Halkın Partisi (HP) Milletvekili Jale Refik Rogers, Kutlu Adalı cinayetinin dosyası uzun yıllar önce kapanmış olsa da yeni itiraflar, görgü tanıkları nedeniyle dosyanın yeniden açılmasının büyük önem taşıdığını söyledi.

HP Basın Bürosu’ndan yapılan yazılı açıklamaya göre BRT’de katıldığı programda gündemin gelişmelerini değerlendiren Rogers, “Devlet ciddiyetine de yakışan budur” diye konuştu.

Adaletin test edilmesi açısından da bu durumda atılacak adımların bir gösterge olduğuna işaret eden Rogers, Halkın Partisi olarak dosyanın yeniden açılması için bir adım atarak Polis Genel Müdürlüğü’ne başvurduklarını hatırlattı.

“TOPLUM OLARAK BİR ŞEYLERİN DEĞİŞEBİLECEĞİNE İNANMAMIZ ÖNEMLİ”

Dosyanın bir sonuca bağlanmasının önemli olduğuna işaret eden Rogers şöyle dedi:

“Ülkemizde her konuyla ilgili ‘Nasıl olsa sonuçlanmaz’ deyip topluma umutsuzluğa itmek yapacağımız en kötü şeydir. Başarmanın ilk adımı aslında inanmaktır. Toplum olarak bu ülkede bir şeylerin değişebileceğine, hukuk devleti olduğumuza, yasaların doğru uygulanacağına, polisin, meclisin ve Başsavcılık’ın üzerine düşen görevi yapacağına inanmamız çok önemlidir. Umudu da bu şekilde tesis edebileceğimize inanıyorum. Ne kadar birlik olup konuların üzerine gidersek o kadar sonuç alırız. Bizler de siyasi erk olarak ağırlığımızı koymalıyız”.

Mecliste Adalı cinayetine ilişkin bir araştırma komite kurulmasının doğru bir yaklaşım olduğunu belirten Rogers, Halkın Partisi olarak bunun, olayın üzerinde baskı unsuru oluşturmak açısından da önemli olduğuna inandıklarını anlattı.

“TAM KAPILARI AÇIP UÇUŞLARI ARTIRABİLECEĞİMİZ, TURİZME AĞIRLIK VEREBİLECEĞİMİZ BİR DÖNEMDEYİZ”

Pandeminin uzamasının dünyanın her yerinde ekonomik sıkıntılara yol açtığına değinen Rogers, ülkede hükümetin darboğazdaki esnafa çözüm önerisi sunamamış olmasının krizi büyüttüğünü savundu.

Rogers şöyle devam etti:

“Devlet özel sektöre herhangi bir destekte bulunmuyor. Dolayısıyla ekonomik çarkların dönmesi için insan hareketliliğini artırmak gerekiyor. Bu noktada vaka sayılarının az seyrediyor olması avantajdır. Hastanelerimiz rahatlamıştır, ciddi bir kapasitemiz oluşmuştur. Tam da kapıları açıp uçuşları artırabileceğimiz, turizme ağırlık verebileceğimiz bir dönemdeyiz. Bu noktada geç kalınmaması ve zaman kaybetmeden adım atılması gerekmektedir. PCR ve aşıyla girişlerin yapılması için mevcut durumun fırsata çevrilmesi önemlidir. Kimsenin tolere edecek durumu kalmadı. Eğitim ve turizm gibi, inşaat sektörü de ülkeye nefes aldıran sektörlerden biridir. Yurtdışından satın aldıkları gayrimenkulü devralmak için ülkeye gelmeyi bekleyen çok insan var.  Aşı ile karantinasız girişleri bu yaz döneminde ivedilikle başlatarak piyasaya sıcak para gelmesini sağlamak hükümetin görevidir. Bir yandan turizm için ivedilikle açılımlar yapılırken ülkede vaka artışlarının da yakından izlenmesi ve gerekli noktalarda önlem alınabilmesi gerekiyor.  Eylül ayında hem üniversitelerde yüz yüze eğitimin başlaması ekonomik açıdan önemlidir; hem de yüz yüze okulların açılması okul çağındaki çocukların hem eğitimi hem de sosyal ve psikolojik gelişimi açısından kritik önem taşımaktadır. 

Yüz yüze eğitimin yapılmaması çocuklarımızda ciddi sıkıntılara yol açtı. Onların eğitime başlayabilmesi için altyapının sağlanması ve ertelenmemesi gerekir. Eylülde okulların açılması için şimdiden çalışmaya başlanmalıdır. Bu konuda hükümette bir uyum yok. Sağlık, Eğitim ve Turizm Bakanlıklarının bu süreci koordineli şekilde yürütmeleri gerekiyor. Bu konulara ivedilikle eğilmeleri şarttır.”

“HÜKÜMETTE KOORDİNASYON VE UYUM SIKINTISI HER KONUDA KENDİNİ GÖSTERİYOR”

Hükümette bir koordinasyon, uyum ve planlama sıkıntısı olduğunu ileri süren Rogers, bunun her alanda kendini gösterdiğini kaydetti.

Okulların açılamamış olmasının da Eğitim Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasındaki kopuklukla ilişkili olduğunu savunan Rogers şöyle devam etti:

“Eğitim Bakanı, okulların açılamamasında topu aylardır Bulaşıcı Hastalıklar Üst Kurulu’na atıyordu. Sağlık Müsteşarı’nın ‘Nisan ayından beri okullar yüz yüze açılabilir diyoruz’ yönündeki açıklamasından sonra onların arasında da ciddi bir kopukluk olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Ekonomi Bakanlığı, KIBTEK için direkt alım yasasının ivediliğini istemişti. Bu konuşulurken bir yandan Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Erhan Arıklı yasayı savunurken, Başbakan çıktı ve yasayı geri çektiğini açıkladı. Onların arasında da bir uyum ve uzlaşı yoktur. Kapıların açılması konusunda da Başbakanlık’la Cumhurbaşkanlığı arasında ciddi bir kopukluk olduğunu görüyoruz. İkisinin de aynı partiden olduğunu düşündüğümüzde bunlar şaşkınlık vericidir. Bu uyumsuzluk yaşamın her alanını etkiliyor, ülkenin ileri gitmesini engelliyor. Buna rağmen hükümet edemeyenlerin koltukta kalmak için ısrarcı olduğunu görüyoruz”