Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri, tarih öğretiminde, milletin hayati aşamalarını benimseten bir anlayışın hakim olmasının sağlanması gerektiğini ve tarihin okullarda ne şekilde anlatıldığını gözden geçirmenin tam zamanı olduğunu söyledi.

Başçeri, KKTC’de tarih öğretimindeki boşluğun ortadan kaldırılması gerektiğini ifade ederek, “Maalesef çeşitli saiklerle 2000’li yılların başından itibaren Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde tarih öğretiminde yaratılan boşluğun yeni nesilleri manevi ve milli değerlerden uzaklaştırdığını görüyoruz” dedi.

Büyükelçi Ali Murat Başçeri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu ile Türk Tarih Kurumu’nun KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı ile birlikte Girne Üniversitesi’nde “Kıbrıs Türk Tarihi ve Öğretimi” konulu panelin açılışında konuştu.

Panelin düzenlemesinde emeği geçenlere, KKTC’deki üniversitelerin kütüphanelerine ve tarih öğretmenleri temin ettiği kitaplar için Türk Tarihi Kurumu Başkanlığı’na teşekkür eden Büyükelçi Başçeri, tarihin, bir toplumun hafızası ve tarih biliminin de bilimsel disiplinler açısından bakıldığında en ilginç kollardan biri olduğunu belirtti.

“TARİH, DOĞRU GÖZLÜĞÜ TAKTIĞINIZDA, DÜNYAYI ANLAMA KILAVUZU”

Tarih biliminin önemi vurgularken “doğru gözlükleri taktığınızda içinde bulunduğunuz dünyanın anlama kılavuzuna sahip olmak mümkündür” diyen Başçeri, şöyle konuştu:  

“Tarih bilimini başlangıç-bitiş, birbirini takip eden dönemler, neden-sonuç gibi dar bir perspektiften çıkardığımızda, insanlığın geleceğini izleyebileceğiniz bir pencereden bakmak şansına kavuşabiliriz. Tarih eğitimi dendiğinde yaratılacak fark tam da ‘zamana bakmak’ ile ‘zamanı görmek’ arasındaki ayırımdan geçiyor. Tarih bilimi bence ‘Bakmayı’ değil ‘görmeyi’ bildiğinizde geçmişte olan derslerin günümüzde neleri getireceğine dair kadim bir deniz feneridir. Çocuklara okullarda tarihi, geleceğin anahtarı gibi anlatmayı bilmemiz gerektiğine inanıyorum.”

Göbeklitepe’deki taşların, Orhun Yazıtlarında yazanların, Osmanlı Diplomasisinin, Dünya Savaşları’nın ve Ada’daki Kıbrıs Türkü’nün yaşadıklarının kıymetli dersler ve çok önemli mesajlar barındırdığına işaret eden Büyükelçi Başçeri, “Tarih hiç şüphesiz ders almazsanız tekerrürden ibarettir. Bir başka ifadeyle tarih, tekrarı olmasın diye verilen mesajların toplamından ibaret” dedi.

“TARİHİN BİZE SUNDUĞU GELECEK OKUMASINI ISKALIYORUZ”

Tarihi, olayların geçtiği dönemi açıklayan bir sayısal evre olarak görme hatasından kurtulmak gerektiğinin altını çizen Büyükelçi Ali Murat Başçeri, tarihin okullarda ne şekilde anlatıldığını gözden geçirmenin tam zamanı olduğunu dile getirerek şöyle devam etti:

“Sosyoloji, felsefe, antropoloji gibi bilimlerle kol kola ilerleyen ve onu çözümlemeye çalışırken bize müthiş bir anlama kabiliyeti sunan tarih bilimi esasında belki de tüm öğretmenlerin baş öğretmeni. Hepimizin ondan öğreneceği bu kadar şey varken onu okullarda ne şekilde anlattığımızı gözden geçirmenin tam zamanı, çünkü sadece ‘anlatıyoruz’. Yaşatmıyoruz, içindeki deneyime değinmiyoruz, bize sunduğu gelecek okumasını ıskalıyoruz.”

 “Tarih bilimini hakkı ile nasıl öğretmeliyiz? Nasıl anlatmalı da hakkını vermeliyiz?” diye sorarak, bu soruların yanıtlarını verirken öncelikle bir hatadan sıyrılmak gerektiğini kaydeden Başçeri, “İlk emir: oku! Altında yatan mesaj: okuduğunu anla! Kuşakları okumamız gerek, onları anlamamız gerek” dedi.

Başçeri, içinde bulunduğumuz eğitim sisteminin kapsadığı kuşağın, yapay zeka ve deneyim modelli bir dünyaya doğduğunu ifade ederek, “Öğretmenin anlatışını değiştirmesi, tarihin derinliğini aktarabilmesi, anlatırken yaşatabilmesi şart evet, ya eğitim şekli? Elimizde bunca imkan varken, kitap ve akıllı tahta ile tarihi öğretmek bu neslin öğrenme şeklinin dışında kalmakta ısrar etmektir” ifadesini kullandı.

“GERÇEKLEŞMESİ MÜMKÜN BİR HAYAL!”

Milli kimlik merkeze alınarak verilmeyen bir tarih eğitimi olmadığı takdirde evrensel değerlerin benimsetilemeyeceğini vurgulayan Başçeri, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Üç boyutlu gözlüklerin, hologram teknolojisinin, animasyon canlandırmalarının içine girdiği bir eğitim hayal edin. Gerçekleşmesi tam olarak mümkün bir hayal!

Kara ordusunu kuran Mete Han’la, Devlet yönetim sistemini inşa eden Nizam-ul Mülk ile, Ali Kuşçu’yla bilim sohbeti yapan Fatih Sultan Mehmet ile, İngiliz donanmasını izlerken ‘Geldikleri gibi giderler’ diyen Mustafa Kemal ile, 20 Temmuz sabahı Türk askerinin gelişini yaşlı gözlerle müjdeleyen Rauf Denktaş ile aynı odada olan çocuklar düşünün; o dönemi onlardan dinlediklerini animasyonlarında ya da üç boyutlu gözlüklerle alacakları dersleri deneyimlediklerini hayal edin. Mensup olduğu milletin, bütün hayati aşamalarını sempatik bir nazarla izleyen bireylerin millet sevgisini ve yurt aşkını daha derinden hissedecekleri kesindir.

Milli kimlik merkeze alınarak verilmeyen bir tarih eğitimi olmadığı takdirde evrensel değerler benimsetilemez. Zira milli olmayan hiçbir şey evrensel olamaz.

Deneyimletemediğimiz, anlatırken yaşatamadığımız, içindeki sosyolojik mesajları ve gelecek okumalarını kazandırmadığınız bir tarih eğitimi, geleceğini kurmakta zorlanan bireyler yetiştirir. Çünkü geçmişi bilmeyen ve anlamayan geleceğini okuyamaz ve kuramaz.

Tarihin öğretim sisteminin, öğretmenin aktarım şeklinin ve tabii aktarma kanallarının değişmesiyle ancak bu bilime gereken önemi vermiş oluruz.”

“KKTC’DEKİ TARİH ÖĞRETİMİNDEKİ BOŞLUK ORTADAN KALDIRILMALI”

KKTC’deki tarih öğretimindeki boşluğun ortadan kaldırılmasında, mensup olduğu milletin, hayati aşamalarını benimseten bir anlayışın hakim olmasının sağlanması gerektiğini ifade eden Büyükelçi Başçeri, şöyle konuştu:

“Kıbrıs Türkü’nün bu güzel Ada üzerinde milli kimliğini korumak için vermiş olduğu mücadele hakkında uzun uzun konuşmak mümkün, ancak Esat Faik Muhtaroğlu’nun ‘Öğretmenden Hatıralar’ başlıklı kitabındaki şu satırları hatırlatmadan da geçemeyeceğim;

‘1958 öncesini düşünelim! milli marş yok, milli şiir yok, bayrak yok, Türk büyüklerinin resimleri yok, milli günleri kutlama yok, milli günlerde tatil yok! okullarda İngiliz bayrağı, duvarlarda İngiliz kral ailesinin resimleri… Kralın taç giyme günü tatil… milli günleri kutlamak, okula Türk bayrağı asmak, milli marşlar ve şiirler okumak suçların en büyüğü! milli günleri kutlamaya, okuluna Türk bayrağı asmaya kalkan öğretmenlerin bulunduğu okul idaresine ihtar gelirdi.’

Bu şartlarda dahi milli kimliğin korunması için tarih eğitiminin önemine inanmış, başta şahsen tanımaktan onur duyduğum merhum Vehbi Zeki Serter olmak üzere, tüm Kıbrıs Türk eğitimcilerini minnetle anıyorum. Hayatını kaybetmiş olanlara da rahmet diliyorum. Ancak şunu da belirtmekten de üzüntü duyuyorum; Maalesef çeşitli saiklerle 2000’li yılların başından itibaren Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde tarih öğretiminde yaratılan boşluğun yeni nesilleri manevi ve milli değerlerden uzaklaştırdığını görüyoruz.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki tarih öğretimindeki bu boşluğun ortadan kaldırılmasında az evvel değindiğim mensup olduğu milletin, hayati aşamalarını benimseten bir anlayışın hakim olmasının sağlanmasının gerektiğini düşünüyoruz.”

Büyükelçi Başçeri, panelde yapılacak tartışmaların, KKTC’deki tarih eğitiminin bu açıdan da irdelenmesine yardımcı olacağına ve bu konuda atılacak adımlar için KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı’na ışık tutacağına inandığını belirtti ve “Başta tarih bilimi ve diğer bilimlerin ışığında ilerlemek ve gelecek nesillerin daha iyi bir dünya kurması diliyorum” sözleriyle konuşmasını tamamladı.