Aktivistler, kadına şiddet, kadın hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, seks köleliği ve kadın sığınma evi konularında ülkede yaşanan eksikliklere dikkat çekerek, son dönemlerde kadına yönelik artan şiddet olayları konusunda siyasi oteritenin adım atmasını talep etti....

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü nedeniyle Yeni Bakış'tan Eniz Orakcıoğlu'na konuşan aktivistler, kadına şiddet, kadın hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, seks köleliği ve kadın sığınma evi konularında değerlendirmelerde bulundular.

Kadın Eğitimi Kolektifi Üyesi Pınar Piro:

“En büyük sorun kadına şiddettir”

Kadın Eğitimi Kolektifi Üyesi Pınar Piro, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününün bazı kesimler tarafından bilinçsizce kullanıldığının altını çizerek, “Emekçi Kadınlar Günü daha farklı şekillerde algılanmalıdır. Ülkemizde ve dünyada kadınların en büyük sorunlarından biri de şiddettir. 8 Mart Kadına yönelik şiddet ve diğer sorunların çözümü için bu özel günde bu sorunların dile getirilip, çözüm yollarının bulunması için talepte bulunulacağı bir gün olmalıdır. En fazla dile getirilmesi gereken sorunlardan biri kadına yönelik şiddettir. Ülkemizde kadına şiddetin çok fazla olmadığı yönünde bir algı vardır ama maalesef ki gerçek inanıldığı gibi değildir. Kadına şiddet vakaları ülkemizde de çok fazla görülmektedir. Öte yandan, bu şiddet olayları eskiye nazaran çok fazla görülür ve duyulur bir hal almıştır. Şiddetin yanında, kadına taciz ve tecavüz olayları da çok sık gündeme gelmekte ve günden güne artmaktadır. Bu sorunların önünü almak için de hem şiddeti doğuran sebepleri ortadan kaldırmamız, hem de bunları yapana kadar da şiddete maruz kalan kadınlarımızın yaşamını koruma altına almamız gerekiyor ki bunun içinde sığınma evleri şarttır” dedi.

“Birinci talebimiz kadın sığınma evi açılmasıdır”

Ülkemizde sadece Lefkoşa Türk Belediyesi’nin açtığı ve belediye bünyesinde faaliyetlerini yürüten bir kadın sığınma evi olduğunu hatırlatan Piro, “Maalesef ki bu sığınma evinin kapasitesi çok düşüktür hata şu an da dolmuş durumdadır. Bu nedenle ülkemizde acil bir şekilde kadın sığınma evi açılması gerekmektedir. Bunun için de biz kadınlar ve tüm toplum olarak imza kampanyası başlattık ve ilgili bakanlığa da ilettik. Ancak henüz bu noktada hiçbir adım atılmamıştır. Bu sebeple birinci talebimiz ülkemize bir sığınma evi açılmasıdır” şeklinde konuştu.

“Seks köleliğine son verilmesi için mücadele edeceğiz”

Ülkenin acı gerçeklerinden birinin ise kadınların seks kölesi olarak çalıştırılması olduğunu vurgulayan Piro, “Bu noktada da biz gece kulüpleri kapatılsın seks köleliğine de son verilsin diyerek mücadelemizi sürdürmekteyiz. Bunların yanında bir diğer konu kadın emeğinin, erkek emeği ile eşit olması yönündeki mücadelemizdir. Cinsiyetimizin farklı olması, emeğimizin daha düşük olduğu ve daha düşük ücretlere kabul görebileceği anlamına gelmemektedir. Biz bu yıl kadın emeğinin ve ev emeğinin de gündeme gelmesi gerektiğini vurgulamak istiyoruz, bu nedenle 8 Mart’ın bizler için ayrı bir önemi var ve bu önemi vurgulamak için bu yıl da sokaklarda olacağız” diye konuştu.

YKP-FEM Aktivisti Münevver Özakalın:

“İlk şiddete uğrayacak nesne olarak kadın görülmektedir”

YKP-FEM Aktivisti Münevver Özakalın da, Sığınma evinin önemine dikkat çekerek, LTB’nin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Platformu’nun da çok büyük çabalarıyla bir sığınma evini hayata geçirdiğini vurguladı. Özakalın, “Kadına yönelik şiddet ülkemizin büyük sorunlarından bir tanesidir. Kadına yönelik şiddet dendiği zaman toplumda direkt akla gelen fiziksel şiddettir. Ama çok yakın zamanda bir kadın milletvekiline başka bir milletvekilinin yaptığı kâğıt fırlatmadan tutun da sözel ithamlara kadar varan hareketlere şahit olduk. Eril düzenin toplumda ezilmiş kesim üzerinden meşrulaşmaya çalıştığını ve bunun üzerinde de ilk şiddete uğrayacak nesne kadın olarak algılanıyor. Bunun yanında ev içi şiddet hala devam etmektedir. Bu konularda çalışan çok iyi feminist örgütler de vardır ve kadını bilinçlendirmeye çalışmaktadır. Bu bilinçlendirmeyi yaparken de kadın bilinçli olursa bu şiddete karşı çıkabileceğini düşünüyoruz” dedi.

“Eğitilmesi gereken erkeklerdir”

Özakalın, şiddetin önlenmesi noktasında eğitimin önemine işaret ederek, “Biz nereye kadar kendimizi donatıp karşımızdakinin şiddet yapmasını bekleyip, buna karşı bir duruş sergileyeceğiz. Zaten uzun yıllardır sadece bunu yapıyoruz, bence bu noktada eğitilmesi gereken erkektir, çünkü kadın zaten var ve kendi günlük hayatına da normal şekilde devam etmeye çalışmaktadır. Öte yandan, kadın yemeği fazla pişirdi diye şiddet uygulamayı kendinde hak gören, hatta öldürmeye kadar varacak bir zihniyetle karşı karşıya kalabilmektedir. Eğitilmesi gereken noktanın da tam da bu zihniyet olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu. 

“Hukuk sistemimizde de açıklar var”

Ülkemizde çok fazla tartışılan seks köleliği ile ilgili de saptamalarda bulunan Özakalın, “Vekil ve bakanlarımız konsomatris adı altında seks köleliğine daha ne kadar izin verecekler? Gece kulüplerinde sadece konsomatris değil, kadınların vücutlarını sattığını da biliyoruz. Hatta bu kadınların vücutlarını satmaya zorlandıklarını da biliyoruz. Geçtiğimiz gün yaşadığımız üzücü olayda, gece kulübünde ölen bir kadın neredeyse öldüğü için suçlu gösterilmeye çalışıldı. Bu konuda hiçbir şey yapılamamıştır. Bu noktada hukuk sistemimizin de çok ciddi açıkları olduğunu söyleyebiliriz. Devlet bu eril zihniyeti değiştirmediği sürece maalesef bu konu üzerinde çalışan feminist avukat arkadaşlarımız da çok fazla bir şey yapamamaktadırlar. Kısacası devlet nereye kadar bu insanların bedenleri satmasına göz yumacaktır. Yeni hükümetten özellikle de yeni Çalışma Bakanından umutlu olduğumu söylemek isterim. Kaldı ki sayın bakan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’nin de açılması için büyük çaba sarf etmektedir” diye konuştu.

“Kadınlar günü, indirim mesajları değildir”

Özakalın, sözlerini şöyle tamamladı; “Emekçi Kadınlar günü bizlerin sokakta olması gereken, birliğimizi bütünlüğümüzü ve sosyalist düşüncenin ne kadar içinde olduğumuzu göstermemiz gereken günlerden bir tanesidir. Emekçi Kadınlar günü hepimizin cep telefonuna gelen çiçekler ve kozmetik ürünleri gibi indirim mesajları değildir. Kadınlar günü toplumsal cinsiyetin eşitlendiği noktada kadının rolünü bağırması gereken bir gündür.”

Feminist Öğretmen İnisiyatifi üyesi Nuray Özgeçen:

“Şiddet gören kadınların sayısı artmaktadır”

Feminist Öğretmen İnisiyatifi üyesi Nuray Özgeçen ise, 8 Mart’ın geçmişten günümüze adaleti, eşitliği, yaşam hakkını savunan, eşitsiz bir düzende haklarını elde etmek ve bu haklarını korumak için mücadele veren, bu amaçla hayatını kaybeden kadınları anma, hayatın her alanında artan ataerkil yapıya karşı mücadeleyi yükseltme ve dayanışma günü olduğunu vurguladı. Dünyanın her yanında verilen mücadeleler sonucunda kadına yönelik şiddetin azalacağına inandığını vurgulayan Özgeçen, “Ülkemizdeki gerçeklere baktığımızda ise, hem iş yaşamında, hem aile yaşamında en çok şiddete maruz kalan çoğunlukla kadınlardır. Sırf kadın oldukları için şiddet gören kadınların sayısı günden güne artmaktadır. Bu da eril algının toplum yaşamında kendini göstermesi olarak görülmektedir. Bu şiddet illa ki sadece fiziksel olarak yorumlanmamalıdır. Örneğin ülkemizde ekonomik veya psikolojik açıdan şiddete uğramakta olan kadınların sayısında da artış var. Ancak bunu kabul edilebilir ya da kültürel özellik olarak yorumlayıp tepki vermeyen kadınlar da vardır. Özellikle eğitim seviyesi yüksek olan ve fiziksel şiddete uğrayan kadınlar toplumdan dışlanmamak veya prestij kaybetmemek adına uğradıkları şiddeti ört bas etmektedir” dedi.

“TOCED acilen hayata geçirilmelidir”

Toplumun her kesimine, her yaş grubuna yönelik TCE eğitimlerinin acilen hayata geçmesi gerektiğinin altını çizen Özgeçen, “Şiddeti önleyici ve şiddete uğrayanları koruyan nitelikte bir daire olan TOCED'in acilen hayata geçirilmesi de saydığımız sebeplerden çok önemlidir. Ayrıca LTB'nin inisiyatifi ile açılan sığınma evinin geliştirilmesi ve yapılacak çalışmaların verileri sonucunda gerekli olan yerlere devlet eliyle sığınma evlerinin açılması da gereklidir” şeklinde konuştu.

“Utanç iki boyutludur”

Geçtiğimiz günlerde bir  gece kulübünde yaşanan ölümün, seks kölesi cinayetlerini yeniden gündeme getirdiğini anlatan Özgeçen, “Her yıl mutlaka seks kölelerine yönelik cinayet vakalarını duyuyoruz. Bu alandaki denetimsizlik, hiç bir hak sahibi olmadan, patronlarının keyfi kararlarına göre, baskı altında çalıştırılan seks kölelerinin, ölümlerinin dahi üstünün kapatılmaya çalışılıp sanki bir eşyaymış gibi muamele görmeleri büyük bir utançtır. Bu konuda utanç iki boyutludur. Hem bu alanda atılabilecek adımlar yetkileri dahilinde olan ama görmezden gelerek devamına neden olan yetkililer hem de sadece cinayetlerin gündeme geldiği dönemlerde 'gece kulüpleri kapatılsın' diyerek meseleyi geçiştiren ama hiç bir somut adım atmayanlar da sorumludur. Şu anki koşullara bakarak öncelikli olanın seks işçilerinin, patronsuz, güvenli ortamlarda, hakları korunarak çalışmaları olduğunu söyleyebilirim. Her insan adil, eşit ve özgür bir ülkede yaşama hakkına sahip olmalı ve tüm bu hakları için de mücadeleyi bırakmamalıdır” diye konuştu.

Baraka Aktivisti Zekiye Şentürkler:

“6 ayda 6 kadın cinayeti”

Baraka Aktivisti Zekiye Şentürkler de, her yıl olduğu gibi bu yılda 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde sokaklarda taleplerini haykıracaklarını söyleyerek, “Bu taleplerimizden en önde geleni Sığınma Evlerinin artık sadece Lefkoşa’da değil de, tüm diğer ilçelerde de açılmasıdır. Kısacası her bölgeye bir kadın sığınma evi talebimiz vardır. Çünkü kadınların görmüş olduğu şiddet vakalarından dolayı 2017’nin son 6 ayında 5’i kesin biri henüz mahkemede görüşülen 6 cinayet işlenmiştir. Bunlar ortadayken devletin hala gereksiz yerlere bütçe ayırması ve kadın sığınma evini görmezden gelmesi kabul edilebilir bir şey değildir” diye konuştu.

“Sokaklarda taleplerimizi haykıracağız”

Kadınların ailede gördüğü şiddetin yanı sıra, gece kulüplerinde de seks köleliği yapıldığını ve oradan da ölüm haberlerinin geldiğini belirten Şentürk, “Seks kölesi olarak gece kulüplerinde çalıştırılan kadınlarla insan hakları ihlali devam ederken ölüm kaçınılmazdır. Bu nedenle sığınma evi talebimiz gece kulüplerinde çalışan seks kölesi kız kardeşlerimiz içinde elzemdir. Bunların dışında emek ve beden sömürüsü, iş yerinde kadınlara uygulanan tacizler, kadınların üretimdeki rolüne rağmen sömürülmesinin engellenmesi de taleplerimizdendir. Sokakta bunları da vurgulayacağız. Geçtiğimiz yüzyıllarda sosyalist kız kardeşlerimizden aldığımız bu bayrağı sokaklarda taşımaya devam edeceğiz ve kadınların tacize, tecavüze ve şiddete karşı mücadelesini her geçen gün biraz daha büyüteceğiz ve sadece 8 Mart’da değil her geçen gün bunlar için çalışmaya devam edeceğiz.”