AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında parti genel merkezinde Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Türkiye ile Libya arasında imzalanan mutabakata ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Çelik, "İstanbul'da imzalanan güvenlik ve iş birliği mutabakat muhtırası son derece önemlidir. Bizi Antalya Körfezi'ne mahkum etmeye çalışan Yunanistan'da üretilmiş Sevilla Haritası diye bir harita vardı. Buna göre neredeyse Meis Adası'na Meis Adası'nın 4 bin katı kadar egemenlik alanı tanıyorlardı, Meis Adası üzerinden Yunanistan'a. Ana karadan ölçmeden sahip oldukları adalardan egemenlik kıta sahanlığı gibi, deniz yetki alanları gibi birtakım sınırlar ortaya koyuyorlar, neredeyse Cumhurbaşkanımızın dediği gibi Türkiye'yi Akdeniz'e olta atamaz hale getirmeye çalışıyorlar, üstelik de bunu Avrupa dayanışması adı altında bir mahalle dayanışmasını arkalarına alarak veya birtakım Türkiye'ye muhalefet etmek için bunlarla iş birliği yapan devletlerin Akdeniz'deki politikalarını manipüle ederek yapmaya çalışıyorlardı." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Akdeniz'deki Sevri Libya'yla imzaladığımız anlaşma ile paramparça ettik." ifadelerini aktaran Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Fakat nasıl bir idrak düzeyidir ki bazı yorumcular 'Sevr'in bu konuyla ne ilgisi var, Sevr Lozan ile zaten parçalanmıştı' diye yorumlar yaptılar. Bahsedilenin tabi anlaşılmadığını net bir şekilde görüyoruz. Sevr'in bir benzerinin Akdeniz'de Türkiye'nin önüne Sevilla Haritası ya da Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail, Mısır, Yunanistan arasındaki bir mutabakat olarak gelmesi karşısında Türkiye, Libya'yla imzaladığı bu antlaşmayla bunu paramparça etmiştir, kendisine Akdeniz'de örülmeye çalışılan duvarı bu şekilde yok etmiştir. Dolayısıyla hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin egemenlik haklarının sonuna kadar korunacağı bir kere daha ifade edilmiştir." 

Türkiye'nin anlaşmayı Birleşmiş Milletler nezdinde meşru Libya temsilcisi konumunda olan Trablus merkezli Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile imzaladığına dikkati çeken Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:

"Türkiye'nin imzaladığı anlaşma da taraf olanlar Birleşmiş Milletler nezdinde Libya'da meşru taraf kabul edilenlerdir, yani hukuka uygun olarak Birleşmiş Milletler paradigmasına, parametrelerine uygun olarak kim meşru yönetim kabul ediliyorsa biz Türkiye olarak onunla anlaşma imzalamışız. Türkiye'den birilerinin çıkıp da bunu 'orada iki taraf var biz yanlış tarafla anlaşma imzaladık' gibisinden gündeme getirmeleri tamamen cehaletten kaynaklanıyor. Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin çıkarlarını hiçe sayarak fiili durum oluşturmaya çalışanlara karşı Türkiye bir kere daha hukuk yoluyla, diplomasi yoluyla cevabını vermiştir. Hukuk ve diplomasi yolunda cevabımızdan anlamayanlara karşı da kahraman Deniz Kuvvetleri orada bayrak göstermeye devam etmektedir. Bütün bu hususlar NATO zirvesinde Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Yunanistan Başbakanına da ifade edilmiştir. Dolayısıyla birilerinin Sevilla Anlaşması adı altında Akdeniz'de yeni bir Sevr Anlaşması ortaya koyması Libya ile yapılan mutabakatla darmadağın edilmiştir."

"Biz Türkiye Cumhuriyeti'nin milli çıkarlarına bakarız"

Anlaşmanın Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçtiğini aktaran Çelik, şunları kaydetti:

"Bizi en çok şaşırtan şey şu oldu, karşımızda bu anlaşmayı eleştirmeye çalışan devletler var, Avrupa Birliği'nden eleştiri geliyor, Amerika Dışişleri Bakanlığı sözcülerinden eleştiri geliyor, Fransa'dan geliyor, başka ülkelerden geliyor, anlıyoruz onlar orada başka denklemler kurgulamaya çalışıyorlar bizse Türkiye'nin egemenlik ve milli çıkarları açısından bu meseleye yaklaşıyoruz ama burada bizi çok şaşırtan şey, ilk önce Cumhuriyet Halk Partisi 'Bu ileride çok farklı bazı sıkıntılara neden olabilir' gibi şeyler söylediler, daha öncesinde de 'Burada geç kalıyoruz' demişlerdi. Daha sonra 'Bu farklı sıkıntılara neden olabilir'in ne olduğunu anlamaya çalıştık tabii. Arkasından şöyle bir iddia geldi, Akdeniz'de geç kalındığı iddia ediliyordu biliyorsunuz, daha sonra da çıkıp Akdeniz'de çok acele ettiğimizi, Türkiye'nin çok aceleci davrandığını söylemeye çalıştılar. 

Fakat en garip açıklama yine bir CHP Sözcüsünden geldi Türkiye'nin anlaşma imzaladığı Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni yani Birleşmiş Milletler'in tanıdığı hükümeti CHP Grup Başkanvekili 'cihatçı bir grup' olarak nitelendiriyor, onun karşısında kimsenin tanımadığı yani Birleşmiş Milletler nezdinde meşru muhatap kabul edilmeyen Hafter'i ise 'ılımlı ve seküler bir yapı' olarak ifade ediyor. Dolayısıyla Türkiye'nin Hafter'i desteklemesi gerektiğini, Birleşmiş Milletler'in desteğini almış olan Ulusal Mutabakat Hükümeti ile iş tutmaması gerektiğini söylüyor."

"Cihatçı" ifadesinin Hafter'e destek veren birtakım Fransız sözcülerinin lafı olarak gündeme geldiğini söyleyen Çelik, şu bilgileri verdi:

"Neye göre söylüyor, bunu nasıl değerlendiriyor ya da Hafter'i destekleyen güçlerin kimler olduğuna bakın, Orta Doğu'da hangi devletler Hafter'i destekliyor o güçlere baktığınız zaman Hafter gerçekten seküler midir? Ayrıca dış politikada böyle bir ayrımı nasıl yaparsınız? Biz Türkiye Cumhuriyeti'nin milli çıkarlarına bakarız. Milli çıkarlarımız açısından nerede, hangi pozisyonu almanız gerekiyorsa onu alırız ki destek, beraber anlaşma imzaladığımız kesim Birleşmiş Milletler tarafından meşru kabul edilen kesimdir, yani hukuka uygundur ama bunun yerine tutup Birleşmiş Milletler'in meşru muhatap kabul ettiği kesime 'cihatçı' diyor Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili, Hafter'e ise 'makul ve ılımlı' diye bir şey söylüyor."

Türkiye-Libya arasındaki güvenlik ve askeri iş birliği mutabakatınca Libya'ya asker gönderme tartışmalarına değinen Çelik, bu konuda çeşitli tartışmaların yapıldığını hatırlattı.

"Milli çıkarlarımızın korunması için Akdeniz başta olmak üzere herhangi bir yerde açık ve aleni bir şekilde Türkiye'ye karşı bir organizasyon kurulmak isteniyorsa diplomasi ise diplomasi, diplomasinin devamı olarak sert güç unsurlarını kullanmak gerekiyorsa Türkiye Cumhuriyeti sert güç unsurları kullanılır. Bu Türkiye'nin ulusal çıkarlarının korunması için gerekliliktir." ifadesini kullanan Çelik, Türkiye'nin milli çıkarlarının korunması gereken durumlarda duyarlı, bilgili ve daha sağlıklı bir politikanın üretilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Ömer Çelik, şunları söyledi:

"Ana muhalefet partisi tarafından, Türkiye düşmanı birisine 'ılımlı ve seküler' diyerek destek veriyorlar. Türkiye'nin Akdeniz'deki çıkarlarının korunması için imza atan Ulusal Mutabakat Hükümetine 'Cihatçı' diyor ama Türk gemilerini vurmaktan bahseden Hafter'e ılımlı ve seküler diyorlar. Bu açıkça özür dilenmesi ve geri alınması gereken bir şey. CHP'ye yönelik her zaman eleştirilerimiz vardı ama CHP geçmişteki genel başkanları zamanın da hiçbir zaman bu şekilde bu kadar gayrimilli bir duruş sergilememiştir."

Editör: TE Bilisim