Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfında (SETA) "Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’in Güvenliği" başlıklı panel düzenlendi.  

SETA Güvenlik Araştırmaları Araştırmacısı Murat Aslan'ın moderatörlüğündeki panele, eski Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Akdeniz Karpaz Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Mehmet Nesip Öğün ve Yakın Doğu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Hüseyin Işıksal'ın yanı sıra çok sayıda akademisyen ve davetli katıldı. 

Tahsin Ertuğruloğlu, burada yaptığı konuşmada, Rum tarafının, Kıbrıs Türk halkını adada eşit değil, azınlık olarak gördüğü değerlendirmesinde bulundu. Rum tarafının Avrupa Birliği'ne (AB) üye olduğunu ifade eden Ertuğruloğlu, hem BM'de yer alan hem de Birliğe üye Rum tarafının, adada eşitlik temelli yeni bir pazarlık başlatma niyeti olmayacağını dile getirdi. 

Rum tarafının, tarih boyunca adanın Helenik bir ada olduğunu ve Türklerin adada yeri olmadığı düşüncesine sahip olduğunu belirten Ertuğruloğlu, "Kıbrıs, Helenik bir ada değildir. Yakın geçmiş açısından bakıldığında burası Türkler ile Rumlar arasında siyasi eşitliğe dayanan bir adadır." ifadesini kullandı. 

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın daima adada siyasi eşitlik ve etkili katılım konularının zorunlu olduğunu gündeme getirdiğini fakat bunun yeterli olmadığını savunan Ertuğruloğlu, adadaki durumun egemen eşitlik üzerine inşa edilmesi gerektiğini vurguladı.

 Tahsin Ertuğruloğlu, "Burada yaşanan tecrübelerden bir şeyler öğrenmek, 1960'ın Kıbrıs'ında neler olduğunu öğrenmek ve ders çıkarmak istiyorsak, sadece 'siyasi eşitlik ve etkili katılım bizim tek taleplerimizdir' diyemeyiz. Egemen eşitlik burada etkili olması gereken tek kavram." değerlendirmesinde bulundu. 

Ertuğruloğlu, adada son dönemde meydana gelen gelişmeler dikkate alındığında herhangi bir çatışma riski olup olmadığı sorusuna ilişkin şu ifadeleri kullandı:

"Kıbrıslı Rumları şımartan, onlara destek veren ve onların meşru olmayan adımlarını destekleyen bu coğrafya üzerindeki aktörler bu şekilde devam ederse, Doğu Akdeniz'de çatışma riski olduğunu düşünüyorum. Ne Türkler ne de Kıbrıslı Türkler taviz vermeyecek. Karşımızda Yunan tarafının domine ettiği bir haksızlıkla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Bu aktörler, firmalar ve şirketler daha ne kadar Kıbrıs Rum kesimini şımartmaya devam edecek? Bu aktörler 'Evet, Türkiye sizin hakkınızı yiyor' diyerek Rum tarafını şımartmaya devam ederse sıcak çatışma yaşanabilir."

"AB ADADA GARANTÖR OLAMAZ"

Doç. Dr. Öğün ise konuşmasında Kıbrıs adasının bulunduğu konum itibariyle sahip olduğu öneme işaret ederek, Kıbrıs'ın, Akdeniz'deki en büyük 3'üncü ada olması ve önemli doğal gaz kaynaklarını bulundurması sebebiyle son derece kilit pozisyonda olduğunun altını çizdi.

Doğu Akdeniz'in önemli bir geçiş yolu olduğu, dünya ticaretinin yüzde 30'u ve doğal gaz akışının da yüzde 20'sinin Akdeniz üzerinden yapıldığını belirten Öğün, bölgenin jeostratejik konum açısından önemli bir enerji geçiş koridoru üzerinde bulunduğuna işaret etti. 

Öğün, son dönemde adada ABD, Ürdün ve İsrail gibi birçok ülkenin yer aldığı birtakım yeni ittifakların kurulduğunu belirterek, "Türkiye, Akdeniz'de en uzun sahil şeridine sahip fakat buradaki ittifakların hiçbirinde biz yokuz. Diğer ülkeler burada hidrokarbon kaynakları üzerine araştırma yapınca, sondaj yapınca sorun değil fakat Türkiye KKTC'den izin alarak bunu yaptığında sorun. Diğer ülkeler hak ve adalet açısından burada doğru bir davranış sergilemiyor." dedi.

Garantörlük konusuna ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Öğün, "AB, adada garantör olamaz çünkü son dönemde AB'de aşırı sağ ve popülist hareketlerin giderek arttığını görüyoruz. AB, bizim çıkarımız için hiçbir şey yapmayacaktır." diye konuştu.

"TÜRKİYE VE KKTC ÇOK CİDDİ GÜVENLİK TEHDİDİ ALTINDA"

Doç. Dr. Işıksal da Türkiye'nin ve KKTC'nin, Kıbrıs konusunda çok güçlü argümanlara sahip olduğunu fakat bu argümanları anlatırken zaman zaman sıkıntı yaşadığını dile getirdi.

Bölgedeki güvenlik tehdidine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Işıksal, "Türkiye ve KKTC'nin çok ciddi güvenlik tehdidi altında olduğunu düşünüyorum. Özellikle enerji konusu gündeme geldiğinden bu yana geçtiğimiz son 5-10 yıl içinde bu tehditler daha görünür hale geldi." ifadelerini kullandı.

Editör: TE Bilisim