ABD’nin çekilmesiyle Taliban’ın Afganistan’daki tahminlerin ötesindeki hızlı ilerleyişiyle Türkiye’nin bölgedeki rolünün hissedilir şekilde güçlenmesinin Rum yönetiminde bir şaşkınlık ve çaresizlik yarattığı belirtilerek, bu durumun Kıbrıs sorununda dramatik değişiklik yaratacak bir tartışma başlattığı bildirildi.

Haftalık Kathimerini “Yeni Metodoloji Tartışmaları Başladı” başlıklı haberinde, şekillenen sahnede uluslararası toplumun dikkat ve önceliğinin artık Kıbrıs sorunu olmadığına işaret ederek, Türkiye’nin gerek Taliban ile ilişkileri, gerek mülteci akışı nedeniyle kritik bir rol edinmekte olduğunu ve sonucun, Rum yönetiminin ana müttefikler olarak gördüğü ABD ve AB’yi güçsüzleştirdiğine işaret etti. 

Habere göre, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, görev süresinin dolmasına yakın ne Kıbrıs sorununda inisiyatif, ne de Maraş veya iki devletli çözüm konusunda “emrivakilerin” sorumluluğunu üstlenme niyetinde olmadığı izlenimi oluşturması nedeniyle bir süredir uluslararası diplomatik çevrelerde beklentiler düşüktü. Bütün bunların İngiliz formülüyle ilintili olduğuna işaret edilerek,  hedefin, çapraz bir müzakereye başlanarak Guterres Çerçevesi’nin 6 maddesinin 10’a çıkarılması olduğu kaydedildi.

Gazete, BM Genel Sekreteri’nin geçici özel danışmanı Jane Holl Lute’un yakın zamanda adaya yapması beklenen ziyaretinin dahi, Guterres’in Eylül ayında New York’ta iki liderle görüşme konusundaki beklenti çıtasını yükseltmediği iddia edildi. Hanesine yeni bir başarısızlık daha eklemek istemediği gerekçesiyle liderlerle görüşmede tereddütlü olduğu ileri sürülen BM Genel Sekreteri’nin Afganistan meselesiyle ilgilenecek olmasının da etken olabileceği belirtildi. 

Rum tarafında ise bu bilgiye rağmen Guterres’in New York’ta iki liderle görüşeceğine kesin gözüyle bakılıyor. 

“GUTERRES ÇERÇEVESİNİN 6 MADDESİ 10’A ÇIKARILACAK VE MADDELER İKİLİ GRUPLAR HALİNDE GÖRÜŞÜLECEK”

Habere göre, İngiliz planı diplomatik çevreler ve Rum yönetimi arasında yoğun şekilde tartışılıyor. İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın Kıbrıs masası şefi Ajay Sharma halen istişare ve temaslar yürütüyor. Bu çerçevede, Guterres çerçevesinin 6 maddesinin 10’a çıkarılarak maddelerin ikili gruplar halinde görüşülmesi konusunun tartışıldığına işaret eden diplomatik çevreler, maddelerin 6’dan 10’a çıkarılıp, ikili gruplar halinde görüşülmesinin Kıbrıs Türk tarafını meşgul eden meselelerin gündeme getirilmesini mümkün kılacağını savunuyor. 

Örneğin “Toprak ile Mülkiyet” veya “Garantiler” ile Türk tezlerinin ana meselesi olan “Egemen Eşitlik” paralel görüşülebileceğini düşünen diplomatik çevreler “federal devletçiklerin, uluslararası temsiliyetleri olduğunu hissetmeleri için turizm, eğitim, kültür gibi alanlarda uluslararası anlaşma yapma hakkına sahip olmasına olumsuz bakmıyor.

DOĞUŞTAN HAKLAR MESELESİ AYRI BİR MADDE

Gazete, yeni çaba denkleminde, olası anlaşmada, Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin müşterek sahipliğine gönderme yapacak bir ibare ile iki toplumun doğuştan hakları (inhernet rights) sunulmaya çalışılacağını yazdı. Haberde, şu detaylara yer verildi:

“Doğuştan haklar meselesinin genişletilmiş Guterres çerçevesinde ayrı bir madde olması bekleniyor. Bu, Kıbrıslı Türklerin, Birleşik Federal Devletteki müşterek sahipliğine dair, Birleşik Federal Devlet kurulması için egemenliklerini devrettiklerine göndermede bulunacak bir ifade girmesine olanak tanıyacak. Tek başına bu, Kıbrıslı Türklerin egemen eşitlik talebini tatmin edebilir. Öte yandan Birleşik Federal Devlet, AB ve BM’ye yeniden üyelik başvurusunda bulunmayacak ki bu da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı olduğuna gönderme yapacak ve tam da bu şekilde imkânsız mümkün kılınacak. Bu, ‘Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti BM üyesi olarak tek bir uluslararası bütünlüğü ve BM anayasası tahtında bütün üye devletlerinin sahip olduğu egemenlik olarak tarif edilen, Kıbrıslı 
 
Türklerden ve Kıbrıslı Rumlardan kaynaklanan tek bir uluslararası egemenliği vardır’ ifadesinin yer aldığı 2014 Eroğlu-Anastasiadis açıklamasının uzantısı addedilebilir. O zamanlar Kıbrıs Rum tarafındaki kamuoyunda, daha önceki anlaşmalarda var olan ‘bölünmezlik’ teriminin yer almaması eleştirilmişti”

TÜRKİYE ARTIK ABD VEYA AB’NİN TEPKİSİNDEN KORKMAZ…

Haberin “İlerleyiş Sonrası Satranç Tahtası” ara başlığıyla verilen bölümünde ise, ABD’nin çekilmesi ve Taliban’ın Afganistan’daki ilerleyişiyle “bugüne kadar sırtlarını daha çok Amerikan korumasına dayayan Doğu Akdeniz’deki aktörlerin, Afganistan’dakine benzer bir akıbete uğrama korkusuyla başka tarafa yönlenebilecekleri ancak Doğu Akdeniz ötesinde meselenin, Türkiye’nin nasıl hareket edeceği olduğuna” dikkat çekildi.

Gazete, “Türkiye bundan sonraki hareketlerinde Amerika’nın tepkisinden veya Afganistan’daki gelişmelere uykuda yakalanan AB’nin tepkilerinden korkacak mı?” sorusu ile birlikte şunları ekledi:

“Aksine, Türkiye çok daha güçlenmiş bir rol oynayacağa benziyor. Yalnız Taliban ile ilişkilerinden değil, Suriye’yle ilgili sahnenin tıpatıp aynısı olması beklenen mülteci akışı yüzünden. Siyasi çevrelerin kanaatine göre böyle bir durumda AB’nin yapmak isteyeceği son şey muhtemel yeni Türk tahriklerini kınamak olacaktır.” 

Editör: TE Bilisim