Canını yeme kardeşim.
Kimse çözemedi bugüne kadar.
Sen de çözemezsin.
‘‘Çözmeye çalışma, yaşa’’ dediklerine bakma.
Hayatları senin onları anlamanı beklemekle geçer.
Tabii ki sen anlayamazsın ve ömür böylece tükenir.

Enteresandırlar…
Önce peşlerinden koşarsın, yüzüne bakmazlar.
Sonra sallamazsın, peşinden koşarlar.
İlgilenirsin sıkılırlar, ilgilenmezsin yaklaşırlar.
Evlisi bekarını kıskanır, bekarı evlisini.
Gün gelir esmeri sarışın olur, sarışını esmer.
Şaşar kalırsın…
Karşılarına yakışıklı, akıllı, zeki, kültürlü, kariyerli, karizmatik ve hatta zengin bir adam çıksın, üç ay sonra kız kardeşine ‘‘iyi gidiyor ama bir şeyler eksik’’ demezse ben de ne olayım.
Çok iyiysen ‘‘bakalım kimlerle ne yaptı’’ moduna girerler, iyi değilsen ‘‘bir de bununla mı uğraşacağım’’ deyip seni paketlerler.
Sürekli diyettedirler ama tatlı-çikolata yemedikleri gün yoktur.
Üzerinden ter damlaları dökülen resmine bayılırlar, gel gör ki ter kokacağına öküz olmanı tercih ederler.

Eşitiz derler.
Değiliz.
Olamayız.
Ama bu onlardan kaynaklanan bir durum değil, bizden kaynaklanan bir durum.
Senin burnun akar, üç gün yatarsın. Onların kalbi teklerken yaptıklarına inanamazsın.
Sen dünyanın en mucizevi olayı olan çocuğu yaşama armağan edebilir misin?
Çocuğu geçtim.
Onların her ay geçirdiğini sen geçir, felç olma ihtimalin var.
Ben söylemiyorum, bilim adamları söylüyor.

Ve ayrıca…
Kapıyı açan, önden buyur eden hep sensin.
Hesabı ödeyen hep sensin.
Gece evde süt bittiğinde markete giden sensin.
Sebile suyu takan, çöpü dışarı çıkaran hep sensin.
Hani eşittik?
De…
Aldan da bir de bunu!
Ve gör…

Bir surat asıp oturmaları vardır…
Yemin ederim doğduğun güne lanet edersin.
‘‘Allah’ım neydi günahım da bunu yaşıyorum’’ dersin.
Gitsen gidemezsin, kalsan kalamazsın.
Susar.
Konuşmaz.
Sen konuşursan efsane bir ‘‘hmm’’ cevabı duyarsın ki, işte o an on sekizlik şarjörü kafana boşaltmak istersin.

Bir de işin akıllı telefon kısmı var artık…
Varlığı bir dert, yokluğu başka bir dert.
Online olursun niye diye sorarlar, offline olursun nerdeydin diye yorarlar.
Evden çıkarken anahtarını aldın mı demezler de telefonunu aldın mı diye incitirler.
Gelen mesaja en geç 10 dakika içerisinde cevap vermezsen, kesinlikle bir halt karıştırıyorsundur. Onlara göre bunun başka bir açıklaması yoktur, olamaz.
Sen arkadaşlarınla iki tek atarken, onların seni nerede ve nasıl hayal ettiklerini inan sen bile hayal edemezsin.
Birine bir like atarsın, sorunca üç saat açıklarsın da yine de inandıramazsın.
Kimlerin, hangi tarihte, senin hangi gönderilerini beğenip yorumladığını, ne zaman ara verdiğini, başlamışsa ne zaman tekrar başladığını, işbu seninle iletişimde bulunanların evlendiğini, ayrıldığını, yurt dışına taşınıp taşınmadığını, nerelere tatile gittiğini, aynı zamanda aynı yerlerde bulunup bulunmadığınızı sen bilemezsin.
O bilir.
Yeter ki kafaya taksın!

Geçmişin vukuatlıysa sen zaten bitmişsin.
Hemen ölü taklidi yap ve hayatının geri kalanını öyle geçir, daha iyi.
En mutlu, en eğlenceli anında ‘‘hatırlıyor musun 4 yıl önce biz yemekteyken karşı masada kimler vardı?’’ der ve seni ezer.
Nefessiz kalırsın, konuşacak kelime bulamazsın.
Kafanı kaldırıp sana nasıl baktığını gördüğünde, üzerinden kamyon geçmiş gibi hissedersin.
Ve o bunu da bilir.

Gelgelelim…
Hayat onlarla güzeldir.
Bir gülüşlerini dünyalara bedel sayarsın.
Onlarsız hiçbir şey olmaz.
Onların olmadığı yerde başarı olmaz.
Nezaket olmaz.
Bereket olmaz.
Aile olmaz.
İnan bana kardeşim, onlar olmazsa sen de olmazsın.
Yeryüzünün en değerli varlığının kıymetini bil.
Sev, say, mutlu et.
Ve asla önemli günlerin tarihlerini unutma.
Kutlu olsun.