2. Uluslararası Yaşlanan İnsan ve Toplum Sempozyumu, Girne Üniversitesi Park Palace’da gerçekleşti.
Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın eşi Meral Akıncı, sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada, yaşlılığın, engellenmesi mümkün olmayan ve biyolojik, kronolojik, sosyal yönleri olan bir dönem olduğunu belirtti.
Yaşlanmanın sadece biyolojik bir olay olmadığını, toplumsal ve kültürel boyutu da olduğunu kaydeden Meral Akıncı, “Yaşlılık bir toplumdan diğerine ve çağa göre de farklılık gösterir. Her insanda yaşlanmakla ölmek arasında süren mücadelede, toplumsal ve kültürel etmenler önemli rol oynarlar.” dedi.
 “YAŞLI BİREYLER KENDİNİ ÇARESİZ, DESTEKSİZ VE YALNIZ HİSSETMEMELİ”
Tıptaki bilimsel, teknolojik gelişmelerin yanı sıra hastalıkların önlenmesi ve erken dönemde teşhis ve tedavinin sağlanmasının beraberinde ölüm yaşının yükselmesini getirdiğini kaydeden Meral Akıncı, şöyle konuştu: 
“Yaşlı nüfustaki artış ile ömür uzunluğundaki artış arasında olumlu yönde bir ilişki gelişti. Hal böyleyken yaşlı kişilerin bakımı ve bu alandaki yoksullukların uzatılması ve sosyal ilişkilerle bilincin gelişimini sağlayacak yapıların yasal, sosyal ve ekonomik destek ihtiyacı planlamalarda önem kazanmıştır”
Meral Akıncı, konuşmasında, yaşlı bireylerin kendini çaresiz, desteksiz ve yalnız hissetmemelerinin önemine değinerek şunları dile getirdi:
“Emekliliğin de gündeme gelmesiyle yaşlı birey, kendini çaresiz, desteksiz ve yalnız hissetmektedir. Aynı zamanda başkalarıyla, çevreyle, yakınlarla, toplumla kurulup sürdürülen iletişim kaybolmuştur.  Bu kayıp yaşlının çevresinde bulunan eşinin, çocuklarının desteğinin, ilgisinin azalması ya da kişi tarafından bu şekilde yorumlanması biçiminde soyut olabileceği gibi, eşin ölümü, çocukların evden ayrılması biçiminde somut düzeyde de olabilir.  Buna bağlı olarak suçluluk, öfke duyguları, depresyon, somatik ve paranoid yakınmalar ortaya çıkabilmektedir. Aynı zamanda eş kaybından doğan yas tepkileri depresif belirtilerin görülmesine neden olmaktadır.” 
Yaşlıların yaşam enerjilerini diri tutacak modellerin gündeme gelmesinin şart olduğunu da kaydeden Meral Akıncı, yaşlıların üretkenlik işlevinden uzaklaşmaması ve işe yaramazlık duygusunu yaşamamaları gerektiğine vurgu yaptı.
“ÜRETKEN, FİZİKSEL, PSİKOLOJİK VE SOSYAL YÖNDEN BAŞARILI VE BAĞIMSIZ BİR YAŞAMA ODAKLANILMALIDIR” 
Yaşlı bakım hizmetlerinin bizim ülkemizde, sosyal hizmetlerin çalışma alanlarından biri olduğunu ifade eden Meral Akıncı, Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan yaşlı ilkelerinde, yaşlının aile ve toplum tarafından desteklenmesi, ihtiyacı olanlara uygun bakım hizmetleri sağlanması ve yaşlıya yönelik hizmetlerin çoğunun devlet tarafından sağlanmasının altının çizildiğini kaydetti.
Toplumumuzun daha olumlu tavırlar geliştirmesini sağlamak, huzurevi ve bakım evlerinin yaşamın son durağı olarak görülmesini engellemek yönünde çalışmalar yapılması gerektiğini belirten Meral Akıncı, “Günümüzde yaşlılık ile ilgili Ulusal Eylem Planın hazırlanması, yaşlılık ile ilgili politikalar ve programalar yaşam kalitesi ve genel sağlığı artırmaya yönlendirilmiştir. Her şeyden önce yaşlılıkla ilgili yaşanılan ve kabul edilen anlayışın aksine üretken, fiziksel, psikolojik ve sosyal yönden başarılı ve bağımsız bir yaşama odaklanılmalıdır. Bireylerin başarılı bir biçimde yaşlanması yalnız bireysel özelliklerle değil toplumsal açıdan kendilerine sağlanacak psiko-sosyal ve fizyolojik yönden destek hizmetleri verilmelidir.” dedi.
Yaşlıların, ailelere, toplumlara ve ekonomiye katkısının kabul edilmesinin ve desteklenmesinin önemine de değinen Meral Akıncı, yaşlıların evleri ve huzur evi dışındaki sosyal ortamlara erişmelerinin sağlanması gerektiğini vurguladı.
“YAŞLI İHTİYAÇLARINI BELİRLEMEK, YAŞLI HAKLARINA SAYGI DUYMAK ÖNEMLİ”
Yaşlı ihtiyaçlarını belirlemek, yaşlı haklarına saygı duymak ve yaşlılıkta görülen psikolojik bozuklukları doğru tanımlamak gerektiğini söyleyen Meral Akıncı şöyle konuştu:
 “Artan yaşam süresini, yaşam kalitesini de artırarak uygun mekân ve donanımlar, uygun sosyal tesislerin oluşturulması, fiziksel ihtiyaçlarını giderecek tesislerin sağlanması, sağlıklı aile ilişkilerinin kurulması, yaşlılık konusunda anatomik yapı ve ruhsal bilgi verilmesi ve sosyal desteklerin artırılması gibi hizmetlerin sunulması, gelişim açısından oldukça önemlidir. Ülkemizde bugün son 2011’de yapılan sayımlara göre 60 yaş üzeri 66,597 nüfusumuzun olduğu bildirilmiştir. Bugün yapılan projeksiyona göre 86.000’e ulaşıldığı düşünülmektedir. Ülkemizde epidemiyolojik araştırmalara da ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyaçların giderilmesinde sadece ailenin değil bireyin, toplumun ve devletin de sorumluluğu olduğu unutulmamalıdır.” 
Meral Akıncı, 2. Uluslararası Yaşlanan İnsan ve Toplum Sempozyumu’nun topluma oldukça faydalı olacağına inanç belirterek, sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.