan zorlanmasına neden oluyor.

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde hızla artan ve dünya nüfusunun yüzde 9'unu oluşturan yaşlı nüfusun payının 2030 yılına kadar yüzde 22'ye yükseleceği tahmin ediliyor. Hali hazırda, dünyada her 8 kişiden biri 60 yaş ve üstünde.

Yaşlanan nüfustaki artış, ekonomik bakımdan aktif iş gücü piyasasını, emeklilik ödemelerini, sağlık hizmet ve harcamalarını da etkiliyor. Bir yandan çalışan ve üreten, diğer yandan yaşlı bakımı konusunda hizmet verebilecek iş gücü ihtiyacı artıyor.

Ayrıca, ailelerdeki genç bireylerin çoğunun istihdam ve eğitim gibi nedenlerle yaşlı ebeveynleri ile aynı şehir ya da ülkede yaşamaması da yaşlılara yönelik bakım desteği sistemlerine duyulan ihtiyacı artırıyor.

Ülkeler, yaşlıların ihtiyaçlarının karşılanması için eylem planları devreye sokuyor. Bir yandan yaşam boyu öğrenme programlarıyla bireylerin aktif ve sağlıklı yaşlanması, diğer yandan yaşlıların ekonomik açıdan desteklenmesi hedefleniyor.

Ayrıca, kuşaklar arası dayanışmanın teşvik edilmesinin yanı sıra huzurevlerinin, bakımevlerinin ve geriatri merkezlerinin sayısının artırılması, yaşlı bakımının finansmanı, uzun süreli bakım sigorta sistemlerinin kurulması gibi uygulamaya dönük adımlar atılıyor.

BİREYSEL EMEKLİLİK TEŞVİK EDİLİYOR

Dünya genelinde değişen demografik yapı, devletlerin ve özel sektörün geleceğe dönük sağlık ve emeklilik harcamalarını yeniden şekillendirmelerini gerektirdi.

Nüfusun yaşlanması nedeniyle sosyal güvenlik sistemleri baskı altına girdi ve insanların emeklilik dönemlerine yönelik tasarruf etmelerinin, hem onların emeklilikte yaşam standartlarını korumaları hem de ülkelerin ekonomisi açısından önemini ortaya çıkardı.

Yaşlanan nüfusun artması, bireylere uzun vadeli, emekliliğe yönelik tasarruf imkanı sunan bireysel emeklilik programlarının teşvik edilmesini de beraberinde getirdi. 

DÜNYA GENELİNDE YAŞLI NÜFUS ARTIYOR

BM Nüfus Fonu'nun "2017 Dünya Nüfusunun Durumu Raporu"na göre dünya nüfusunun yüzde 26'sı 10-24 yaş aralığında, yüzde 65'i 15-64 yaş aralığında, yüzde 9'u ise 65 yaş ve üstünde.

Yaklaşık 700 milyon kişinin şu anda 60 yaşın üzerinde olduğunu ortaya koyan veriler, bu yaş aralığındaki nüfusun 2030'da 1,4 milyara 2050 yılında ise 2 milyara ulaşacağı yönünde. 

Yaşlananların sayısındaki artış, en büyük oranlarda ve en hızlı şekilde gelişmekte olan ülkelerde görülecek.

Ortalama ömrün uzamasının yanı sıra genç nüfus sayısının azalması da çalışma hayatına atılan ve emeklilik sistemlerini besleyen gençlerin sayısının önemli ölçüde azalacağını gösteriyor.

Yaşlanan nüfusun sisteme getirdiği maliyetin dengelenmesi için yaşlıların potansiyellerinin değerlendirileceği uygulamalarla onların çalışmaya teşvik edilmesi ve iş gücü içinde daha fazla kalması bir çözüm yolu olarak sunuluyor.

Bireylerin yaşlandıklarında da aktif yaşama devam etmesinin ve çalışma hayatında kalmasının sosyal güvenlik ve emeklilik sistemi üzerindeki baskıları hafifleteceği, gayrisafi milli hasılanın ve vergi gelirlerinin artmasına yardımcı olacağı öngörülüyor.