Kıbrıs, Kıbrısımız…
Canımızın içi, gözümüzün bebeği Kıbrıs…
Tam 44 yıldır kuzeyin bize ait.
Bize çok büyük mutluluklar yaşattın.
Güzel günler geçirdik…
Dostlukların sağlamını, muhabbetin kralını senin topraklarında gördük.
Senin güneşinde yandık, yağmurunda ıslandık.
Sahillerinde denize girdik, dağlarında piknik yaptık.
Sokaklarında koştuk, tarlalarında oynadık.
Sevdik, sevildik…

Kıbrıs, güzel Kıbrıs…
Tam 44 yıldır kuzeyin bize ait.
Sen bize mutlulukların en büyüğünü yaşattın ama biz sana ihanet ettik.
Gözümüzün bebeğisin dedik, gözünü çıkardık.
Dağlarını delik deşik ettik, yedik yuttuk.
Denizlerine lağım döktük.
44 yılda 4 tane yolu yapamadık.
Millet uzaya ev yapar hale geldi, biz sana bir tane bile çağdaş elektrik santrali kuramadık.
Türkiye denizi yardı bize su getirdi, biz o suyu denize döktük.
Okullarımız yıkık dökük, caddelerimiz kaldırımsız, anayollarımız ışıksız, devlet dairelerimiz bir alem.
Bir havalimanı verdin, satmayı bile beceremedik.
İki liman verdin, mezbeleden beter ettik.
Sanayi Holding’i, ETİ’yi, KTHY’yi batırdık kapattık, suçluları yargılayamadık.
Bıraksan kendi başına ürün verecek portakalları kuruttuk, limonu susuz bıraktık.
Birbirini seven sayan bir toplumduk, birbirinin kuyusunu kazan güruhlara bölündük.
Nüfusumuzu bilmez olduk.
Senelerce hiçbir iş yapmayan vekilleri yeniden seçtik. Yetmedi bir daha seçtik.
Sen bize zanaatkar dostlar bıraktın, biz üç kuruş ucuz diye tanımadığımız işçilere iş verdik.
Ne zanaatkarımız kaldı ne işinin ehli ustalarımız.
Sen bize bahçesi yaseminli evler verdin, biz onları yıktık apartman yaptık.
Komşuluk vardı, yok oldu.
İnsanlık vardı, kayboldu.

Kıbrıs…
Güzel Kıbrıs…
Biz sana ihanet ettik.
Şimdi bedelini ödüyoruz.
Af dileyecek yüzümüz yok.
Ondandır canımızın yanması, ondandır isyanımız.
İhanetin bedeli ağır oldu…
Ondandır, belki de bu son çırpınışımız.