Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç, bugünkü yazısında TRT Dizisi "Bir Zamanlar Kıbrıs" ı ele aldı ve konuyla ilgili Birinci Medya Kurumu Kurucu Başkanı Ertan Birinci'nin yorumlarına yer verdi.

Uluç şunları yazdı:

"TRT'nin dizisi "Bir Zamanlar Kıbrıs", Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni birbirine kattı, gazetelerde okudunuz geçen hafta boyu.. Hafta sonunda da Hıncal'ın Yeri'nin "Gönüllü Kıbrıs Yazarı" Ertan Birinci'den bir mail aldım. Elektronik mektup tabii.. Ertan olayı hiç kimsenin bakmadığı bir açıdan yorumlamış..
Diyor ki..
"Bir Zamanlar Kıbrıs, uzun zamandan beri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin tamamını ayni safta ve ayni fikirde birleştirdi."
Buyrun, okuyun.. Neden ve nasıl oldu bu iş?.

Sevgili Hıncal Ağbim,
Bir bayramı daha geçirdik.. Kıbrıs'ın yine çarşısı boştu ama bu kez her yönüyle sakin bir bayram geçirdi... Sağlık yönünden, turizm başta her açıdan sakin bir bayram oldu..
Beşiktaş'ın şampiyonluğu sokağa çıkma yasağını yerle bir etti ve nerde ise birçok yerde gece geç vakitlere dek konvoylarla kutlandı..
Tüm bunların yanında KIBRISLI, bayramda her yerde TRT'de yayınlanan "Bir Zamanlar Kıbrıs" dizisini diline doladı, eleştiri yağmuruna tuttu.
Aslında her şey güzel başlamıştı..
Kıbrıs Türkü'nün 1960-74 yılları arasındaki varoluş mücadelesi dizi halinde geliyordu. TRT ekipleri, Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı, KKTC Cumhurbaşkanı, Başbakanı, TRT Genel Müdürü, yapımcı film şirketi yetkilileri ve kısıtlı davetli ile pandemiye rağmen anlamlı bir gala yapılmıştı..
KKTC'de devlet-hükümet ve davanın bu yolla anlatılacağına inanan milli kuruluşlar başta olmak üzere her kesim çok heyecanlanmıştı..

Oysa dizinin ekranlara gelmesiyle birlikte KKTC'de homurdanmalar başladı.. Heyecan yerini ciddi eleştirilere bıraktı.
Hele de 3'üncü bölümden sonra adeta dananın kuyruğu koptu.
Dizi ilerliyor, izlenenler hayrete düşürüyordu.
Hiç olmamış olaylar senaryo diye yazılmış ve çekilmişti. Neler çektiğimizi dünyaya "ekran" yoluyla anlatacağımız umudu yavaş yavaş suya düşüyordu....
İlk sesler, toplumun iki büyük liderinin ailesinden geldi...
Dr. Fazıl Küçük'ün oğlu Mehmet Küçük, o yılların lideri babasının adeta silikleştirildiğini açıklıyor ve bunun olmaması gerekliliğini vurguluyordu...
Rauf Denktaş'ın ailesi ise şok içindeydi...
Denktaş'ın kızı Ender hem sosyal medyada hem de yazılı açıklamasında babalarının posta memuru gibi gösterildiğini, asla kabul edilemez bir role büründürüldüğünü söyledi..
Oğlu Serdar Denktaş, sosyal medyadan eleştirilerini yaparken merhum Denktaş'ın diğer kızı Değer ise "Artık ayıptır, yeter" diye isyan etti.
Gerçekten de Kıbrıslı Türkler diziyi izledikçe kahroluyorlardı..
Bir varoluş mücadelesi, büyük emekler ve maddi imkânlarla çekilirken bu yakın geçmişi bilen ve yaşamış olan toplum, senaryonun nasıl bu şekilde gerçeklerden uzak oluşunu bir Oysa dizinin ekranlara gelmesiyle birlikte KKTC'de homurdanmalar başladı.. Heyecan yerini ciddi eleştirilere bıraktı.
Hele de 3'üncü bölümden sonra adeta dananın kuyruğu koptu.
Dizi ilerliyor, izlenenler hayrete düşürüyordu.
Hiç olmamış olaylar senaryo diye yazılmış ve çekilmişti. Neler çektiğimizi dünyaya "ekran" yoluyla anlatacağımız umudu yavaş yavaş suya düşüyordu....
İlk sesler, toplumun iki büyük liderinin ailesinden geldi...
Dr. Fazıl Küçük'ün oğlu Mehmet Küçük, o yılların lideri babasının adeta silikleştirildiğini açıklıyor ve bunun olmaması gerekliliğini vurguluyordu...
Rauf Denktaş'ın ailesi ise şok içindeydi...
Denktaş'ın kızı Ender hem sosyal medyada hem de yazılı açıklamasında babalarının posta memuru gibi gösterildiğini, asla kabul edilemez bir role büründürüldüğünü söyledi..
Oğlu Serdar Denktaş, sosyal medyadan eleştirilerini yaparken merhum Denktaş'ın diğer kızı Değer ise "Artık ayıptır, yeter" diye isyan etti.
Gerçekten de Kıbrıslı Türkler diziyi izledikçe kahroluyorlardı..
Bir varoluş mücadelesi, büyük emekler ve maddi imkânlarla çekilirken bu yakın geçmişi bilen ve yaşamış olan toplum, senaryonun nasıl bu şekilde gerçeklerden uzak oluşunu bir türlü anlayamıyordu..
Anlaşılır gibi değildi, çünkü..
Sonunda sağ basın ve özellikle milliyetçi basın olarak tanınan KKTC'nin önemli yazarları da kaleme sarıldı...
Yılların tecrübeli gazetecisi Ahmet Tolgay, dizide Kıbrıs Türk liderliği ile o büyük varoluş mücadelesinin silik gösterilmesi başta olmak üzere terörist Sampson'un bir Türk kızına âşık olmasını inanılmaz olarak niteledi..
Yıllarca Denktaş'ın danışmanlığını yapan hayli deneyimli gazeteci Sabahattin İsmail ise terörist Sampson'un Denktaş'ı kovalamasına ve ardından de kafasına silah dayamasına adeta isyan ederek "Bu dizi derhal yayından kalkmalı.. Denktaş gibi bir lider bu hale sokulamaz" dedi ve "Dönem dizisi yapıyorsanız tarihi gerçeklere sadık kalacaksınız. Dizi diye milli mücadele tarihimiz saptırılamaz, devlet kuran lider aşağılanamaz" diye haykırdı.

Ve sonunda, Denktaş'ın kızı Ender Denktaş, "Büyük saygısızlık yaptılar.
Gerçek tarihi hiçe saydılar" diyerek mahkemenin yolunu tuttuğunu açıkladı..
Varoluş mücadelesinin en önemli kuruluşu Türk Mukavemet Teşkilatı da dizinin gerçekleri yansıtmaktan çok uzak kaldığını yetkililere açıklamak durumunda kaldı.
"Nerede ise gerçeklerin hep tersi yazıldı" diyen pek büyük bir kesim, "Yapım şirketinin KKTC'deki kişi ve kuruluşlardan neden ciddi bir bilgi ve yardım almadığını" sordu..
Neticede hevesimiz kursağımızda kaldı..
Dünyaya haklı davamızı ve çektiklerimizi anlatabilecek bir diziye sahip olmayı umuyorduk. Heyecanı ve sevinci geçtik. Şimdi, Denktaş Ailesi diziyi mahkemeye veriyor. Denktaş gibi bir liderin başına bir Rum çapulcunun dizi bile olsa silah dayaması asla kabul edilemez.. O çapulcular değil Denktaş'a silah dayamak, yanına bile yaklaşamazlardı..
Şimdi KKTC ortak bir noktada.. Ülkenin tüm insanları, belki de uzun zaman sonra ilk defa ayni safta toplandı ve ayni fikirde birleşti..
"Bu dizi varoluş mücadelemizi yansıtmıyor!."

Yazının tamamını okumak için tıklayın

Editör: TE Bilisim