Girne Akçiçek Hastanesi’nde görev yapan Dr. Özlem Erdoğmuş, “Covid-19 salgınında ikinci dalga olacak mı?” başlıklı paylaşımında, salgınına ilişkin iki senaryo olduğunu belirtti.

Erdoğmuş’un paylaşımı şöyle:

“Covid-19’da ikinci dalga olacak mı?

Covid-19 ile ilgili tartışmalar bitmiyor, belki hiçbir şeye kafa yormadığımız kadar çok kafa yorduk Mart başından beri bu salgına. Sadece biz değil tüm dünya bu belirsizliği çözmek için uğraşıyor. Covid-19 enfeksiyonu gerçekte ne zaman başladı, belirtisiz veya çok az belirtiyle geçirip bağışıklık kazanmış olabilir miyiz?

Halk geniş çapta taranırsa enfeksiyonu geçirmiş olanlar saptanabilir mi ve toplumun ne kadar bağışıklık kazanmış olduğu ile ilgili istatistiksel veriler elde edilebilir mi?

Tüm bu soruların tam olmasa da biraz cevaplanması açısından Prof.Dr. Şükrü Mehmet Ertürk’ün köşe yazılarından faydalanarak bir derleme yaptım. Beni aydınlattı, umarım sizin de aydınlanmanıza vesile olabilirim.

New York Tımes, 9 Nisan’da, iki ayrı bilimsel çalışmaya göre, kentte dolaşan virüsün Çin değil de Avrupa kaynaklı olduğunu yazdı. Bu durum virüsün dünyayı dolaşmaya çok önce başladığını gösterebilir miydi?

Salgının başlama zamanı ile ilgili şüpheler her geçen gün derinleşirken, hiç belirti göstermeyen hasta oranı ayrı bir muamma haline geldi. Bu oran Çin’de yüzde 4-14, İtalya’da ilk karantinaya alınan kasabalardan olan Vo’da yüzde 50-75 , İzlanda’da  yüzde 50 olarak bildirildi. British Medical Journal ise 2 Nisan ‘da enfekte her 5 kişiden 4’ ünün yani hastaların yüzde 80’ inin hiçbir belirti vermediğini yazdı.

Salgının bir ülkede ne zaman başladığının ve ne kadar insanın enfeksiyonu geçirmiş olduğu ve bir ihtimal bağışıklık kazanmış olduğunu bilmek geleceği planlamak açısından çok önemli! Bu sayede sürü bağışıklığına ne kadar yaklaşmış olduğumuzu kestirebiliriz.

Maalesef COVID-19’ un dünya turuna ne zaman başladığını ve ülkemize ne zaman geldiğini kesin olarak hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Hastalığı geçirmiş ve bağışıklık kazanmış olanları ise Serolojik testlerle kanda virüse karşı oluşan antikor düzeyleri ile TEORİK OLARAK tespit edebiliriz. Hepimizin bildiği gibi PCR testinde burun ve boğaz sürüntü örneği ile virüsün kendisini tespit ediyoruz ve hastalarda iyileşme sonrası PCR testi genellikle negatifleşiyor. Serolojik testler ise bu dönemde pozitif kalabiliyor. Bu sayede hastalığı geçirmiş olanlar saptanabiliyor. Teorik olarak tespit edebiliyoruz diye özel olarak belirtme sebebim; COVID-19 için de farklı pekçok test geliştirildi ve etkinlikleri araştırılıyor. Serolojik testler için de bazı soru işaretleri var aslında . Hastalığı geçiren kişi yeniden enfekte olabilir mi? Hastalığı asemptomatik (belirtisiz ) geçirenlerde Serolojik test sonucu negatif gelebilir mi? Bazı virüs türlerine karşı vücudumuz tespit edilebilecek düzeyde antikor üretmeyebiliyor veya antikorlar kısa sürede kaybolabiliyor. Bu nedenle şuana kadar geliştirilen antikor testleri virüse karşı oluşan bağışıklık için maalesef bizi kesin kanıya ulaştıramıyor.

Peki bundan sonra ne olacak? Olacaklar ile ilgili hoşumuza pek gitmeyecek birinci senaryo ve yüzümüzü güldürecek ikinci senaryo ihtimali var. Birinci senaryoya göre salgın şuanda yavaşlıyor ve Haziran ayı ile birlikte havaların ısınmasıyla neredeyse durma noktasına gelecek, fakat tamamen ortadan kalkmayacak ve pusuda bekleyecek, sosyal izolasyon tedbirleri azaltılırsa sonbahar girişi belki daha yıkıcı bir dalgaya sebep olacak ve daha sert sosyal izolasyon tedbirleri alınacak. Bu döngü 2025’e kadar toplumun çoğunluğu hastalığı geçirene kadar, her yıl veya iki yılda bir salgınlar olacak şekilde devam edecek ve bu kabus, hastalığı tedavi eden etkin bir ilaç veya aşı bulunana kadar devam edecek.

İkinci ve muhtemelen yüzümüzü güldürecek bir senaryo ise, iki temel varsayıma dayanıyor. Birinci varsayım; hastalığın resmî olarak açıklanandan çok daha önce başladığı ve sinsice yayıldığı. İkinci varsayım ise COVID-19 ile belirtisiz veya çok az belirti vererek geçiren hasta oranının çok daha yüksek olduğu. Eğer ikinci senaryo gerçek ise , hastalık Haziran ayında durma noktasına gelene kadar yavaşlayacak ama sonbahar ve kışta ikinci dalga yaşanmayacak, sadece tek tük vakalar görülecek ve bazı ülkelerde ufak alevlenmeler olacak .O zaman hangi senaryonun gerçekliği daha iyi yansıttığını nasıl anlayacağız ? Önümüzdeki sonbahar yada kış beklenen ikinci dalga hiç yaşanmazsa, ikinci senaryonun galip gelme şansı oldukça artacak . Yani bu hastalık hayatımıza girdiği kadar hızlı bir şekilde ortadan kaybolacak. Ama elbette akılcı tedbirleri elden bırakmamalıyız. Corona virüs ile Rus ruleti oynamanın gereği yok.

COVID-19 ile mücadele etmek yoğun siste el yordamıyla yürümeye çalışmaya benziyor. Virüs bu belirsizlik sisini çok seviyor ama sosyal izolasyon ile başa çıkamıyor. O nedenle bilim bu soruların cevabını bulmak için çabalarken bizim yapmamız gereken tek şey, sosyal izolasyona maksimum derecede özen göstermek. Sis perdesinin aralanması ve virüsün tüm çıplaklığıyla tanımlanabilmesi için daha fazla zamana ve uzun soluklu araştırmalara ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Araştırma sonuçları , yapılan testlerin güvenilirlik oranları, tedavi seçenekleri hep değişecek ancak bizim için değişmeyen tek gerçek; sosyal izolasyona uzun süre devam etmemiz gerektiği olacak.

Mümkün oldukça;

Evde kal & Güvende kal

Kalabalık ortamlardan kaçın, maske tak. Sevdiklerini ve aileni koru, sadece bugün değil, her gün!

DR. Özlem Erdoğmuş”

Editör: TE Bilisim