TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Doğu Akdeniz’de çıkabilecek nema ne ise Kıbrıs'ta yaşayanların hepsinin orada eşit hakkı olduğunu ama kalkıp da “Bunu Güney Kıbrıs'ın kontrolünde yapacağız derseniz. Biz buna evet diyemeyiz” dedi.  
Erdoğan, "Biz paylaşmasını biliriz. Burada prensibimiz win-win esasına dayalıdır. Ama karşı taraftakilerin de bize aynı adaletle davranması lazım" değerlendirmesinde bulundu.   
TC Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi'ne katılmak üzere Japonya'ya hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda, ziyaretine ilişkin açıklamalarda bulundu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
"Suriye'deki gelişmeler kapsamında Esed rejiminin İdlib'de saldırılarını sürdürdüğü ve bu saldırıların devam etmesi halinde Türkiye'nin ne gibi adımlar atacağı" sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu konularla ilgili bizim şu anda çalışmamızın iki boyutu var. Bir Soçi Zirvesi'nde başlayan Türkiye-Rusya-İran üçlü yürüttüğümüz çalışma. Soçi'den sonra biliyorsunuz Ankara, Ankara'dan sonra bildiğiniz gibi Tahran. Ve bu çalışmanın tekrarı da oldu. Bu devam ediyor. Bunları tamamlayan bir de Astana süreci var ayrıca. Bir diğer çalışma Amerika tarafıyla yapılan çalışmalardır ki bunun da en önemli ayağı biliyorsunuz Fırat'ın doğusu, Fırat'ın batısında Münbiç olayı."
Erdoğan, bu süreçlerin hem devlet başkanları hem de dışişleri bakanları seviyesinde ilerlediğine işaret ederek, "Ne yazık ki Amerika ile başlanan bu süreç Sayın Trump döneminde başlamadı, ta Obama döneminde başladı. Netice aldınız mı? Maalesef Münbiç olayı bunun en güzel örneğidir. Verdikleri sözü yerine getirmemişlerdir. Hala Münbiç'te, mesela 90 gün demişlerdir, 90 gün 9 ay olmuştur bir sene olmuştur, ama netice alınamadı. Bunları bu seyahatte de Suriye konusu gündeme geldiğinde Sayın Trump ile de Sayın Putin ile de özellikle ikili görüşmemde gündeme getireceğiz." ifadelerini kullandı.
Rusya Devlet Başkanı Putin ile yapılan çalışmada en önemli adımın Zeytin Dalı Harekatı olduğunu aktaran Erdoğan şunları kaydetti:
 "Bu harekatta Cerablus, El Bab filan bununla hallolmuştur. Aslında bu harekatın ilk adımının Obama döneminde atılması konuşuluyordu. Ama o dönemde bunu atamadık. Daha sonra bu adımı attık. Ardından biliyorsunuz Afrin olayı geldi. Afrin harekatında da biz oradaki yapılanları artık ne dedik hatırlayın, 'Bir gece ansızın gelebiliriz' ve geldik gereğini yaptık. Burada askerimiz Özgür Suriye Ordusu ile bu süreci işletti. Terör örgütleriyle orada yoğun çatışmalar oldu. Bu çatışmaların neticesinde terör koridoru olarak YPG/PYD onların kendilerine belirlediği yerden bunları tamamıyla derdest ettik."
Bu süreçte El Bab'dan 3 bine yakın DAEŞ'lının derdest edilmesinin ve temizlenmesinin önemini vurgulayan Erdoğan, Türkiye'nin bunu başardığını hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, o dönemde birçok ülkenin "Türkiye'nin DAEŞ'ın yanında yer aldığı" iddiasını ortaya attığını anımsatarak "Bu tamamıyla maalesef terbiye dışı yaklaşımdı. Ama biz bunu orada ispatladık." ifadesini kullandı.
"MÜNBİÇ'TE İŞİN TAKİPÇİSİYİZ"
Türkiye'nin Münbiç'te de işin takipçisi olduğuna dikkati çeken Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:
"Münbiç'te de verilen sözü tutmaları gerekiyor. Münbiç yüzde 90'a yakın Araplara aittir. Kürtlerin orada hiçbir hakkı yoktur. Kürtlerden kastım terör örgütüdür. Bunu da bir defa çok iyi bilmemiz lazım. Peki bizim isteğimiz nedir? Bizim isteğimiz Münbiç'te şu anda işgalciler var. Bu işgalcilerin süratle Fırat'ın doğusuna çekilmeleridir. Ve onlar da bize bu sözü veriyorlar. Hatta daha ileri gittiler biliyorsunuz, Amerikan askerlerinin tamamıyla bölgeyi terk etmesi gündeme geldi. Ama söz yerine getirilemedi." 
"ŞİMDİ ÜZERİNDE DURDUĞUMUZ KONU İDLİB'DEKİ OLAYLAR"
Türkiye'nin üzerinde ısrarla durduğu konunun daha çok İdlib'deki olaylar olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"İdlib'de rejim acımasız davranıyor. Bizim orada 12 gözlem kulemiz var. Bu kulelerimiz zaman zaman tacize uğruyor. Herhangi bir sıkıntı, elhamdülillah, büyük ölçüde yaşamadık. Böyle bir durum olmadı. Gereken noktada, gereken zamanda, onlara gereken cevabı en güzel şekilde verdik. Fakat biz bu noktaya iş gelsin istemiyoruz. Planlanan neyse, verilen sözler neyse o istikamette bunu götürelim istiyoruz. Bu konuda da bizim muhatabımız Rusya'dır. Ve Rusya ile de gerek savunma, gerek dışişleri gerek milli istihbarat muhatapları ile bu konuları görüşerek süreci çalıştırıyorlar. İdlib'de çok çok büyük vahşetler olabilirdi ama belli bir yerde durdurulmuş vaziyette."
"AMERİKA'NIN ORADA NE HAKKI VAR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir başka soru üzerine, ABD Senatosunda alınan Doğu Akdeniz ile ilgili kararı da değerlendirdi. G20 Zirvesi'nde konunun gündeme gelmesi halinde görüşeceklerini belirten Erdoğan, "Ama bu bölgede Türkiye'nin, Kuzey Kıbrıs'ın hakları var. Bu adı geçen ülkelerin nereye kadar hakları var. Hele hele Amerika'nın orada ne hakkı var? Amerika'nın Senatosu böyle bir kararı nasıl alıyor? Bunların hepsi soru işaretidir. Bakıyoruz son zamanlarda Senatonun önüne ne gelirse bunların kararını alıyor." diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye'nin Kıbrıs'ta garantörlük hakkı olduğuna işaret ederek şu ifadeleri kullandı:
"Dolayısıyla biz Kuzey Kıbrıs'a karşı yapılacak herhangi saldırıda garantörüz. Bak ben hep söylüyorum Yunanistan konuşur, niye? Çünkü garantör ülkedir. Hatta daha ileri gidiyorum. İngiltere konuşur, niye? O da garantör ülkedir. Ve burada zaten konuşabilecek 3 ülke var. Biziz. Olay oradaki denizler noktasına gelince burada da biz diyoruz ki, bu denizlerden çıkabilecek nema ne ise Kıbrıs'ta yaşayanların hepsinin orada eşit hakkı vardır. Ama bunu kalkıp da 'Güney Kıbrıs'ın kontrolünde yapacağız derseniz. Biz buna evet diyemeyiz.  
Güney Kıbrıs, Kuzey Kıbrıs birlikte masaya otururlar. Heyetler oluşturulur, ne çıktı? Şu kadar... Bunun ne kadarı Kuzey'e ne kadarı Güney'e bunu onlar belirler. Şu ana kadar çıkmış bir şey de yok zaten. Hala taramalar devam ediyor. Bizim şimdi sondaj gemilerimiz devreye girdi. Ee bunlar da baktılar Türkler ciddi gidiyor. Ciddi gideceğiz tabii. Bunu bekleyecek halimiz yok. Bir şey varsa biz de görelim. Biz yalnız paylaşmasını da biliriz. Çünkü bizim buradaki prensibimiz 'win win' esasına dayalıdır. Eşit miktarda bunları dağıtmasını paylaşmasını biliriz. Ama karşı taraftakilerin de bize aynı adaletle davranmaları lazım. Olay bu."
"AK PARTİ DIŞARDAN KUMANDA EDİLEN BİR PARTİ DEĞİLDİR"
Erdoğan, "Binali Yıldırım'ın kabineye gireceği" iddialarına yönelik soru üzerine de şunları kaydetti:
"Yeni yönetim sistemine göre bir oluşmuş yapımız var. Bunlar özellikle partimiz içerisinde bir fitnenin çıkarılmasına yönelik atılmış adımlardır, söylemlerdir. Bu tür söylemlere kimsenin kulak asmaması gerekir. Ne zaman, nerede, kimi nasıl değerlendireceğimizi biz gayet iyi biliriz. Bunun için de dıştan ahkam kesilmesine pek de prim vermeyiz, bundan sonra da vermeyeceğiz. Bunu herkesin bilmesi lazım. Çünkü AK Parti dışardan kumanda edilen bir parti değildir. AK Parti, bütün kararlarını kendi içinde, istişare mekanizmalarıyla alır, uygulamaya koyar ve böylece de yürür."