Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik, sağlam bir kamu hizmeti kurulmadığı takdirde, Kıbrıs’ta bir çözüm bulunsa dahi oluşacak yeni yapıda, mevcut bilgi yetersizliği ve liyakat eksikliği nedenleri ile Türk toplumunun zarar gören taraf olacağını söyledi. 

Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik, 2018-2019 Adli Yılı açılış töreninde yaptığı konuşmada,2017 yılı raporlarına göre, ceza davalarında rekor bir yükseliş olduğunu vurgulayarak, geçen yıla oranla ceza davalarında yüzde 51.26’lık bir artış olduğunu kaydetti. 
Şefik, bu oranın ülkedeki uyuşturucu sorununun rekor düzeydeki artışına; ülkeye giriş çıkışların ısrarla yeterli denetlenmemesine bağlı olarak yeterli parası olmayan kişilerin ülkeye girişlerine izin verilmesine, öğrenci olarak giren kişilerin bu statülerinin devam edip etmediği kontrol edilmediğinden adeta bu kişilerin suç işlemeye teşvik edilmesine; trafikte yetersiz denetim neticesinde her kişinin kendi kurallarına göre araç kullanmasına ve ayrıca 18 yaşında sadece, 10 zorunlu ders sonrası gençlere ehliyet verilerek suç işlemelerinin adeta teşvik edilmesine bağlanabileceğine dikkat çekti. 
Yüksek Mahkeme Başkanı Şefik, bu yıl hukuk davaları sayılarında bir düşüş yaşandığına dikkat çekerek, bu tablonun önümüzdeki yıl tekrarlanmasının ise mümkün olmayacağını söyledi. 
Şefik, 2017-2018’e bakıldığında davalarla ilgili yoğun bir yıl geçirildiğine işaret ederek, her mahkemede önemli ve toplumda yankı yaratan pek çok karar verildiğini, buna ek olarak da yoğun bir seçim takvimi yaşandığını anımsattı. 
SORUNLARA ÇÖZÜM BULMAK YARGININ GÖREVİ 
Bu dönem içinde yargı ile ilgili olumsuz söylemlere bakıldığında ise, davaların geç neticelendiği, icra yetersiz olduğu için verilen hükümlerin tatmin edilemediği yönündeki şikayetlerin ağır bastığını ifade eden Şefik, bu sorunların uzun yıllardır devam ettiğini, bu sorunlara çözüm bulmanın Yargı’nın görevi olduğu söyledi. 
Tüm olumsuz gelişmelere rağmen çabalarının devam ettiğini belirten Şefik, dünyanın birçok yerinde ekonomik koşulların zorlaştığı bu günlerde, KKTC vatandaşları olarak sıkıntılarının bir o kadar daha büyük olduğunu kaydetti. .
DÜNYADAN TECRİT EDİLMİŞ KKTC, FAZLA ÜRETEMEYEN, ANCAK ÇOK TÜKETEN BİR TOPLUM
Şefik, “Dünyadan tecrit edilmiş KKTC maalesef fazla üretemeyen, ancak çok tüketen bir toplumdur. KKTC’ne ithal edilen emtiaların çoğu, nereden gelirse gelsin, döviz üzerinden fiyatlandırılmaktadır. Ülkemizdeki gayrımenkul fiyatları, kira mukavelelerine konu kira miktarları, araç fiyatları hep döviz bazlıdır. Bu durumda resmi para birimi Türk Lirası olmasına rağmen ülkemizdeki son döviz patlaması veya Türk Lirasının değer yitirmesi, her kesimi çok olumsuz bir şekilde etkilemiştir” dedi. 
Yargının da bu etkilenmeden muaf olmadığını vurgulayan Şefik, şöyle devam etti: 
“ Yargı mensupları da yargıda görevli personel de şahsen etkilenmekte, bunun yanında Mahkemenin bütçesine verilmiş olan meblağlar, bilhassa inşaat-tadilat kaleminde ve teknik cihaz alımlarında yetersiz kalmaktadır. Netice itibarı ile mevcut sorunlarımız daha da büyümektedir.”
BİNA SORUNU DEVAM EDİYOR
Yargıdaki diğer sorunlara da değinen Şefik, 2018-2019 adli yılına girerken halen bina sorunlarının devam ettiğini söyledi. 
Girne Caddesi’nde yer alan eski polis binalarının restorasyonunun hala bitmediğine işaret eden Narin Ferdi Şefik, proje için talep edilen meblağın bütçelerine konulmuş olmasına rağmen, ihale bedeli hesaplamalarında yapılan hata neticesinde binanın bitmesinin bütçeye konulan mevcut meblağ ile imkansız hale geldiğini kaydetti. 
Şefik, binanın ısıtma, soğutma, havalandırma ve aydınlatma sistemleri için yeniden ihaleye çıkılması gerektiğine dikkat çekerek, bu ihale için 2018 bütçesine gereken meblağ konmuş olmasına rağmen, bu kez de binanın elektrik projesinde hata yapıldığı tespit edildiğinden restorasyonun durduğunu vurguladı. 
Mayıs 2018’de bitmesi gereken binanın ne zaman kullanıma gireceğinin belli olmadığını ifade ederek, bina bitmeyince, zincirleme diğer sorunların da çözülemediğini belirten Narin Ferdi Şefik, şöyle devam etti: 
“Bina bitmeyince Mukkayyitlikler yeni binaya taşınamamakta, Mukayyitliklerden boşalan kısımlara yargıç odası ve yeni duruşma salonları yapılamamaktadır. Bu durumda yasamızda yargıç sayıları artırılmış olmasına rağmen yeni yargıç atanamamaktadır. Mukayyitliklerin mevcut sıkışık konumu sebebiyle dosyaların günlük hazırlanmasında, yeni dosyalanan evrakın gününde dosyalara girmesinde yaşanan büyük sıkıntılar halen devam etmektedir. Yoğun iş temposu, Mukayyitliklerde sıkışık ve huzursuz iş ortamı sebebi ile Mahkemede görevli personel, bu koşullarda çalışmak istemediklerinden başka dairelere gitmeye çalışmaktadırlar. 2018 yılında 50’den fazla görevli başka dairelere gitmek için müracaat etmiş ve bir kısmı da gitmiştir.”
Mevcut diğer sorunlara da değinen Yüksek Mahkeme Başkanı Şefik, Mağusa Kaza Mahkemesi’nde yeni bir duruşma salonuna kavuşmak için gerekli tadilat projesinin ihale edilmesinin aylardan beri beklendiğini, mevcut kütüphane duruşma salonuna dönüştürülemediği için ise, mevcut duruşma salonunun Ağır Ceza Mahkemesi’nin Mağusa’da oturum yaptığı günlerde 2 yargıç tarafından dönüşümlü kullanıldığını anlattı. 
Şefik, Lefke Mahkemesi’nin ise eski olan binasının, güvenli bir ortamda çalışma olanağı sağlayamamakta olduğuna işaret ederek, binanın tadilatı için açılan ihalenin bir türlü sonuçlanamadığını kaydetti. 
Şefik şöyle konuştu: 
“Lefke’nin ilçe olması ile Lefke Mahkemesi’ne bir Kaza Mahkemesi Başkanı atanmış olmakla birlikte ikinci bir yargıç odası binada bulunmamaktadır. Mahkemeye ikinci yargıç odası ve duruşma salonu yapılabilmesi için binada görev yapan diğer devlet dairelerinin taşınmaları gerekmektedir. Bina boşaltılmadığından ikinci bir salon ve oda, proje hazır olmasına rağmen, halen yapılamamıştır. Lefke Kaza Mahkemesinde çalışanlar için salim bir ortam bulunmadığından, gerekli tadilat yapılana kadar Mahkeme Güzelyurt Kaza Mahkemesine ait binada hizmet verecektir. Lefke Mahkemesi kapatılmış değildir. Sadece binanın güvenilir hale dönüştürülmesine kadar Lefke Mahkemesi oturumlarına Güzelyurt Mahkeme binasında devam edecektir.”
Güzelyurt’ta yeni bir Mahkeme binasına kavuşmak amacıyla, taraflarına gösterilen bir arazi için 2015 yılından beri Tarım Bakanlığı nezdinde sürdürdükleri girişimlere sonuç alınamadığını vurgulayan Şefik, mevcut Mahkeme binasında, Mahkeme haricinde 3 farklı daire veya birim bulunduğunu, bugünkü koşullarda ise bunun arzu edilen bir durum olmadığını belirtti. 
Lefkoşa’da yapılması tasarlanan yeni Yüksek Mahkeme binası ile ilgili Mimarlar ve Mühendisler Odası ile görüşme yapılarak, yeni binanın projesinin düzenlenmesi ile ilgili koşullarının tespit edilmesi için hazırlık başlatıldığını aktaran Yüksek Mahkeme Başkanı Şefik, “Ödül miktarının tespit edilerek bütçeye konması ile bu projenin daha ileri aşamaya geçeceğini ümit etmekteyiz” dedi. 
KAMU ETKİN VE HIZLI ÇALIŞMIYOR
Binalar ile ilgili yaşanmakta olan sorunların kamunun etkin ve hızlı çalışmamasının ürünü olduğunu vurgulayan Şefik, konuşmasına şöyle devam etti: 
“Kamuda görevli pek çok kişinin ehil olmadıkları görevleri ifa ettikleri, dairelerde yeterli denetimin yapılmadığı, göreve gitmeyen pek çok kişinin maaş çektikleri, hasta raporlarının çok kolay bir şekilde verildiği ve bazı kamu görevlilerinin, yasal olarak bir yılda kullanabileceği hastalık izinlerinin tamamını kullanmaya çalıştığı, bunların yanında kamuda liyakatın tam anlamı ile sağlanamadığı bilinen ancak giderilmesi için yeterli adımlar atılmayan veya atılamayan sorunlardır. Bu sorunların çözümü için adım atılmadıkça, denetim yapılmadıkça sorunlar yumağı katlanarak büyümekte, ve tüm daire ve kurumlar düzgün bir şekilde çalışamayacak duruma gelmektedir.”
Konuşmasında, “Tüm kurumlarda çalışanların işgal ettikleri pozisyonlarla ilgili uygun eğitimi almış olmalarına dikkat edilmeli, mevcut geçici personelin sınavdan geçirilerek kamu görevine girmek isteyen diğer vatandaş gibi bilgilerinin ölçülmesi, sınav tüzüğü en uygun kişinin seçilebilmesine olanak sağlayacak şekilde düzeltilmeli, 3’lü kararname ile göreve getirilen pozisyonlar azaltılmalı, parti rozetine, yakınlığa veya cinsiyete bakarak görev veya terfi verilmemeli, sadece görevini en iyi yapan ödüllendirilmelidir” ifadelerine yer veren Şefik, bunlar yapılamadığı müddetçe kendi bünyemizde herhangi bir ilerleme kaydedilemeyeceğini, dış temaslarda veya kurumsal ilişkilerde de gerekli saygıyı göremeyecek ve büyük sorunlar yaşanacağını kaydetti. 
Konusuna vakıf olmayan, gereken liyakatı haiz olmayan kamu görevlisinin, saygı görmediği gibi temsil ettiği birim veya kuruma da zarar verdiğini belirten Şefik, ülkede her daire/birim, görevi kapsamında olan konularda gerekli kararları verse ve görevini layıkıyla yerine getirse,ülkede sorun olarak görülen pek çok konunun ortadan kalkacağını vurguladı. 
HALKIN KIYI ŞERİDİNE ULAŞIMINI SAĞLAMAK İÇİN DENETİM YAPILMAMAKTA
Anayasanın 38. maddesinde kıyı şeritlerine halkın girmesinin engellenemeyeceğinin açıkça yazdığına da değinen Şefik, Anayasa Mahkemesi huzuruna gelen bir davada, lebi derya olmayan sahillerde, halkın kıyı şeridine ulaşmasının sağlanmasının gerektiğine, halkın kıyı şeridine ulaşımının engellenmesinin Anayasaya aykırı olduğuna karar verdiğine dikkat çekti. 
Şefik, “Karar 1 Haziran 2016 tarihinde verilmesine rağmen, halen sahilde yer alan işletmelerin bu Anayasal kurala uymalarını sağlamak için gerekli önlemler alınmamakta ve halkın kıyı şeridine ulaşımını sağlamak için denetim yapılmamaktadır” dedi. 
Lefkoşa’da Mahkeme binasının bulunduğu yeri çevreleyen duvarın üzerinde yıllardır mum yakılan bir adak yeri bulunduğuna da değinen Yüksek Mahkeme Başkanı Şefik, bu konuda ise şöyle konuştu: 
“Ekim 2017’nin son hafta sonunda Vakıflar İdaresi Yüksek Mahkeme veya Yüksek Adliye Kurulu’na bildirmeden, Belediye veya Eski Eserler Dairesi’nden izin almadan, resen, geçmişte fetih şehidine ait bir mezar bulunduğu söylemine dayanarak, yolun kenarına bir türbe yapmış, Mahkemenin çevre duvarı üzerinde bulunan mum yakılan yeri de eski taş duvara uymayan sarı bir taş ile yeniden inşa etmiştir. Oldubitti tarzında yapılan bu tür işlemler, kültür mirasımızın yok olmasına neden olmaktadır. Nitekim, daha sonra yapılan müracaat ile ilgiliEski Eserler Dairesi,16 Ocak 2018tarihli kararı ile Vakıflar İdaresine bu şekilde bir mezar yapılması için izin vermemiştir. Halen, müteaddit talebe rağmen Vakıflar İdaresi burayı orijinal haline dönüştürmemiştir. Bunun yapılması için Eski Eserler Dairesi ve Lefkoşa Türk Belediyesi dahil, hiçbir yetkili kurum da adım atmamaktadır.”
“LİYAKATA ÖNEM VERİLMEDİĞİ, GÖREVİN GEREĞİNİ YAPMAK ÖĞRENİLMEDİĞİ SÜRECE KAMUNUN DÜZELMESİ MÜMKÜN DEĞİL “ 
Liyakata önem verilmediği, kim olursa olsun görevin gereğini yapmak öğrenilmediği sürece kamunun düzelmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Şefik, “Sağlam bir kamu hizmeti kurulmadığı takdirde, Kıbrıs’ta bir çözüm bulunsa dahi oluşacak yeni yapıda, mevcut bilgi yetersizliği ve liyakat eksikliği nedenleri ile Türk toplumu zarar gören taraf olacaktır” dedi. 
“CEZA DAVALARINDA REKOR YÜKSELİŞ VAR…DAVALAR YÜZDE 51.26 ARTTI”
Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik, 2017 yılı raporlarına göre, ceza davalarında rekor bir yükseliş olduğunu vurgulayarak, geçen yıla oranla ceza davalarında yüzde 51.26’lık bir artış olduğunu kaydetti. 
Şefik şöyle devam etti: 
“Bu oranın ülkedeki uyuşturucu sorununun rekor düzeydeki artışına; ülkeye giriş çıkışların ısrarla yeterli denetlenmemesine bağlı olarak yeterli parası olmayan kişilerin ülkeye girişlerine izin verilmesine, öğrenci olarak giren kişilerin bu statülerinin devam edip etmediği kontrol edilmediğinden adeta bu kişilerin suç işlemeye teşvik edilmesine; trafikte yetersiz denetim neticesinde her kişinin kendi kurallarına göre araç kullanmasına ve ayrıca 18 yaşında sadece, 10 zorunlu ders sonrası gençlere ehliyet verilerek suç işlemelerinin adeta teşvik edilmesine bağlanabilir.” 
“HUKUK DAVALARINDA DÜŞÜŞ YAŞANDI, BU TABLO ÖNÜMÜZDEKİ YIL TEKRARLANAMAYACAK”
Yüksek Mahkeme Başkanı Şefik, bu yıl hukuk davaları sayılarındabir düşüş yaşandığına dikkat çekerek, bu tablonun önümüzdeki yıl tekrarlanmasının ise mümkün olmayacağını söyledi. 
Ülkedeki şu andaki ekonomik tablonun bu trendin bu yıl ters döneceğini ve pek çok alacak davasının Mahkemeye intikal edeceğini gösterdiğine dikkat çeken Şefik, YİM davalarının sayılarında ise fazla bir fark olmadığını belirtti. 
Şefik, bu davalardaki sorunun, dosyalarının çoğunluğunun 3’lü heyet önünde tek mahkemede sonuçlanması olduğuna işaret ederek, “Yani çoğu davalarda istinaf hakkı yoktur. Bu eksiklik 2014 yılındaki Anayasa değişikliği ile giderilmek istenmişse de Anayasa değişiklikleri referandumda halk tarafından reddedilmiştir” dedi. 
Yargıtay’da bilhassa hukuk bölümündeki davalarda artış gözlemlendiğini söyleyen Şefik, 3 yargıçtan oluşan tek bir heyet ile askıda bulunan tüm hukuk istinaflarının neticelendirilmesinin mümkün olmadığını kaydetti. 
Şefik, Yüksek Mahkemede yargıç sayısının artırılmasında yine Anayasal engel ile karşılaşıldığını ifade ederek, “Yargıtay huzurundaki istinaflardaki artış ise, alt mahkeme hatalarının düzeltilmesi istemine ilaveten, istinaf neticelenmeden borç ödenmediği, mal satılamadığı, tahliye gerçekleşemediği için tarafların dava sürecini uzatmak istemine de bağlıdır. İstismar boyutunun önüne geçmek için İstinaf hakkını kısıtlamak veya izne tabi olmasını getirmek gerekecektir” dedi. 
EN ÖNEMLİ SORUN İCRA…
Yüksek Mahkeme Başkanı Şefik, yıllardır çözümlenemeyen en önemli sorunlarının icra olduğuna da işaret ederek, ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik durumda Mahkemelere daha ciddi görevler düşeceğini söyledi. 
Ekonomik çıkmazın, borçların ödenememesini, daha fazla alacak konularının Mahkemeye intikal ettirmesini getireceğini ifade eden Şefik, konu Mahkemeye intikal ettiği zaman davaların erken sonuçlanmaması ve icranın gerektiği gibi yapılmamasının adalete olan güveni sarsmakta olduğunu belirtti. 
“DAVALARIN DAHA SÜRATLİ GÖRÜLMESİ İÇİN AVUKATLARA DA GÖREV DÜŞÜYOR” 
Davaların daha süratli görülmesi için Yargıçlara ilaveten Avukatlara da görev düştüğünü vurgulayan Narin Ferdi Şefik, “Esas olan davaların gününde dinlenmesidir, tehir edilmesi değildir. Esas olan dava ile ilgili tüm olguların ve emarelerin dava dosyalanmadan tedarik edilmesidir, sürekli eksik olgu veya evrak nedeni ile tadilat ve benzeri istidalar dosyalanması ve dava ertelenmesi değildir. Meslek etiketi Avukatların davalarına daha hakim olmalarını ve adaletin tecellisine yardımcı olmalarını, engel olmamalarını gerektirir. Bu konularda yargıçların daha katı kurallar uygulaması gerekecektir” dedi. 
“Geç gelen adalet adalet değil” söylemine neden olmamak için, bilhassa bu ekonomik istikrarsızlık döneminde, bu konularda daha katı olmak gerekeceğini vurgulayan Şefik, şöyle konuştu: 
“Dava sürecini kısaltmak için 2008 yılında getirilen casemanagement, hatalı kullanım ile şu anda davaları daha da geciktirmektedir. Case management esasında davalardaki olguları ve ihtilaflı hususların en erken bir zamanda tespit edilmesini sağlarken, bizde dava veya müdafaalar sıklıkla tadil edilmek istenmekte, ibraz edilecek evrak son anda ortaya çıkarılarak bunların ibrazı ile ilgili bir sürü istidalar dosyalanmakta, Mahkemenin verdiği emirler veya direktifler kesin olması gerekirken, aylarla bu direktiflerin değiştirilmesi veya kaldırılması için istidalar dosyalanmaktadır. Bu süreçler davaların daha da uzamasına neden olmaktadır. Bu adli yılda casemanagement’in daha etkin kullanımını sağlamak için HMUT’e tadilat yapılacak ve bu konuda eğitim verilmesi ve ayrıca daha sıkı denetim yapılması sağlanacaktır.”
Bir davanın neticelenmesi ile hükme konu meblağın tahsil edilmesi gerektiğini de söyleyen Şefik, aleyhine hüküm çıkan tarafın hükmü derhal tatmin etmesinin artık mümkün olmadığını, hükme konu meblağın zorla tahsil edilmesi, men edici emir verilmişse bunun zorla tatbik ettirilmesi gerektiğini vurguladı. 
Aleyhine hüküm verilenlerin çoğu açısından hükmün gereğinin yapılmamasının esas olduğunu vurgulayan Şefik, bu nedenle Mahkeme bünyesinde görevli icra memurlarının görevlerinin çok önemli olduğunu söyledi. 
Şefik, konuşmasına şöyle devam etti: 
“Sistemin doğru düzgün çalışmasını, mevzuatın yetersizliği, icra edilebilecek menkul mallara mevcut mevzuatta bulunan kısıtlama, ülkemizde 2. el menkul satışlarına ilgi eksikliğine ilaveten, icra bölümünde çalışanların mesai saati ile kısıtlı olmaları, araç eksikliği ve tebliğ ve icra memurlarının görevleri gereği daire dışında uzun saatler geçirmelerine ve tebliğ ve icralarla ilgili taraflara çoğunlukla telefonla ulaşmak zorunda olmalarına rağmen onlara cep telefonu tahsisatı dahi verilememesi de olumsuz etkilemektedir. Lefkoşa Kaza Mahkemesinde 15 (+2) tebliğ ve icra memuru varken sadece 10 araç bulunmaktadır. Mağusa’da 10 tebliğ ve icra memuruna 7 araç, Girne’de 7 tebliğ ve icra memuruna 5 araç, İskele’de 4 tebliğ ve icra memuruna 2 araç, Güzelyurt’ta 2 tebliğ ve icra memuruna, 1 araç, Lefke’de 2 tebliğ ve icra memuruna 1 araç bulunmaktadır. Bu koşullarda, her tebliğ ve icra memuruna, her iş günü için araç tedarik edilemediğinden işleri aksamaktadır. Buna ilaveten haczedilen araçları ve eşyaları muhafaza edecek depo dahi bulunmadığı için ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Sonuç olarak icra bölümü gerektiği gibi tam randımanlı çalışamamaktadır.”
Bu adli yılda ilk kez, İcra mukayyidine ek olarak, her kaza mahkemesinde görevli bir yargıcın, Kaza Mahkemesi Başkanının direktifi ile icra Mukayyidini ve dolayısı ile icra memurlarını, yani her icra dosyasını denetlemesinin sağlanacağını söyleyen Şefik, icra ile ilgili masrafların azaltılması gayesi ile, icra satış ilanlarının yerel bir gazetede değil, Mahkemenin web sayfasında yayınlanması için tüzük değişikliği yapıldığını aktardı. 
Şefik, yine Mahkeme Kayıt Kalemleri Tüzüğü’nde değişiklik yapılarak, yeni bir Teknisyen kadrosu oluşturulmuştur. Böylece her ilçede bir teknisyen istihdam edilerek icralarda haczedilecek eşyaların, özellikle elektrikli ve elektronik eşyaların zarar görmeden yerinden sökülerek alınmasında görev yapması ile hem daha seri çalışılması hem de doğacak ek masrafların önüne geçilmesinin sağlanacağını kaydetti. 
2017 YILINDA 12 BİN 151 İCRA DOSYALANDI, 2016’DA ASKIDA KALAN 3 BİN 726 İCRA İLE TOPLAM 15 BİN 877’E ULAŞTI 
Halen Başbakanlık ve Maliye Bakanlığından bu kadrolara atama yapılabilmesi için yetki verilmesini beklediklerini söyleyen Şefik, şöyle devam etti: 
“Bu yıl icra ile ilgili sayılara bakıldığı zaman 2017 yılında 12 bin 151 icra dosyalandığını, 2016’da askıda kalan 3 bin 726 icra ile toplam 15 bin 877’e ulaşıldığını görürüz. Bu rakam içerisinden 121 müzekkere tahsil edilmiş ( %0.76), 408 ödendiği için geri çekilmiş,113 kısmen icra edilmiş (%0.71), 2016 haklara halel gelmeksizin geri çekilmiş, 9078 tanesinde ise menkul emvali bulunmadığı bildirilmiştir. Yani 15877 müzekkereden sadece 121 icra müzekkeresine konu meblağ tahsil edilmiş, 113 kısmen tahsil edilmiş, 408 ödendiği için geri çekilmiştir. Bu dosyalanan icraların sadece %2.6’sının tatmin olduğunu göstermektedir. Bu rakamın yükselmesi zaruridir.”
“DAVANIN KAĞIT ÜZERİNDE SONUÇLANMASI ADALETİN YERİNE GELMESİNİ SAĞLAMAZ”
Bu tablo ile kaç davanın neticelendirildiğinin hiç önemi olmadığını, davanın kağıt üzerinde sonuçlanmasının adaletin yerine gelmesini sağlamadığını söyleyen Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik, diğer sorunları ise şöyle sıraladı: 
“Tebliğ ve icra bölümünde çalışanların mesai saatlerinin daha esnek yapılması, mesai saatlerinde verilen adreste bulunamayan kişi sayısı yüksek olduğu için icra memurlarının vardiya usulü çalıştırılmaları, icra bölümlerine yeni araç tedarik edilmesi, icra memurlarına cep telefonu tahsis edilmesi, icra memurları tarafından tutulan eşya ve araçların güvenilir bir şekilde dava sonuna kadar tutulması için büyük depoların devlet tarafından Mahkemelerin kullanımına verilmesi, icra edilen malların satışların internet üzerinden yapılabilmesi için teknolojiye yatırım yapılması şarttır. Ayrıca icra ile ilgili mevzuatın gözden geçirilerek daha etkili bir hale getirilmesi gereklidir.”
“BAKANLAR KURULU RESMİ KABZ MEMURU ATAMALI “
Ülkedeki ekonomik durumun kötüleştiği gerçeği karşısında Fasıl 5 İflas Yasasının kullanılabilmesi için bu yasanın 67. maddesi altında Bakanlar Kurulunun bir Resmi Kabz Memuru atamasının gerekli olduğuna vurgu yapan Şefik, borçlarını ödeyemeyecek duruma giren kişilerin İflas Yasası’ndan faydalanabilmeleri için böyle bir atama ile yolu açılması, bilahare 1931 yılında geçirilen bu yasanın güncelleştirilmesi gerektiğini vurguladı. 
Şefik, iflas müessesesinin ciddi bir şekilde kullanıma girmesi gerektiğini söyledi.
Yıllar içerisinde Mahkemede teknolojiden faydalanma oranı arttığına işaret eden Şefik, her duruşma salonuna bilgisayar konarak teknolojiden faydalanılması gerektiğini ifade etti. 
MAZBATA SORUNU… TOPLAM 14 BİN 165 MAZBATA 
Mahkeme kararları neticesinde para tahsilatı için çıkarılan mazbatalarda da çok fazla yığılmaolduğuna işaret eden Şefik, “10 Eylül 2018 tarihi itibarı ile Lefkoşa’da tahsil etmek üzere polisin elinde bulunan hukuk ve ceza mazbata sayısı 7 bin 624, Mağusa’da bin 090, Girne’de 997, İskele’de 2 bin 718, Güzelyurt’ta 1308, Lefke’de 428, toplam 14 bin 165 tanedir. Halen polise vermek üzere tüm Mahkemelerde bekleyen toplam 3 bin 926 mazbata bulunmaktadır. Mazbatalar ile ilgilen polis görevlilerinin sayılarının çoğaltılması gerekmektedir. Bu yığılan mazbataların bir an önce eritilmesi gerekmektedir.”
Avukat ve Yargıçlar ne kadar süratli dava bitirseler de, icralar ve mazbatalar tahsil edilmediğinden,sistemin memnuniyet verici olmaktan uzak olduğunu ifade eden Şefik, neticede yargıya olan güvenin ciddi bir şekilde zedelendiğini kaydetti.
Geçtiğimiz adli yılda yaşanan 2 seçim sürecine de değinen Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik, 7 Ocak Milletvekilliği Genel Seçiminin zorlu bir seçim olduğuna işaret etti. 
Yeni bir seçim sistemi ile yapılan genel seçimde, sistemden kaynaklanan zorluklar nedeni ile geç netice verilmesine rağmen herhangi bir aksaklık yaşanmamasının kendileri için övünç nedeni olduğunu vurgulayan Şefik, mukayese edildiğinde genel seçimlerden daha basit olduğu kabul edilen yerel seçimlerin ise 24 Haziran 2018’deyapıldığını anımsattı. 
“MEVCUT MİLLETVEKİLLİĞİ SEÇİMİ İLE İLGİLİ KURALLARIN TADİL EDİLMESİ GEREK”
Seçimlerde, gerek İlçe Seçim Kurulları, gerekse Yüksek Seçim Kurulu görevlilerinin tümünün özveri ile çalıştığına dikkat çeken Şefik, “Bir sonraki seçim 2020 yılında yer alacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi olacaktır. Bir sonraki genel seçime kadar mevcut milletvekilliği seçimi ile ilgili kuralların tadil edilmesi gerektiğini tekrar burada vurgulamak isterim. Ayni yasa altında bir genel seçim yapılması çok zor veya imkansız olacaktır. 300 kişilik bir sandıkta en az 20 seçmenin karma oy kullanma ihtimali olduğu varsayılabilir. Bir karma birleşik oy pusulasının cetvellere aktarımı 20 dakika almaktadır. Bu işlemin insan gücü ile yapıldığı müddetçe 20 karma oy pusulasının kaydı 400 dakika yani 3 saat 40 dakika alacaktır. Bu koşullarda yapılacak bir genel seçimde çalışacak sandık kurulu üyesi bulunamayacaktır” dedi. 
“YARGININ BAĞIMSIZLIĞI VE TARAFSIZLIĞI HER ÜLKE İÇİN ÇOK ÖNEMLİ BİR İLKE…”
Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik, yargının bağımsızlığı konusuna da değinerek, yargının bağımsızlığının, yargının önündeki somut bir olayın yürürlükteki yasalar çerçevesinde karar verilmesini ve bunu yaparken herhangi bir kişi veya gücün etki veya baskısı altında kalınmamasını gerektirdiğini söyledi. 
Şefik şöyle konuştu: 
“Her kişinin şahsını ilgilendiren siyasi, toplumsal, kişisel görüşleri, tercihleri vardır. Olmaması mümkün değildir. Aklı çalışan her kişinin görüşü vardır. Ancak bir yargıç, huzurundaki bir davada karar verirken, kişisel tercih ve görüşlerini bir tarafa bırakarak sadece mevzuat ve huzurundaki şahadete göre karar vermelidir. Bunun yapılmadığına inanıldığı takdirde o karar istinaf edilebilir ve kararın hukuken veya şahadete göre hatalı verildiği ileri sürülerek, Yargıtay’ı oluşturan 3 Yüksek Mahkeme yargıcının, hatalı kararı düzeltmesi istenebilir.”
Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının her ülke için çok önemli bir ilke olduğunu söyleyen Şefik, “Yargı, yürütme ve yasamadan bağımsız, devleti oluşturan 3 erkten birisidir. Bir yargıç, bir davada karar verirken, hiçbir yetkiliden veya kişiden direktif veya emir almaz, sadece kendi vicdanına göre karar verir. Verdiği karar yanlış bile olsa, kendi vicdanına göre vermiştir, karar istinaf edilir ve istinafta düzeltilmesine gayret gösterilir. Hata yapılmış olması kararın bağımsız olmadığının, etki altında verildiğinin göstergesi değildir” dedi. 
“Bir karar bir yetki sahibi veya davada söz sahibi bir kişinin baskı veya telkini ile etki altında kalınarak sonuçlanmışsa, ancak o zaman kararı veren Mahkeme bağımsız ve tarafsız değildir” diyen Şefik, “Hata yapsa da yargıç, kendi hür iradesine ve huzurundaki şahadet ve mevzuata göre karar vermişse karar tarafsız ve bağımsız bir karardır ve karara saygı duyulmalıdır” şeklinde konuştu. 
Şefik, saygı sınırları içerisinde karar eleştirilmeli, ancak sosyal medya dahil, kamusal alanda hakarete izin verilmemesi gerektiğini vurguladı. 
Bu yöntemin, Yargıyı baskı altına alma çabasının bir göstergesi olduğunun unutulmaması gerektiğine işaret eden Şefik, Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının, yargıcın hür iradesi ve vicdanı ile huzurundaki şahadet ve mevzuata göre karar vermeyi gerektirdiğini vurguladı. 
Bunun böyle olmadığını veya hatalı karar verildiğini iddia edenlerin kararı istinaf ettirmesi gerektiğini söyleyen Şefik, şöyle davam etti:
“Yargı yoluna başvurmadan, kafalarında yarattıkları sonucu adalet diye sunanların gayesi yargıya olan güveni sarsmaktır. Yargıya güvenin başkalarının sözleri ile değil ancak yargının kendi davranışları neticesinde ortadan kalkabileceğini kimse unutmamalıdır. Yargıçlar bağımsız, tarafsız ve güvenilir bir yargıç olmak ve hata yapmamak için büyük gayret ve özveri ile çalışmaktadırlar. Bu nitelikleri kaybeden yargıcın mesleği bırakması veya bıraktırılması kaçınılmaz olmaktadır.”
“BARIŞÇIL TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞ HAKKI DEMOKRATİK TOPLUMDA TEMEL HAKLARDAN BİRİ”
Eylem yapılması konusuna da değinen Yüksek Mahkeme Başnaı Narin Ferdi Şefik, barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüş hakkının demokratik toplumda temel haklardan biri olduğuna işaret ederek, tıpkı ifade özgürlüğü gibi, bu hakkın da demokratik toplumun temellerinden birini teşkil ettiğini kaydetti. 
Yurttaşların önceden izin almaksızın silahsız ve saldırısız toplanma veya gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahip olduğunun, KKTC Anayasası’nın 32. maddesinde “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı” olarak ifade edildiğine dikkat çeken Şefik, devletin, toplantı ve gösteri özgürlüğünün fiilen kullanılmasını sağlamak için gerekli tedbirleri almakla yükümlü olduğunu, toplantı ve gösteri özgürlüğü konusunda devletin görevi bunlara karşı hiçbir tavır takınmayarak pasif şekilde seyirci kalmak değil, toplantı ve gösterinin gerçekleşmesi için gereken önlemleri almak olduğunu söyledi. 
“Toplantıyı düzenleyen ve katılanların kamu düzenini bozmaya yönelik şiddet eylemlerine başvurma niyetlerinin anlaşılması halinde, o toplantı ve gösteri barışçı sayılamaz” diyen Şefik, “Yine bizatihi toplantının konusunun şiddet içermesi ve başkalarının insan haklarını ihlal etmesi halinde de bu madde uygulanmaz ve devletin bu gibi durumlarda toplantı ve gösteriyi kısıtlama hakkı vardır” dedi. 
Şefik şöyle devam etti: 
“Kimin tarafından düzenlendiğine bakılmaksızın, eylem esnasında şiddete başvuran, mevzuata aykırı davranan ve fiilen suç işleyenlerin, ülkede asayişi korumakla görevli polis örgütü tarafından etkin bir şekilde denetlenmeleri gerektiği gibi, şiddete başvurulmaması, olayların tırmandırılmaması için esasen önceden etkin önlem alınması gerektiğini vurgulamak isterim.”
Şefik, yeni başsavcı atanamamasını da eleştirerek, “Savcılık bağımsız bir kurumdur. Başsavcı seçilememesi bu kurumun bir iç sorunudur. Ancak Savcılık yargının en yakın çalışma ilişkisi içerisinde bulunduğu kurumdur. Bu kurumda yaşanan olumsuzluklar, yargıyı derinden üzmekte ve endişelendirmektedir.”
Şefik, en erken bir zamanda sağduyunun galip gelerek Yüksek Savcılar Kurulundaki üyelerin yasal görevlerinin bilinci içerisinde hareket etmelerini diledi.