Sağlık Bakanlığı, KKTC’de 1997- 29 Kasım 2018 itibarı ile toplam 68 HIV ihbarı yapıldığını, 5 kişinin de bu süreçte öldüğünü, geriye kalan 63 kişiden 8 kişisinin ise yurtdışında ikamet ettiğini açıkladı. 
Bu kişilerden 4’ünün Güney Kıbrıs’ta, 3’ünün Türkiye Cumhuriyeti’nde, 1 kişisinin ise İngiltere’de yaşamını sürdürdüğü, diğer 41 kişinin tedavisinin KKTC’de devam ettiği, hastaların 63’ünün erkek, 5’inin ise kadın olduğu vurgulandı. 
Koruyucu Hekimlik ve Halk Sağlığı Sorumlusu Dr. Emre Y. Vudalı, 1 Aralık Dünya AIDS günü nedeniyle Sağlık Bakanlığı Basın Bürosu aracılığıyla yaptığı açıklamada, “HIV, yani human immundeficiency virüs, dünyada ve KKTC’de din, dil, etnik köken, meslek, yaş, kadın, erkek, çocuk ayrımı yapmadan herkesi etkileyebilir. HIV çağımızın hastalığıdır ve bu konuda bilgilenmek için herkese iş düşmektedir. HIV hepimizi ilgilendirmektedir” dedi. 
HIV (Human Immunodeficiency Virus) hakkında bilgiler veren Vudalı, HIV’in Türkçe’de ‘’İnsan Bağışık Yetmezlik Virüsü’’ olarak adlandırıldığına işaret ederek, HIV ile enfekte olan bir kişinin tedavi almamasının, bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve etkisiz hale gelmesine neden olacağını kaydetti. 
Virüs’ün CD4 lenfosit denilen beyaz kan hücrelerine yerleşerek çoğalmaya başladığını anlatan Vudalı, virüsün uzun yıllar içerisinde ise bağışıklık sisteminin zayıflamasına sebep olduğunu aktardı. 
AIDS (AcquiredImmuneDeficiencySyndrome) konusunda da bilgiler veren Vudalı, şöyle devam etti: 
“Türkçe’de ’Kazanılmış Bağışık Yetmezlik Sendromu’ olarak adlandırılan HIV’in neden olduğu hastalıklar bütünüdür. Normalde sağlıklı bir kişide bağışıklık, yani CD4 sayısı 600 ile 1200 arasındadır. Ancak AIDS evresine geçmiş bir HIV pozitif kişinin CD4 sayısı 200 ‘ün altına inmiştir. CD4 sayısı 200’ün altına düştüğünde, kişinin bağışıklık sistemi ciddi şekilde zayıflar ve fırsatçı enfeksiyonlar ve kanserler kolayca gelişebilir. Yani kısacası her HIV pozitif kişi AIDS değildir. AIDS tablosu, HIV hastalığının ilerlemiş son evresidir diyebiliriz.”
Kuzey Kıbrıs'ta KKTC vatandaşı olup HIV tanısı ile yaşamakta olan 68 kişi olduğunu ifade eden Vudalı, KKTC vatandaşı olup ihbarı yapılan HIV virüsü vakalarını ise şöyle sıraladı: 
“Toplam İhbar Sayısı: 68, ölen Kişi Sayısı: 5, Teşhis Yılı Belli Olmayan Kişi Sayısı: 4, yıllara göre HIV pozitif dağılımı 1997: 1 kişi, 2002: 2 kişi, 2005: 2 kişi, 2008 :1 kişi, 2009: 1 kişi, 2010: 3 kişi, 2011: 7 kişi, 2012: 3 kişi, 2013: 4 kişi, 2014: 11 kişi, 2015: 10 kişi, 2016: 1 kişi, 2017: 7 kişi, 2018 :6 kişi.”
HASTALIK İLK AŞAMADA KOLAYCA GÖZDEN KAÇABİLİR 
HIV virüsü vücuda girdikten sonra ise hastalık sürecinin genelde bir ay içerisinde kişide grip benzeri şikayetler olduğunu, bundan dolayı hastalığın ilk aşamada kolayca gözden kaçabildiğini ifade eden Vudalı, hastaların genelde eve grip reçetesi ile gönderildiğini ve bu döneme “Akut Retroviral Sendrom” adı verildiğini kaydetti. 
Bu dönem hiçbir belirti ve bulgu vermeyeceği gibi hızlı kilo kaybı, kuru öksürük, tekrarlayan ateş veya gece terlemeleri, açıklanamayan yorgunluk, büyümüş koltuk altı, kasık veya boyun lenf bezleri gibi yakınmalar ve bulgular olabildiğine işaret eden Vudalı, “Bu dönemden sonra hastalık sessiz dönem yani latent döneme girer. Bu dönemde çok yakınma ve bulgu vermeden yıllar içerisinde (2-10 yıl) yavaş yavaş CD4 sayısı tükenmeye ve düşmeye başlar. Yukarıda açıklandığı gibi CD4 sayısı 200’ün altına düştüğünde, kişinin bağışıklık sistemi ciddi şekilde zayıflar ve fırsatçı enfeksiyonlar ve kanserler ortaya çıkmaya başlar” dedi. 
HIV TANISI…
HIV tanısı için herhangi bir laboratuvarda kan testi yaptırılması gerektiğine dikkat çeken Emre Vudalı, tüm devlet hastanelerinde HIV testinin yapılabildiğini, ayrıca pek çok özel hastanede ve laboratuvarda da test yapıldığını söyledi. 
Vudalı, Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde isim vermeden de test yaptırmanın mümkün olduğunu belirterek, tek yapılması gerekenin enfeksiyon hastalıkları uzmanına başvurmak olduğuna işaret etti. 
HASTALIK NASIL BULAŞIR
Hastalığın nasıl bulaştığı konusunda da ayrıntılı bilgi veren Vudalı şöyle devam etti: 
“Korunmasız oral, anal ve vajinal cinsel ilişki sırasında virüs vücuda girebilir. Her tip korunmasız cinsel ilişki ile HIV ve diğer cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar bulaşabilmektedir. 
Ayrıca kan ürünlerinin nakli, ortak enjektör kullanımı, anneden bebeğe, dövme veya piercing ve kaza ile enjektör iğnesinin vücuda batması (HIV pozitif kişinin) ile bulaşabilmektedir.”
HIV’in, sosyal ilişkilerle, öpüşmekle, sarılmakla, aynı ortamda bulunmakla, aynı çatal – kaşığı, aynı havuzu, aynı tuvaleti kullanmakla, sivrisinek ısırmasıyla, gözle görünür miktarda kan içermedikçe tükürükle, ter ile bulaşmayacağını vurgulayan Vudallı, “Kısacası düşünüldüğünün aksine, günlük sosyal ilişkiler ile bulaş olmaz” dedi. 
Vudalı, HIV hastalığının toplumdaki seyrini azaltmak için, tanı almamış hastaların tanı almalarını sağlamak gerektiğine dikkat çekerek, öncelikli olarak yüksek risk gruplarının belirlenmesi ve bu gruptaki kişilerin normal toplumdaki kişilere göre daha sık test yaptırmaları gerektiğini söyledi. 
Risk grubunda iseniz zaman kaybetmeden mutlaka test yaptırılması gerektiğini ifade eden Vudalı, şöyle devam etti: 
“Risk grupları; Korunmasız cinsel ilişki yaşayan ve birden fazla partnerle olanlar. Damar içi ilaç bağımlılığı ve ortak enjektör kullanımı olanlar. HIV pozitif bir kişi ile ilişki yaşayanlar. Görülme sıklığı yüksek bölgelere seyahat eden ya da orada yaşayanlar. Cinsel saldırıya maruz kalanlar. Erkekler arası homoseksüel ilişki yaşayanlar.
“RİSK GRUBUNDAYIM, HIV HASTALIĞINDAN NASIL KORUNABİLİRİM?” 
Kondom yani prezervatif kullanımı; Cinsel ilişki yoluyla HIV bulaşması cinsel sıvıların cinsel organlara, anüse ağıza ya da açık yaralara teması ile olur. Kondom kullanmak halen HIV'den korunmanın en güvenilir yöntemidir. Ülkemizde, hem erkekler hem de kadınlar için kondom mevcuttur. Cinsel ilişkinin her çeşidinde ve doğru kullanılması halinde bulaş riski %0’a yaklaşmaktadır. Kondomun son kullanma tarihine, ambalajı açıp kullanırken yırtılmamış olduğuna dikkat etmek önemlidir 
Tedavi almak; Tedavi alan HIV pozitif kişiler %96 oranında bulaştırma riskini azaltıyor. Partneriniz HIV pozitif ise tedavi alması için destek olun. 
PrEP (Pre-exposureprophylaxis); 2012 yılından bu yana kullanılan PrEP, HIV bulaş riskini azaltmak için cinsel temas öncesinde alınan bir ilaç rejimidir. Bulaş riskini önemli ölçüte azaltmaktadır. 
PEP (Post-exposureprophylaxis); Türkçede temas sonrası korunma tedavisi olarak da bilinen bu yöntem, potansiyel riskli teması takip eden 2. ila 72. saatler arasında başlanması gereken bir ilaçtır. Kullanımının, 28 gün boyunca kesintisiz olarak devam etmesi gerekir. Bulaş riskini ortalama %80 oranında azaltmaktadır. “
HIV’İN TEDAVİSİ 
HIV tedavisi hakkında da bilgiler veren Dr. Emre Vudalı, Dünya Sağlık Örgütü’nün kronik hastalıklar listesinde olan HIV, 1996’dan bu yana mevcut gelişmiş Antiretroviral (HIV’i baskılayan) ilaç seçenekleriyle kontrol altında tutulabildiğini söyledi. 
Günümüzün yenilikleri ile artık HIV’in günlük tek bir tablet ile tedavi edilebildiğini belirten Vudalı, doğru zamanda ilaç tedavisine başlayan HIV pozitif kişilerin kaliteli ve sağlıklı bir yaşam sürdürebileceklerini kaydetti. 
Geç HIV tanısı alan ve AIDS evresinde olan kişilerin dahi ilaç tedavisiyle sağlıklarına geri kavuşabildiklerini ifade eden Vudalı, günümüzde gelişmiş tıp sayesinde HIV pozitif annelerin, virüsü taşımayan bebek sahibi olabildiklerini vurguladı. 
Vudalı, HIV pozitif kişilerin normal aile ve iş hayatlarına devam edebildiklerini de sözlerine ekledi.