Türkiye'de AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Binali Yıldırım, AK Parti İstanbul İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, 31 Mart seçimlerinin ardından iki açıklama yapıldığını, önce CHP adayının rakam vererek 29 bin 500 civarında oy farkıyla kazandığını ilan ettiğini, kendisinin de aynı gece eldeki bilgilere göre kazandığını söylediğini anlattı.

Ertesi gün Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Sadi Güven'in açıklama yaparak 27 bin 889 oyla CHP'nin adayı Ekrem İmamoğlu'nun önde olduğunu ifade ettiğini anımsatan Yıldırım, böylece sandık sonuçlarına ait ilk bilgilerle beraber seçim esnasında, seçim tamamlandıktan sonra ortaya çıkan şaibeler ve yolsuzluklar gibi anormalliklerin gündeme geldiğinin görüldüğünü aktardı.

Yıldırım, bu seçimlerin ikiye ayrılması gerektiğini, birincisinin seçim günü yapılan iradi işlemler, diğerinin de seçim sonrası sonuçlara yönelik itirazların değerlendirildiği yargısal süreç olduğunu belirterek, "Yargısal süreç şu an itibarıyla devam ediyor, bildiğiniz gibi. Burada gerek AK Parti, gerek diğer partiler, CHP ve MHP çeşitli yerlerde itirazlarda bulundu, seçim sonuçlarına." diye konuştu.

Bu itirazların bir listesini hazırladığını ifade eden Yıldırım, 2014 seçimlerinde AK Parti'nin yaptığı 84 itirazın 77'sinin reddedildiğini, 7'sinin de kabul edildiğini, MHP'nin 45 itirazının 4'ünün kabul edilip 41'inin reddedildiğini kaydetti.

"Bu seçimde 522 itirazın 13'ü kabul edildi" 

Binali Yıldırım, toplamda Türkiye genelinde seçimlere 191 itiraz olduğunu, 19'u kabul edilirken 172'sinin reddedildiğini belirterek, şöyle devam etti:

"2019 31 Mart seçimlerinde ise toplam 522 itiraz var. Bunun 485'i itiraz görmüş, 13'ü kabul edilmiş, 24'ü de kısmen kabul edilmiş. Burada AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti, HDP, Büyük Birlik Partisi, Saadet, DSP, DP, Vatan ve bağımsız var. Dolayısıyla herkes itiraz hakkını kullanmış, kullanmaya devam ediyor. 

Bu itiraz süreci, seçim kültürümüzde her seçimde olmuştur. Hatta ilk itiraz seçimlere 1946'da olmuş. 1946 seçimleri yarı serbest seçimlerdir. İtirazı da CHP yapmıştır. Açık oy, gizli tasnif olmasına rağmen o itirazı yapan da CHP'dir. Dolayısıyla itiraz kültürü CHP'ye yabancı değildir. Bugün bu itiraza tahammülsüzlük esasında anlaşılabilir değildir. 2014 seçimlerinde de CHP Ankara seçimlerini itiraz süreçlerinden sonra hem Anayasa Mahkemesi'ne hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar götürmüştür. Antalya'da da aynı süreci işletmiştir. Bunları niye söylüyorum. Biz hukukun peşindeyiz, vatandaşlarımızın verdiği oyun sandıkta iç edilmesinin önüne geçmeye çalışıyoruz. Bunu da kısmen başardık. Başlangıçta 29 bin-27 bin açıklanan rakamlar bugün 12 bin 200 seviyesine gerilemiştir. 

Bir şeye İstanbulluların dikkatini çekmek isterim. İki parti veya iki aday birbirine yakın oy aldığı halde neden aradaki fark benim lehime artmaktadır. Bu sorunun cevabını bekliyorum. Normalde yanlışlık varsa bu yanlışlığın her iki aday için de aynı şekilde olması icap eder ve sandıktaki düzeltmelere ihtiyaç kalmaz. Bu şunu gösteriyor. Oylar sandıkta iç edilmiştir. Bu kadar açık. Bizim oylarımız karşı adaya yazılmıştır. Bunlar tespit edebildiklerimiz. Bugüne kadar oyların sadece yüzde 10'u sayılabilmiştir. Biz eminiz ki bu oyların tamamı sayılabilmiş olsaydı eğer rakip aday CHP rıza gösterseydi, mutlaka bu seçimin sonucu böyle olmayacaktı. Bu fark kapanacak ve tersine dönecekti. Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz."

"Maltepe'deki sayımdan sonra süreç bitmiş olacak"

Binali Yıldırım, seçimin bu şekle dönüşmesinin tatsız bir şey olduğunu belirerek, "İstanbul gibi memleket büyüklüğünde bir şehri yönetecek başkanın şaibeler ve sakatlanmış bir seçim sonucuyla başkan olması doğrusu pek hoş bir şey olmaz." dedi.

Başkanın güçlü bir şekilde görev yapması ve İstanbulluların özlediği, beklediği hizmetleri yerine getirmesinin bütün kentin arzusu olduğunu ifade eden Yıldırım, başından beri hukuk vurgusu yaptıklarını, adalet dediklerini, seçimin hakim teminatında olduğunu söylediklerini anlattı.

Şu anda da işleyen sürecin bu olduğunu dile getiren Yıldırım, şöyle konuştu:

"YSK işin sahibidir, patronudur. Seçimle ilgili itirazları tamamıyla YSK yönetmektedir. İtirazların bir kısmını, bizim taleplerimizin bir kısmını reddetmiş, bir kısmını kabul etmiştir. Aynı şekilde CHP'nin bir kısım talepleri kabul, bir kısımları reddedilmiştir. Neticede bir sona yaklaşmış bulunuyoruz. Abdullah Bey'in söylediği gibi Maltepe'deki sayım da tamamlandığında bu süreçler tamamen bitmiş olacak. Böylece YSK bir karara varmış olacaktır. Ben bu noktada bunu doğrusu anlayabilmiş değilim. Bir tahammülsüzlük var ortada. 'Seçimi kazandık, verin mazbatayı.' Kardeşim seçimi kazandığının kararını sen mi vereceksin? Bugüne kadar bu ülkede, onlarca seçim yapıldı. Seçimin kazanıldığı kararını veren yer YSK'dir. Bugün böyle verilmiş bir karar var mı? Belediye başkanıyım diye kart bastırırsan, belediye başkanıyım diye Anıtkabir defterine bu unvanla imza atarsan ve belediye başkanıyım diye sokakta dolaşıp mitingler yaparsan YSK'nin vereceği kararı etkilemekten başka ne iş yaparsın. Hukuk devletinde baskılarla, hakimleri, karar vericileri etkilemek mümkün değildir. "

"Hepimize düşen sükunetle beklemektir"

Hakimlerin hukuka göre karar verdiğini ve kararlarıyla konuştuğunu ifade eden Yıldırım, herkese düşenin, sonucu sükunetle beklemek olduğunu söyledi.

Dış ülkelere mesajlar gönderilmesi, onların Türkiye'ye baskı yapmasını sağlamanın milletin canını sıktığını belirten Yıldırım, dünyaya Türkiye'yi bu konuda şikayet etmenin de Türk demokrasisine, hukuk sistemine yapılabilecek en büyük kötülük olduğunu kaydetti.

Yıldırım, "Sayın İmamoğlu'na, değerli rakibime bu gibi tecrübesiz davranışlara son vermesini, sükunetle YSK'nin vereceği kararı beklemesini bir kez daha tavsiye ediyorum." dedi.

"Seçimde yapılan usulsüzlükler, yanlışlıklar, şaibeler, oy hırsızlıklarıyla sınırlı değil." diyen Yıldırım, Büyükçekmece'deki olayın da seçimdeki yanlışlıkların arasında olduğunu söyledi.

Yıldırım, Büyükçekmece olayıyla ilgili "Herkes seçmen nakli yaptı. Muhtarlık için memleketine giden var, bunun ondan ne farkı var?" ifadelerinin kullanıldığını anımsatarak, "Bu ondan çok farklı. Bu sahtekarlık." dedi.

Binali Yıldırım, şunları söyledi:

"Yani kendi iradenizle seçmen nakli yapmıyorsunuz, bilgisayarın başında, belediyeden aldığınız numaratajı kullanarak, bir de belediyenin iş yaptığı müteahhitlerin işçilerine, hepsine TC kimlik numaralarını alarak oturduğunuz yerden bu seçmen girişlerini yapıyorsunuz. Ne kadar hazin bir durum ki Milliyetçi Hareket Partisi ilçe başkanı, bizim müttefikimiz, evinde 6 tane seçmen yapılmış, haberi yok. Kepazelerin geldiği boyutu görüyorsunuz. Bu arkadaş kim? CHP'li Büyükçekmece Belediyesinden nüfusa geçici görevlendirilen biri. Seçmen ağırlığını CHP lehine değiştirmek için önceden planlanmış, hazırlanmış bir iş. İtiraz edilmesine rağmen süreç bittiği için askı süreci devam etmemiş, iptal edilebilecek kadar iptal edilmiş ama diğerlerine bir şey yapmamışlar. Sahtekarlığın son kullanma tarihi olmaz. Sahtekarlık başta yapılmışsa sonuna kadar da devam eder."

"İmamoğlu benim gibi sonuçları bekleseydi"

Bu itiraz süreçlerinin her dönemde olduğunu ve sükunet içinde değerlendirilerek kararlar verildiğini dile getiren Yıldırım, "Mansur Yavaş, gayet soyadı gibi yavaş hareket etmiş, hiçbir şekilde 'belediye başkanıyım' diye ortalıkta gezmemiş, bütün süreçlerin tamamlanmasını beklemiş ve kendisine belediye başkanı olduğuna dair belge verilmiş, ondan sona Anıtkabir'e gidilmiş, imzalamış altına da 'Belediye başkanı' diye haklı olarak yazmış ve görevine başlamış ben tebrik ediyorum." dedi.

Binali Yıldırım, şöyle devam etti:

"Sorumluluk taşımak bu, devlet umuru görmek bu. Dolayısıyla keşke Sayın İmamoğlu da bunu yapsaydı. Tribün, tribün dolaşacağına, meydan meydan dolaşacağına, adının altına belediye başkanı yazacağına, sakin, oturup benim gibi sonuçları bekleseydi. Bu, benim 15 gün içinde ikinci toplantım. İlk gün seçim değerlendirmesini AK Parti İstanbul İl Başkanlığında yaptım ve bu ikinci toplantım. Dolayısıyla bir itiraz süreci, yargılama süreci varsa bizim yapmamız gereken buna hakkıyla riayet etmek ve sonucu beklemek. Yani 'fazla gürültü yapan sonuç alır' hukuk devletinde böyle bir şey olmaz. İstediğiniz kadar bağırın çağırın. Hakimler kanunlara görev karar verirler. Hiçbir şekilde tehditlerle parmak sallamayla hiçbir hukuk adamına karar verdiremezsiniz. Zaten hukuk devletinin gereği de budur. Sayımlarda o kadar yanlışların, hilelerin, eksikliklerin, özensizliklerin olduğunu gördük ki insan hakikaten hayrete düşüyor. Bunun adına ne demek lazım. Bu seçim başlı başına murdar olmuş bir seçimdir. Murdar etin de kavurması olmaz."

"İç edilmemesi için mücadele veriyoruz"

İşin sonucunun beklenmesi gerektiğini aktaran Yıldırım, "İstanbullunun verdiği oyun kaybolmaması, iç edilmemesi için mücadele veriyoruz. Bunun dışında başka bir amacımız yok. Bu insanlar fedakarlık yaptı, oy verdi. Oylarının istediği şekilde yerine gidip gitmediğinden emin olmaları lazım. Sonuna kadar da bunun takipçisi olmaya devam edeceğiz. Sonuç ne olursa olsun." diye konuştu.

Yıldırım, sayımların kasten uzatıldığı düşüncesinin maksatlı olduğuna vurgu yaparak, şöyle devam etti:

"İstanbullular şunu bilmeli ki seçim gecesi sayım heyetinin sayısı sandık sayısı kadardı. 31 bin 186 heyet vardı. 8,5 milyon oyu 8-9 saatte saydılar. Şimdi heyet sayısı 150'yi geçmez. Dolayısıyla 150 heyetin bu kadar oyu ne kadar zamanda sayacağı ortada. Her sandığa bir heyet kurmak demek seçimi yeniden yapmak demektir. Böyle bir süreç olmadığına göre, itiraz süreci devam ettiğine göre orada da işi yönetecek olan seçim kuruludur. Seçim kurulu orada sandık güvenliğini sağlamak, herhangi bir kargaşa çıkmasını önlemek mecburiyetindedir."

Verilen oyların yerine gitmesinden mesul olduklarını ifade eden Yıldırım, "Geçersiz oyları sayıyoruz. 5 bin 500 bana çıkıyor, 500 ona çıkıyor. Normal mi arkadaşlar? Aşağı yukarı eşit oy almışız. Bir ondan bir benden gitmesi lazım. Bir bana bir ona gelmesi lazım. Bu bile başlı başına burada ciddi şüpheler, organize bir kötülüğün olduğunu ortaya koyuyor. Bu seçimde organize bir kötülük yaşanmıştır. Bunun mutlaka açığa çıkarılması lazım. İşin özeti bu. Seçimden sonra bizi yüzlerce insan aradı. Bunu da ilk defa paylaşıyorum. Sandıklarda 3 pusula yerine 2 pusula verildiğini söylüyor insanlar. İlçe belediye başkanı adayı, belediye meclis üyesi adayı pusulası, büyükşehir adayının pusulası bazı sandıklarda verilmiyor. Bu da üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Bu da bu işin organize edildiğini, planlandığını ortaya koyan somut bir şüphedir. Mutlaka dikkate alınması gerekir. Onlarca delilden bahsedebiliriz." değerlendirmesini yaptı.

"Murdar olmuş bir seçim"

Yaşananları İstanbulluların takdirine bıraktığını belirten Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sahtekarlığın son kullanım tarihi olmaz. Sahtekarlık başta yapılmışsa sonuna kadar devam eder. Bu tıbbi ilaç değil. Seçmenin iradesini ve oyunu çalmak bir miada bağlı değildir. Son kullanım tarihi de olmaz. Bunu İstanbulluların takdirine sunuyorum. Bu seçim başlı başına murdar olmuş bir seçimdir. Murdar etin de kavurması olmaz. MHP ilçe başkanının evine 6 seçmen yazılmış, haberi yok. Kepazeliğin geldiği yere bakın."

"YSK'nın kararına göre yol haritası çizilecek"

Yıldırım, basın toplantısında gazetecilerin sorularını da yanıtladı.

"Seçimler iptal edilirse yeniden aday olacak mısınız?" sorusu üzerine Yıldırım, şunları söyledi:

"Süreci YSK yönetiyor. Dolayısıyla YSK'nin vereceği kararlar ortada yokken bu şekilde bir öngörüde bulunmak anlam ifade etmez. Bekleyelim YSK'nin vereceği karar ne ise ona göre herkes durumunu değerlendirecek. Bir yol haritası çizecek. Biz en baştan beri 'YSK mazbatayı kime verirse, başka odur.' Söylediğimiz bugün de geçerli." cevabını verdi. 

Yıldırım, "Sandık başlarında AK Parti temsilcileri de vardı. Bu noktada teşkilata yönelik bir öz eleştiri olur mu? sorusu üzerine şu değerlendirmelerde bulundu:

"Biz her seçimden sonra değerlendirmelerimizi yaparız. Öz eleştirimizi de yaparız. Cumhurbaşkanımızla bu çerçevede görüştüm. Parti yetkilileriyle de sürekli istişare halinde olduk. Bunlar bir sonraki seçimler için durumumuzu gözden geçirip, eksik olduğumuz yönler varsa onları tamamlamaya yönelik hususlardır. Sandık başında görevliler var. Bu seçimdeki yapı, kimseyi suçlamak maksadında değilim. Sandık başındaki yapı bu seçimlerde ittifaktan dolayı biraz farklı olmuştur. Cumhur İttifakı olarak İstanbul'da Beşiktaş, Silivri ve Maltepe dışında MHP girmediği için seçimlerde genellikle üye veremedi. Dolayısıyla üyeler 2 memurdan oluştu. Bir AK Parti, bir CHP, bir HDP, bir Saadet, Büyük Birlik Partisi ve Vatan Partisi. Dolayısıyla bunları ittifak çerçevesinde düşündüğünüz zaman ağırlık diğer ittifakın üyelerinde gözüküyor. Bunu itirazlarda da görüyoruz."

Sandıkların güven esasına göre çalıştığını belirten Yıldırım, "Dikkat etmesi gerekenler daha çok müşahitlerdir. Sandık kurulları oluştururken birbirlerine şüphe esasıyla bakarlarsa o sandıkta seçimi yapmak mümkün olmaz. Orada başkan görev taksimi yapar. Burada da öyle olmuştur. Bizim gözden kaçırdığımız veya fark edemediğimiz bir şeyi veya bu bir hileyse bu bir organize kötülükse bunu masum göstermez. Esas olan işi düzgün yapmaktır. Maalesef iş düzgün yapılmamıştır. Sandık günü ve sandıktan sonraki sayım süreci içerisinde de 20'den fazla kanunlara uymayan yanlışlar ve usulsüzlükler tutanak altına alınmıştır." değerlendirmesini yaptı.

Yıldırım, "Ekrem İmamoğlu iki ayrı maça gitti. Siz bu konuda ne diyorsunuz?" sorusunu, "Ben bunu doğru bulmuyorum. Amigolukla başkanlık olmaz. Başkanlığı verecek olan YSK'dir. Seçimden sonraki sürecin sonuçlanmasını sükunetle beklemelidir. Benim tavsiyem odur. Bunun dışında yapılacak her türlü taşkınlık, her türlü toplumsal gerginlik sürece zarar verir." diye yanıtladı.

"Sürecin bu kadar uzun süreceğini tahmin ediyor muydunuz? İçişleri ve Adalet bakanlarının telefonla YSK üyelerini arayıp baskı kurduğu yönünde söylentiler var. Gerekçe olarak da sizin Cumhurbaşkanı ve bakanlarla görüşmenizi gösteriyorlar." şeklindeki soru üzerine de Yıldırım, "Bizim Cumhurbaşkanı ve bakanlarla görüştüğümüz için onlar seçim kurulunu aramışlar öyle mi? İçişleri Bakanı bu iddiayı ortaya atanlar için suç duyurusunda bulundu. Ben, AK Parti'nin genel başkanlığını yaptım. Bu ülkede başbakanlık yaptım. Dolayısıyla partinin kuruluşunda yer aldım. Genel başkanımla her zaman görüşürüm. O arkadaşlar da benim bakanım olarak görev yaptılar. Bugün de görüşürüm yarın da her zaman görüşürüm. Buradan yola çıkarak YSK'yi etkileme gibi bir ithamda bulunmak akla ziyan bir iştir. Bu kadar açık ve net." ifadelerini kullandı.

Editör: TE Bilisim