İngiltere’nin Avrupa Bakanı Sir Alan Duncan’ın Rum Yönetimi’nin tek yanlı “Münhasır Ekonomik Bölge” (MEB) ilan ettiği bölgeyi “egemenliği şaibeli bölge” olarak nitelemesinin ardından, Rum Yönetimi ile İngiltere arasında baş gösteren anlaşmazlık sürüyor.

Fileleftheros gazetesi “İngiltere Açısından da Kötü Etkiler- Lefkoşa, Türkiye’nin Meydan Okumalarının Yalnızca Kıbrıs’la İlgili Olmadığını Londra’ta İletiyor” başlıklarıyla manşetten yer verdi. Gazete, Güney Kıbrıs aleyhindeki Türk faaliyetlerinin sonucunda, İngiltere açısından da ortaya çıkabilecek ve İngiltere’nin bölgedeki varlığıyla rolünü etkileyecek olumsuz etkilerin, Rum kesiminin Londra’ya yanıt vermek için tezlerini dayandırdığı temel olduğunu yazdı.

Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in İngiltere Başbakanı Theresa May’e gönderdiği mektupta, iki eksende hareket etmek istediğini kaydeden gazete, Anastasiadis’in bir yandan “Türkiye tarafından Kıbrıs Cumhuriyeti aleyhinde yapılan ihlalleri kayda geçirmek istediğini, diğer yandan da tüm bu meseleler ve anlaşmazlıkların İngiliz çıkarlarını da olumsuz etkilediğini vurgulamak istediğini” iletti.

Anastasiadis’in mektupta, çok iyi düzeydeki ilişkilerin muhafaza edilmesi ve bunları bozabilecek faaliyetlerden kaçınılmasına değineceğini kaydeden gazete, Anastasiadis’in, İngiltere’nin“Kıbrıs Cumhuriyeti” karşısında pozitif durmak için, özellikle sahip olduğu özel sebeplere değineceğini de iletti.

Anastasiadis’in, Rum Yönetimi’nin Brexit konusunda İngiltere karşısında bugüne kadar muhafaza ettiği olumlu tutumu vurgulayacağını da aktaran gazete, Anastasiadis’in May’e yönelik mektubunun genel ruhunun, herhangi bir istikrarsızlaşma ve gerilimin, İngiltere’nin çıkarları açısından da yan etkilere sahip olacağı mesajını göndereceğini vurguladı.

HRİSTODULİDİS-BOLTON’LA TELEFONDA GÖRÜŞTÜ

Bu arada, gazete, başka bir önemli gelişme daha yaşandığını ve yabancı karar alma merkezlerini Türk faaliyetleri konusunda bilgilendirme çabasıyla alakalı olarak, Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis’in dün akşam Beyaz Saray’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’la telefonda görüştüğünü haber verdi.

Görüşmenin, Hristodulidis’in insiyatifiyle yapıldığını belirten gazete, Bolton’un, ABD Başkanı Donald Trump’ın en yakın danışmanı olduğunu vurguladı.

Hristodulidis’in Bolton’u Türkiye’nin son hareketleri hakkında bilgilendirdiği ve ikilinin gelişmelerin ele alınmasına ilişkin fikir alışverişinde bulundukları yönünde olduğunu kaydeden gazete, Hristodulidis ile Bolton’un irtibatta olma konusunda anlaştıklarını iletti.

Doğu Akdeniz’deki durumun, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgos Katrugalos arasında geçen Perşembe günü gerçekleştirilen görüşmede de ele alındığı ifade edildi.

İç sayfadan ise haberine “İstikrarsızlaşma Çıkarına Değil” başlığını atan gazete, Doğu Akdeniz’in istikrarsızlaşması konusunun yalnızca “Kıbrıs Cumhuriyetini” ilgilendiren bir mesele olmadığını ve bunun bizzat İngiltere’yi de etkileyecek olan yan etkilere yol açacağını yineledi.

Anastasiadis’in May’e yönelik mektubunun bu genel çerçevede hareket ettiğini yazan gazete, mektubun esas hedefinin İngiltere’ye yönelik protesto veya şikâyetler ifade etmek değil, iki ülke ilişkilerine de dokunan bazı meseleleri açıklığa kavuşturmak olduğuna işaret etti.

HRİSTODULİDİS

Gazete, Türk meydan okumalarıyla ilgili Rum tezlerini ileriye götürme yükünü üstelendiğini belirttiği Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis’in, İngiltere’nin “Türk itirazlarına, aynı zamanda Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarına atıfta bulunurken, 2-3 kez daha dikkatli olması gerektiğine işaret ettiğini” iletti.

Bu açıklamanın, Anastasiadis’in May’e yönelik mektubuyla ilgili genel durumu kayda geçirdiğini de yazan gazete, Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis’in dün RİK’e yaptığı açıklamalarda, Rum Yönetimi ile İngiltere arasındaki konuyla ilgili temel anlaşmazlığı ortaya koyduğunu iletti.

Gazete, Hristodulidis’in açıklamasını özetle şöyle aktardı;
“Bütün devletler için, kıta sahanlığı üzerindeki haklar (ki bu bizim değerlendirmemiz değildir) otomatik ve ipso facto’dur. Kimse buna itiraz edemez. Türk sondaj gemisi Türkiye kıyılarından 80 deniz mili, Kıbrıs Cumhuriyeti MEB’indeki orta çizgiden itibaren de 30 deniz mili mesafe içerisindebulunmaktadır. Kimse Türk sondaj hedefinin, Kıbrıs Cumhuriyeti MEB’i içerisinde bulunduğuna itiraz edemez. Türk sondaj gemisi, herhangi bir kimsenin bazı tereddütler olduğunu söyleyeceği şekilde, orta çizginin yakınında bile değildir. Türk sondaj gemisi, orta çizgiden itibaren, MEB’imiz içerisinde 30 deniz mili mesafededir. Türkiye’nin açıklamasında atıfta bulunulduğunu görmediğim başka bir şey daha var. Birleşmiş Milletler (BM) aracılığıyla, resmi olarak Türkiye’den, deniz sınırlarımızı belirlememiz gerektiği talebinde bulunduk. Türkiye’den aldığımız yanıt, bizim bu bölgede haklara sahip olmadığımız şeklindeydi. Dolayısıyla, Türk yaklaşımı benimsenerek, İngiltere tarafından bu da mı benimseniyor? Bu nedenle, açıklama, konunun çözülmesine hiçbir şekilde yardımcı olmamaktadır.”

Rum kesiminin “Türk sondaj gemisinin nerede olduğuna bakılacak olursa, bunun Kıbrıs MEB’i içerisinde olduğuna şüphe olmadığının anlaşılacağına” işaret ettiği de yinelendi.

Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis’in, her devletin kendi çıkarları temelinde kararlar aldığına işaret ettiğini de kaydeden gazete, Hristodulidis’in, dış politikada ve uluslararası ilişkilerde duygusallığa ve başka şeylere yer olmadığını ve önemli olanın, ülkenin menfaati olduğunu vurguladığını da iletti.

Hristodulidis’in “uluslararası hukuk temelinde, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin haklarının kimse tarafından sorgulanamayacağına” işaret ettiğini de yazan gazete, Hristodulidis’in sözlerini devamla şöyle aktardı;
“Çok basit bir şekilde söylemek gerekirse, komşu devletlerle anlaşmalar yaptık. Sondajlar ve faaliyetlerimiz bu anlaşmalar temelinde gerçekleştiriliyor ve enerji planlamamız da bu anlaşmalar temelinde ilerliyor. Endişe edeceğimiz bir şey yoktur. Şöyle ki, bizi memnun etmeyen bazı açıklamalar (dürüst olalım ve bunların bizi memnun etmediğini de söyleyelim) egemenlik haklarımızla ilgili olarak anlaşmazlık meydana getiriyorsa, bu olumsuz bir gelişme olacaktır. Herhangi bir anlaşmazlık olsaydı, bu enerji şirketleri yatırım yapmaya gelmeyeceklerdi. Tartışmalı olan bir bölgeye hiç kimse yatırım yapmaz.”