Cumhurbaşkanı ve bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Mustafa Akıncı, T24’te Metin Kaan Kurtuluş’un sorularını cevapladı.

Kurtuluş “Son bir soru sormak istiyorum. Gündemdeki konulardan biri de Doğu Akdeniz’deki kriz an itibariyle ve coğrafi olarak Kıbrıs adası bu krizin çok kritik bir noktasında bulunuyor. GKRY diplomatik statüsünü kullanarak kendini adanın doğal kaynaklarının tek sahibi olarak görüyor ve bu yönde görüşmeler yapıyor ama aynı zaman da Türkiye ve KKTC’nin ortak Akdeniz Fırtınası Tatbikatı bu hafta öne çekildi. Şimdi GKRY’nin hamlelerine karşılık artık  KKTC’nin daha ciddi daha aktif bir rol aldığını söyleyebilir miyiz Doğu Akdeniz krizinde? Ve gelecekte adanın nasıl bir rol oynayacağını görüyorsunuz?”

Akıncı “Doğu Akdeniz’de izlenebilecek olan üç yol vardır ve ben bunu hep seslendirdim. Yollardan bir tanesi moratoryum ilan edersiniz işin ilk başında ve dersiniz ki Kıbrıs’ta sorun var, o nedenle bu sorun çözülünceye kadar doğalgaz arayışına girmiyorum. Türkiye ile Yunanistan arasında sorun var öncelikle bu sorunları çözeceğiz sonra  denizler ve deniz altındaki zenginliklere bakacağız. Böyle bir şey olmadı. Bunun olmamasının temel sorumlusu da Rum tarafı oldu. Neden derseniz, ilk araştırmaları başlatan onlar oldu. İkinci yol nedir ikinci yol bizim önerdiğimizdir. 13 Temmuz 2019 tarihinde Rum lider Anastasiadis’e bir öneri yaptık. Bu öneride “geliniz madem bu zenginlikler iki tarafa ait bunu bütün dünya böyle görüyor, böyle kabul ediyor, BM  Genel Sekreteri her ağzını açtığında bunu böyle söylüyor. AB de bunu böyle kabul ediyor. O zaman hepimize ait olan bu zenginliği geliniz birlikte planlayalım. Şu ana kadar verilmiş olan lisanslar var onların haklarına da halel gelmeyecek formüller bulabiliriz. Gerek TPAO’nun, gerek Exxon Mobil, Total; onların da haklarını koruyacak formül bulabiliriz. Geliniz mademki bu zenginlik ortaktır bunun paylaşımıyla ilgili bir uzlaşmaya varalım. Kıbrıs sorununu çözmek için uğraşmaya devam edelim ama  Kıbrıs sorunu çözülmeden de bu konuda adım atabilirsek, Kıbrıs sorununun çözümüne de katkıda bulunabiliriz” diye öneri yaptık. Maalesef Rum tarafı bu diyalog ve bu konuyu konuşma fikrimizi olumsuz karşıladı. O zaman üçüncü yol kalıyor geriye… Üçüncü yol nedir? Herkes kendi yoluna girecek demektir. Siz eğer araştırma yapıyorsanız GKRY, olarak biz de yapacağız, siz kazı yapıyorsanız biz de yapacağız. Biz Kıbrıslı Türkler olarak kazı yapacak imkanlardan mahrumuz ama Türkiye kendi gemilerini satın aldı, bizim adımıza yapıyor, yapacak. Dolayısıyla bu konuda şu anda gündemde olan budur. Türkiye de gemileriyle hem kendi kıta sahanlığı olarak nitelendirdiği alanlarda hem de bizim KKTC olarak kendilerine lisans verdiğimiz alanlarda bu araştırmaları yapıyorlar. Bir süredir bu araştırmalar devam ediyor bildiğiniz gibi. Şimdi, diyalog kapısı kapalı mı? Hayır, biz defaten söylüyoruz önerimiz hala masadadır. Türkiye ile Yunanistan arasında bir diyalogun olması da iyi olur.

Aslında bu coğrafyaya baktığınızda, haritaya baktığınızda Kıbrıs adası tek başına Rumlara ait bir ada değildir. Bu adada KKTC tanınmasa da varlığı ortadadır. Türkiye haritasına baktığınızda sahillerin uzunluğu ortada dolayısıyla KKTC’yi ve Türkiye’yi enerji denkleminin dışında düşünmekten daha yanlış bir şey olamaz. Bu bölgede eğer tüm tarafların kazançlı çıkacağı kazasız, belasız, gerginliklerin olmayacağı ve herkesin kazanacağı bir formül isteniyorsa, gerek Türkiye, gerekse KKTC bu formülün içinde yer almalı. Bu alanda AB’nin bazı girişimlerinin olduğunu biliyoruz. Sayın (Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi) Josep Borrell benimle de telefonda görüştü. Kıbrıs’a geldiğinde görüşememiştik. Maalesef bizim tarafa geçmedi halbuki kendinden öncekiler geçiyordu. O da gelecekte geleceğini, görüşeceğinin sözünü verdi ama bu arada telefonda görüştük. Bir diyalog şart, bunu ona da söyledik. Genel Sekretere mektuplar yazıyoruz ona da söylüyoruz. Haliyle çıkış yolu gerginlik de, çatışma da değil, diyalog ve uzlaşma arayışındadır. Ben çıkış yolunu hala burada görüyorum. Evet, tabii ki haklarımızı koruyacağız. Onların yaptığına denk araştırmaları, kazıları bizler de yapacağız ama müzakere masasını da hep gözümüzün ucuyla gözleyeceğiz, önerilerimizi masada tutmaya devam edeceğiz. Diyalog çağrılarımızı yinelemeye devam edeceğiz ve AB olsun BM olsun bu konuda onlar da yardımcı olmalıdırlar diye düşünüyorum.”