Sulak alanların çöplük ya da mangal yakma alanı gibi görülmesinin ülkeyi susuzluk ve kuru bir iklimle karşı karşıya bırakacağı uyarısında bulunan Çevre Eğitimi ve Yönetimi Uzmanı Dr. Asuman Kuyucu, KKTC’de sulak alanları koruma bilinci oluşmadığını söyledi.

“Her sulak alana bir bekçi dikmek şansımız yok. Bir sulak alanda sessiz olmak, atığını geri götürmek, suya taş atmamak, canlılara zarar vermemek gibi davranışlar gerektiğinden bihaberiz” diyen Kuyucu, koruma altındaki 34 sulak alanda karşılaştıkları en büyük sorunlardan birinin de yasağa rağmen avlanma olduğunu belirtti.

Kuyucu, KKTC’de sulak alanların korumasız olduğunu kaydederek suyu seven herkesin öncelikli görevinin onu korumak olması gerektiğini vurguladı.

KKTC’deki sulak alanların her biri, yüzün üzerinde kuş türüne geçici veya sürekli ev sahipliği yaparak yaşam kaynağı oluyor.

Türkiye Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın internet sitesinde yer alan bilgiye göre, dünyadaki tüm bitki ve hayvan türlerinin yüzde 40’ı, kimi tatlı, kimi tuzlu veya yarı-tuzlu, kimi acı sulara sahip deltalar, lagünler, bataklıklar, göller ve sazlıklar gibi sulak alanlarda yaşıyor ya da üremek için sulak alanları kullanıyor. Yeryüzünün en zengin ve üretken ekosistemleri olan sulak alanlar, kendine özgü doğal yapıları ile sudaki kirliliği azaltıyor, karbon tutuyor, suyun akışını düzenleyerek insanı taşkın, sel, fırtına gibi doğal afetlerden korurken geçim kaynaklarına ve beslenmesine katkı sağlayarak her yıl dünya genelinde milyarlarca dolara eşdeğer ekosistem hizmeti sunuyor.

SULAK ALAN NEDİR?

2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü nedeniyle TAK muhabirine açıklama yapan Çevre Eğitimi ve Yönetimi Uzmanı Dr. Asuman Kuyucu, “yaşamın büyüsü” diye nitelediği sulak alanların tanımını “suyun çekilmiş durumunda derinliği  6 metreyi geçmeyen kıyı suları, bataklık ve yapay göletler dahil, suyun toprak yüzeyini örttüğü her yer” olarak yaptı.

BİYOÇEŞİTLİLİK BAKIMINDAN DÜNYANIN EN VERİMLİ ÇEVRELERİ

Kuyucu, bu suyun mevsimlik, akar ya da durgun, acı, tatlı veya tuzlu olabileceğini ve sulak alanların biyoçeşitlilik bakımından dünyanın en verimli çevreleri olduğunu vurguladı. Kuyucu şu bilgileri paylaştı:

“Sürekli bir flora faunası olmasının yanında özellikle göçmen kuşlar ve su ve av için gelen türler, su kenarı ormanları düşünüldüğünde biyoçeşitlilik bakımından üstünlükleri ortaya çıkar. Özellikle akarsular setlenerek oluşturulan bizim ülkemizdeki küçük yapay göletler, karasal ve sucul türleri bir arada tutar.””

KORUMA ALTINDA 34 SULAK ALAN”

Asuman Kuyucu, Kıbrıs’ın kuzeyinde Çevre Yasası altındaki Sulak Alanların Korunması ve Yönetimi Tüzüğü’ne göre koruma altında 34 sulak alan bulunduğunu söyledi.

Bu sulak alanların büyük çoğunluğunun derelerin önü setlenerek oluşturulan göletler olduğunu kaydeden Kuyucu, ülkedeki sulak alanlarla ilgili şu bilgileri verdi:

“Sulak alanlarımızdan 5’i; Tuzla Glapsides, Salamis Yeniboğaziçi, Mehmetçik Gölü, Mağusa Taze Su Gölü, Yenişehir (Neopolis) Sulak Alanı olmak üzere doğal sulak alan, biri koruma altına alındıktan sonra müdahale edilerek doğallığı bozulmuş ve biyoçeşitliliği değişmiş bir (Bafra Dere Deltası) dere deltasıdır.

“BAZI SULAK ALANLARIMIZ MAALESEF HARİTAYA İŞLENMİŞ BİLE DEĞİL”

Koruma altına alınan sulak alanlarımız arasında denizel sulak alanlarımız ve dereboylarımız ve mevsimlik pınarlarımız mevcut değildir. Ne yazık ki bazı sulak alanlarımız da henüz haritalara işlenmiş bile değildir. Ayrıca varlığı ve taşkınları unutulmuş, kayıt altına alınmamış, orda sulak alan yokmuş gibi davranılan sulak alanlarımız da vardır.  Kumyalı Lagünü, Kumyalı Dere Deltası, Vadili Göleti (en eski ve en büyük 3 göletimizden biri), Haravlı ve Yılan Deresi gibi...”

“BAZILARI AŞIRI MÜDAHALEDEN DOĞALLIĞINI YİTİRDİ”

Çevre Eğitimi ve Yönetimi Uzmanı Dr. Asuman Kuyucu, koruma altındaki sulak alanlar arasında Mağusa Ayluga Gölü ve Tatlısu Gölü, Neopolis Sulak Alanı, Glapsides Sulak Alanı’nın aşırı derecede müdahale gördüğünü ve doğallığının bozulduğunu ifade etti.

Silver Beach Deltası’nın taşıma toprak, yolla bölünmek, suyun kıyıya ulaşımının engellenmesi, yanlış yapılaşma  ve atıklar gibi binbir sorunla karşı karşıya bulunduğunu kaydeden Kuyucu, Yeniboğaziçi Salamis Sulak Alanı’nın ise yerel yönetimler tarafından kazılarak tuzcul bataklık karakterine zarar verildiğini, burada kuluçkaya yatan türlerin bu müdahaleden sonra kuluçkaları gözlemlenmediğini bildirdi.

“AVA KAPALI AMA FİŞEK KOVANLARINA RASTLIYORUZ”

Asuman Kuyucu, koruma altındaki sulak alanların 500 metre çevresinin ava kapalı olmasına rağmen neredeyse tamamının çevresinde fişek kovanlarına rastladıklarını da söyledi.

Ayrıca yığın halınde yakılarak yok edilmeye çalışılmış fişeklere ait metal fişek başlıkları da gördüklerini anlatan Kuyucu, yapılan bir çalışmada, polislerin av günlerinde sulak alan çevrelerinde çokça yasak av ihbarı aldığı bilgisi olduğunu kaydetti.

Kuyucu, “Sulak alanların tüzükte de yer alan ve uluslararası kabul görmüş tanımına uygun biçimde sınıflandırılması ve tamamının saptanarak koruma altına alınması, yağmur suyu ve suya bağımlı türlerin korunmasının, manzara bütünlüğü ve doğal varlık değerleriyle yerine getirdikleri örneğin iklimin nem dengesini korumak gibi ekosistem hizmetleri bakımından önemlidir” dedi.

Kıbrıs’a ait eski kayıtlarda, 1200’lü yıllardan itibaren adaya gelen gezginlerin, denizcilerin ve büyükelçilerin sulak alanlardan söz ettiklerine rastladıklarını belirten Asuman Kuyucu, şöyle konuştu:

“Bu bakımdan sulak alanlarımızın, tarihi ve kültürel değerleri olduğu da gayet açıktır. Birçok köyümüzde köyün yanından geçen derelerle ilgili birçok hikaye de vardır.

Bir sulak alan, toprağın, organik maddelerin, minerallerin, suyun depo edildiği, canlıların barındığı yaşam ortamıdır. Suya bağımlı canlılar arasında insan da vardır. Bunu unutmamak gerekir.”

“SULAK ALANLAR ÇÖPLÜK YA DA MANGAL YAKMA ALANI GİBİ GÖRÜLÜYOR”

Çevre Eğitimi ve Yönetimi Uzmanı Dr. Asuman Kuyucu, sulak alanların çöplük ya da mangal yakma alanı gibi görüldüğünü belirterek bunun yarattığı sorunlar hakkında şunları söyledi:

“Birçok ülkede piknik için ayrılan sulak alanlar da vardır. Ancak ülkemizin küçük bir ada ve suyun kıt bir kaynak olmasindan ve insanların heryere kolay ulaşabildiğinden dolayı yaptıkları baskının büyüklüğü düşünülürse doğal sulak alanlarımızı piknik alanı gibi kullanmanın yaratacağı sakıncalar bizi susuzluk ve kuru bir iklimle karşı karşıya bırakacaktır.

“SULAK ALANLARI KORUMA BİLİNCİ OLUŞMADI”

Her sulak alana bir bekçi dikmek şansımız yoktur. Sulak alanları koruma bilinci oluşmamıştır, bir sulak alanda sessiz olmak, atığını geri götürmek, suya taş atmamak, canlılara zarar vermemek gibi davranışlar gerektiğinden bihaberiz. Bir doğal varlığın doğrudan bizim işimize yaramasa da doğada bir görevi olduğu için korunması gerektiği etiğinden yoksunuz.

“SULAK ALANLARIMIZ SAVUNMASIZ”

Bütün bunlar gözönüne alındığında sulak alanlarımızın ne kadar savunmasız olduğu ortadadır.

İnsanlarımız suyun önemini bilmesine suyu sevmesine rağmen bu bilgi ve sevgi farklı nedenlerden dolayı davranışlarda pek gözlenememektedir. Bu bakımdan yasa, yaptırım, denetim, eğitim, çevre etiği oluşturmak çalışmalarının birlikte yürümesi gereken disiplinler olduğu unutulmamalıdır.”

“SUYU SEVEN HERKESİN GÖREVİ ÖNCE ONU KORUMAK OLMALI”

Asuman Kuyucu, “Suyu seven herkesin görevi önce onu korumak olmalıdır. ‘Koruyamadığımızdan nasıl faydalanabiliriz?’ sorusunu kendi kendimize sorabilmeliyiz” diye konuştu.

Kuyucu, “Doğanın yaşayan bir şey olduğunu ve onu korumazsak bizim de bundan zarar göreceğimizi artık anlamak gerekir. Sulak alanlar doğanın bir parçasıdır ve yaşadığımız doğaya saygı duymak, kendi varlığımıza duyduğumuz saygıdan kaynaklanmalıdır” dedi.