Girne Amerikan Üniversitesi Kurucu Rektörü Serhat Akpınar, hükümete yönelik bir çağrıyı kaleme alarak; Covid-19 Salgını nedeniyle ekonomik rehabilitasyonu amaçlayan çalışmalara yönelik acil önerilerini, bir basın bildirisi aracılığıyla iletti.

Bildiri şöyle;

İnsanlık Ailesi'ne ait tüm halkların; temsilcilerinden sadece biri,

Var'oluş sebeplerimizin ise "iyi günde- kötü günde" vazgeçilemez kucağını da tasvir eden "YURDUMUZ"un bir yurttaşı olarak;

Başlıklar halinde 'Covid-19 Bulaşıcı Salgını ve Hastalık Faktörünün, KKTC Yüksek Eğitim Programları ve Bağlı olarak Ekonomisine Etkileri' adlı ön değerlendirmemizi;

Ülkemizin geleceğine "hepimizin" adına yön veren; gerek kişisel gerekse de toplumsal itina ve ihtimamızın doğrultusunda yetkilendirdiğimiz 'Anayasal' temsilcilerimizin liderliğinde, icracı kamu-özel tüm kurum ve kişiliklerin (gerçek- tüzel kişilikler) bilgilerine, hep olduğu gibi; Bu veya buna benzer bildiri ve açıklamaları kamuoyuna yansıtarak "yaşamlarımızın iyiye evrilmesinde" sonsuz görevleri bulunan kitle iletişim unsurlarımızın ve basın yayın mensuplarının "sarsılmaması gerekli" dikkatlerine saygılarımla sunuyorum.

Alt metinde yer alan maddelere değinmeden önce, üç ana refleksimizi paylaşmak istiyorum;

1. Olabilecek en güçlü arzumuz; Dünya ve ülkemizin tek gündemi olan bu soruna karşı başarı kazanmış, olağan şartlara dönerken de; İnsanlığın temel sorunlarının ( açlık, yoksulluk, insan temel hakları, eğitim hakkı, iklimsel zorluklar, bölgesel ayrımcılıklar vb.) yine ötelenip, "olağanlaştırılmamasıdır."

2. Ülkemizin, kurumlarımızın; başta sağlık çalışanları olmak üzere, yaşamsal-toplumsal temel ihtiyaç ve hizmetlerin sürdürülebilir olmasında görev alan, fedakarlık gösteren tüm bireylerine en içten sağlık ve şükran dileklerimizi sunuyoruz.

3. Kişisel olarak ve temsil ettiğim kurumlar nezdinde; "İyi gün- kötü gün" kavramının çokça telafuz edildiği bu günlerde de; toplumuzun 'sonsuza kadar hizmetinde' olduğumuzu bir kez daha bildiriyoruz.

Saygıdeğer Halkımıza;

* Biyolojik ve bağlı olarak sosyo-ekonomik yaşamı çok derin ölçekte tehdit altına alan salgının olumsuz etkilerinin, en iyimser tahminle; 2020 yılının tüm aylarını kapsayacağı artık daha belirgindir.

* Can kayıplarının en aza indirgenmesi ve yardıma ihtiyaç duyanların desteklenmesi anlamında, alınacak her türlü tedbirin arkasında durduğumuzu ve önceliğin bu olması gerektiği yönündeki yaşamsal mutabakatı savunuyor, devletimizin bu yönde ürettiği kararları destekliyoruz.

* 2020 ve muhtemel olarak 2021 yılları sürecinde üretim, iş gücü piyasalarında ekonomik gösterge ve ticari aktivite alanlarının, ciddi olarak "tahrip olma" riski artık bir gerçektir.

* Dışa bağımlı özelliğimiz ile bu sonuçları daha ağır ve belki de uzun vadeli yaşamamız söz konusudur.

* Ekonomisi, esasen hizmetler sektörüne bağlı olan ülkemizde; Yüksek öğretim ve turizm alanlarının oluşturduğu "katma değerin" dolaşımdan kalkması ihtimali bile, ekonomik göstergelerimizdeki en büyük risktir.

* Küresel salgının yayılımındaki temas faktörlerini azaltabilmek için ülkemiz üniversiteleri de, 2019-2020 Akademik Yılı Bahar Dönemi'nde eğitim ve öğretim bileşenlerini, internet platformu üzerinden yürütmeye başlamış olsa dahi, TC. Uyruklu (yüzde 90 oranını içeriyor) ve uluslararası öğrencilerimizin büyük bir çoğunluğu belirsizlikler sebebiyle yurtlarına dönmüş, bir kısmı da eğitim sürecini dondurmuşlardır. (Kıbrıs Üniversiteler Birliği'nin öngörüsü; 2020-2021 Öğretim Yılı'nda ülkemizdeki yarı yerleşik öğrenci sayısının en az yüzde 50 oranına gerilemesidir.)
 

* Söz konusu öğrencilerin bir kısmı, ailelerinin bu süreçte yaşayacakları ekonomik sıkıntılar nedeniyle (olasılıkla); Eğitimlerini devam ettirmek üzere geri dönemeyeceklerdir. Bu çerçevede; Yüksek öğretim sektöründe ekonomik düzeyde ciddi kayıplar yaşanırken, kayıplar koşulsuz diğer sektörlerimize de yansıyacaktır.
 

* Benzeri şekilde; Turizm sektöründe de ciddi bir "ekonomik kırılma" kendini belli etmiştir. Tahmin edilen, ekonomik kayıpların diğer destek sektörlerimizi çok ciddi şekilde etkileyerek, telafisi daha zor kayıpların yaşanacağıdır. Ulusal şirketlerimiz hizmet faaliyetlerini durdurma, dondurma veya en kötüsü de çekilmek zorunda kalacaktır.

* Üniversitelerin, otellerin, tur operatörlerinin, havacılık, denizcilik sektörüne hizmet veren acentaların, küçük ya da büyük ölçekli temel işletmelerin gelir kayıpları, henüz durumun belirsizliği nedeniyle ölçeklendirilememesine rağmen endişe vericidir.

* Bir çok bölge, bir çok ulusla birlikte; Ülkemiz tarihinin en sert ve olmasını asla düşünemeyeceğimiz en acı ekonomik krizi sorunsalları ile "karşı-karşıyadır."

Önerilerimiz; Elbette, tarihin her sorunsalında "masada olan her şey", zaman- imkan- mekan üçlemesine göre akıl yoluyla ele alınacaktır; Tarih, uluslararası bir krizde bu çağın insanlarına da, insanlığın bekasına yönelik bir soru yöneltmiştir. Ama, kendi ulusal ölçeğimizi cevabın içine yerleştirmek kaydıyla ki buna göre;
 

A. Ülkemiz ekonomisinin yapı taşlarını oluşturan öncü sektörlerinin, işletmelerinin büyük çoğunluğu (2016-2017-2018-2019) resesyon döneminden kalan yüksek faizli kredilerin altında ezilirken; ülkemize özgü tüm ekonomik riskleri elinde tutarak taşıyan bu sektörlerin genel durumunu anlayamamak ve kesin çözüm üretmekten ziyade kısır çözüm önerileri getirmek; ekonomimizin intiharını izlemek anlamındadır.
 

B. KKTC Hükümeti'nin yürürlüğe koyduğu olağanüstü dönem kararları ile halk sağlığı alanındaki gelişmeleri dikkatle takip ediyor, bu kararlara kurumlar olarak destek oluyoruz. İnsan hayatı ile ilgili her hangi mazeretimiz olamaz, ancak; toplumun mutlak esenliği söz konusu olduğunda, psikolojik etkenlerin de devreye girmesi gerektiğini söylemek zorundayız. Tüm temennilerimiz, bu bileşenden güç almaktadır. Siyasi kazanımların, yeryüzündeki hiçbir iktidarın "umurunda olmaması" gerektiği günlerdeyiz. Keza; Siyasi kazanımlar arayışına girilecek olsa ki, toplumsal ivme ve destek olmadan bir hiç'tir. Geriye dönüşü olmayan! ve muhtemelen uzun yıllar devam ederek, şekil alacak "Yeni Dünya"nın ekonomik yapılandırma sürecinde, uzun süreli ve koruyucu kararlar alınması ülkemiz için de kaçınılmazdır.
 

C. Öncelikli olarak; Mevduat ve kredi faizleri dondurulmalı, durdurulmalıdır. Faiz kazanımları beklemeye alınmalıdır. Mevduat sahiplerine de, artık "parasından para kazanamayacağı" bir dönemde olduğu anlatılmalıdır. Bankalar ve finans şirketleri, faiz ve komisyon gelirlerini almaya devam edemeyeceklerini kabul etmelidir. Kredi ödeme süreçleri yeniden yapılandırma sürecine alınmalı; en az '2 yıl ödemesiz + 7 yıla' dönüştürülmelidir. Devlet, emlak kira gelirlerini uzun süre durdurmalı, döviz cinsi kiralar Türk Lirası'na (TL) dönüştürülmelidir. Vakıflar İdaresi'nin kira gelirleri durdurulmalı, kira tahsisi yapılamadığı için açılan tahliye davaları durdurulmalı, geri çekilmelidir. İstihdamların korunması için sosyal sigorta, ihtiyaç sandığı yatırımları desteklenmeli ve ötelenmeli, yapılandırılmalıdır.
 

D. Sektörler durma noktasında hayatta kalma mücadelesi vermektedir. "Sıfır Noktası"na ulaşmadan önce; Uluslararası ekonomik rehabilitasyon sürecinin erken olasılıkla 2 yıl sonra yavaş yavaş hareketlenmeye başlanabileceği idrakına varılabilmelidir. Ekonomiyi kurtarma ve yapılandırma sürecine; Başta, yüksek öğretim ve turizm sektöründen başlanmalıdır . Bu iki sektör olmadığı takdirde; Kıbrıs'ın kuzeyinde kamuya dayalı bir yaşam ekonomisinin oluşması mümkün değildir. Bankacılık ve finans sektörü, koruyuculuk rolünü üstlenirken, kayıplarının olacağını da kabul etmelidir.

E. Hiç düşünülmemiş olasılıklar teori de olsa, göreceli olarak küçük bir coğrafyada yaşasak ta; Adına "Yeni Dünya'nın Düzeni" denilen, "zaman- imkan ve mekan"da yer alabilmemiz için, hükümetimizin acil ekonomik eylem planını hayata geçirmesini talep ediyoruz.
Aksi takdirde; Örneğin, Bankacılar Birliği'nin kendi çıkarlarını koruyacak, tüm kesimlerin karşı-karşıya kaldığı ağır kayıplara karşın, tarihin en tuhaf muafiyetlerinden birini oluşturacak kararlara yönelmek:

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti' nin yıkımı olur .

(Aslında, kurtuluş dediğimiz şeyin; tek başına olamayacağının en kesif hali de gözümüzün önünde dururken…)

Başta toplumuma, ülkeme ve dünyanın tüm halklarına geçmiş olsun dileklerimi sunuyor, sağlık ve esenlik temenni ediyorum.