Politis gazetesi, Cumhurbaşkanı Akıncı ile görüşmesi öncesinde Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis’le özel bir röportaj yaptı.

Anastasiadis, 4 Temmuz belgesinde neden bu kadar ısrar ettiğini açıklarken, “Sayın Lute’un referans şartlarının çerçevesi, 30 Haziran belgesi, daha çok da kaybolan tutanakta kaydedilenler temelinde belirleniyor” ifadelerini kullandı. Rum lider şöyle devam etti:

“Sayın Lute elbette Genel Sekreter’e sorabilir ve elbette o da Espen Barth Eide’nin Genel Sekreter’in talimatıyla 4 Temmuz’da taraflara dikte ettiği o tutanağın neden kayıp olduğuna bakılabilir. BM’nin konuyu araştırıp geri dönmesini umuyorum.”

Konunun netleşmemesi halinde ne olacağı sorulduğunda, referans şartlarının 6 önemli konuya dair “müphem (belirsiz) bir belgeye” dayalı belirlenebileceğini savunan Anastasiadis, “4 Temmuz önemli çünkü 5 Temmuz’da sunduğum öneriler ona dayanıyordu. Önerilerimi neden o zamana kadar sunmadım da 5 Temmuz’da sundum? İzahatın ardından öteki taraf da yazılı öneri sunarsa, anlaşmazlıkların ne kadar azalacağını veya yakınlaşma sağlayacağımızı görelim ve geriye kalan anlaşmazlıkların müzakeresine geçelim diye sundum. Şimdi daha olumlu olmamın zamanıdır dedim.”

Önerilerinin şartlı olduğu hatırlatıldığında ise, “Genel Sekreter bizden, şartlı da olsa tezlerimizi vermemizi istedi. Böylece önerilerimi sundum” diyen Anastasiadis, Kıbrıs Türk tarafının ise ilk gün, garantilerin devamı ve Türk askerinin varlığının şart olduğu gibi ifadelerin yer aldığı birkaç paragraflık tek bir belge sunduğunu söyledi. Rum lider, “Bu, başta ilke olarak uzlaştığımız, yani birinin güvenliğinin öteki için tehdit olmayacağını ihlal ediyordu” dedi.

Anastasiadis, referans şartlarında uzlaşmaya varılması halinde, çözüm perspektifi oluşan bir noktaya gelineceği düşüncesinde olup olmadığı sorusuna karşılık “6 maddede anlaşmaya varırsak, elbette evet. İlerlememiz için ön şartlar oluşacak” yanıtını verdi. Rum lider, “Ancak, örneğin olumlu oy veya Sayın Çavuşoğlu’nun garantilerin gözden geçirme maddesi ile devamında ısrar, katkı koymaz” dedi.

Rum siyasi parti başkanları konseyini toplayarak, Kıbrıslı Türklerin endişelerini gidermek için, Ulusal Hidrokarbon Fonu’nun derhal geçirilmesini istediğini hatırlatan Anastasiadis, “Daha dün parlamenterler konuyu sordu. Onlara istedikleri değişikliği yapabileceklerini söyledim. İsterlerse hiçbir meblağı serbest bırakmasınlar, hatta kamu borcu için bile” ifadelerini kullandı.

Anastasiadis, “Olumlu oyu hiç reddetmedim, ancak ne zaman kullanılacak? Genel Sekreter’in de işaret ettiği gibi, hayati çıkarlar etkilenir veya Kıbrıs Türk devletinin veya Kıbrıs Türk toplumunun çıkarları olumsuz etkilenirse…. Daha doğal bir şey var mı?” şeklinde konuştu.

Anastasiadis, “desantralizasyonun kendisi için tam olarak ne demek olduğu” yönündeki soruyu yanıtında ise, “Merkezî hükümetin yetkileri “üç tek”te, yani tek uluslararası temsiliyet, tek egemenlik ve tek vatandaşlıkta, ekonomi konularında ve Avrupa Birliği konularında sınırlandırılabilir” dedi.

“Olumlu oy bu 5-6 konuda mı olacak, diğerlerinde gerekmeyecek mi?” sorusuna karşılık Anastasiadis, “Hayır.. Olumlu oy tüm kararlarda olursa Kıbrıs Rum tarafının, sistem işlevsiz olacak endişesi daimi olacak. Merkezî hükümetin yetkilerinin, gündelik hayatlarını etkilemeyecek yetkiler olması da Kıbrıslı Türkleri yatıştıracak” dedi.

Anastasiadis, “Hayati öneme sahip konuya kim karar verecek?” sorusuna “Anlaşmazlıkları çözme mekanizması olacak. Örneğin, diğer federal anayasalardaki türde konular gündeme geldiğinde, Anayasa Mahkemesi’ne başvuracaklar ve etkileyip etkilemeyecek konulardan mı olduğuna o karar verecek ve o zaman da olumlu oy kullanacaklar. Veya herhangi başka bir mekanizma olabilir” cevabını verdi.

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın da, Sözcüsü Burcu’nun da açıklamalarında tek gerçekçi çözümün iki bölgeli iki toplumlu federasyon olduğunu söyledikleri hatırlatılması üzerine Anastasiadis, “Hayır muhatap ben değilim, Türkiye’dir. Tamamen saygı duyduğum bir Kıbrıslı Türk lideri, Akıncı’dan söz ediyorum, hiçbir şekilde küçümsemek de istemem. Ancak teslim etmek zorundayız ki, kendisi de biliyor, müzakere yetkisi maalesef kısıtlıdır. Kendi zayıflığından değil, Türkiye tarafından dayatıldığı için” dedi.

“Referans şartlarında anlaşma sağlanmazsa bazı olguları da gerçekçi şekilde düşünmemiz gerektiği söyleniyor. Bunlar AB içinde mi dışında mı olabilir?” sorusuna karşılık “Her zaman AB içinde” cevabını veren Anastasiadis, “AB içinde konfederasyon veya iki devletli olmaz mı?” üstelemesine karşılık “Hayır, ne kast ettiğimizin anlaşılmasına yardımcı olacağını düşündüğüm desantralizasyonla, her zaman AB içinde” dedi.

Rum tarafının AB’nin esnekliğini tartıp tartmadığı sorulduğunda Rum lider, “biz tartmadık ama AB’nin iki önemli liderine Türkiye’nin a, b ve c tezini ileri götürdüğünü ifade ettiğimde cevapları ‘hiçbir şeye kapıyı kapatmayın’ oldu” ifadelerini kullandı.

“DAHA NE KADAR KANDIRACAĞIZ”

Bir soru üzerine Anastasiadis, “Talep ettiğimiz bölgelerin iade edilmemesini kabul ederim diyemem” dedi.

Rum göçmenlerin, zaman geçtikçe “taksimin sağlamlaştığından” kaygılandığı, bunun kamuoyuna da yansıdığı ve yeni neslin Kıbrıs sorununu ve Kuzey Kıbrıs’ı bilmediği belirtilerek “bunun da dikkate alınmıyor göründüğü” söylenen Anastaiadis “Nasıl dikkate alınmaz? Alınıyor, büyük ölçüde dikkate alınıyor” diyerek, şunları söyledi:

“Mülkler yitirildiği için, Türk uzlaşmazlığı Kıbrıs sorununun çözümüne müsaade etmediği için, gidip bana dayatılan herhangi çözümü kabul mü edeyim? 45 yıl sonra Girne’deki durum nedir diye sordunuz. 1974’te Girne kentinde sakin kişi sayısı 4 bin, Girne kazasında 12 bindi. Bugün Girne kenti sakinleri sadece 44 bin. Girnelileri, geri dönme olanakları olacak veya durum kötüye gitmeyecek diye daha ne kadar kandıracağız bana söyleyin. Hali hazırda değişti.”

Editör: TE Bilisim