Sol Hareket Eğitim Sekreteri Nuray Özgeçen, bir çok güçlü devletin, pandemi sürecinde yüksek bulaş riskine rağmen çocuk ve gençlerin gelişimi, sağlığı ve refahı için okullarını açık tutup gerekli önlemleri alarak eğitime ara vermediğini kaydederek, KKTC’de ise  okulların en uzun süre kapalı tutulan yerler olduğunu savundu.

Tıpkı aile ortamı gibi,  çocukların ve gençlerin sağlıklı bireyler olması için okulların en önemli ortamlardan olduğunu vurgulayan Özgeçen, sosyalleşme, birlikte etkinliklerde bulunma, iş birliği, sorgulama, problem çözme gibi davranış ve becerilerin gelişmesi için çocuk ve gençlerin bu ortamlara ihtiyaçları olduğunu belirtti.

Nitelikli eğitimin, bir toplumun gelişmesi ve olumlu değerlerin yaygınlaştırılması için en önemli araç olduğunun altını çizen Özgeçen, “ancak tüm bunları gözden çıkararak atılmış olan her adım, bugün hepimizin omuzunda bir yük ve telafisi ise genç ve çocuklara boynumuzun borcudur” dedi.

Özgeçen yazlılı açıklama yaparak, pandeminin başladığı zamandan bu yana geçen süreci  eğitim açısından değerlendirdi ve bu süreçten en büyük zararı ilkokul öğrencilerinin  aldığını; gelişim süreçleri için elzem olan bir çok unsura uzaktan eğitim ile ulaşamadıklarını; bir yaş büyüseler de gelişim süreçlerini sağlıklı olarak tamamlayamadıklarını belirtti.

“BAKANLIK YETKİLİLERİ EĞİTİMİN NASIL İZLEYECEĞİNİ UZAKTAN İZLEDİ”

Eylül ayının başında ‘uzaktan eğitim’in başladığını, kaydeden Özgeçen, bu süreçte Eğitim Bakanlığı yetkililerinin, eğitimin nasıl işleyeceğini ‘uzaktan’ izlediğini gerekli hazırlıkları ve planlamayı  yapmadıklarını ileri sürdü.

Uzaktan eğitimin, öğrencilerde davranış bozukluğu, kilo alma, görme bozuklukları, tükenmişlik sendromu gibi pek çok psikolojik ve tıbbi rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olduğunu ifade eden Özgeçen, “Gerek öğretmenler gerekse veliler ve ilgili sendikalar tarafından bu sorunlar gündeme getirilmesine karşın günübirlik kararlarla açılıp kapanan okullar, zaman zaman uzaktan zaman zaman ise seyreltilmiş sınıflarla yürütülen eğitim ile tüm eğitim paydaşları tamamen kaosa sürüklendiler” görüşünü savundu.

Bu süreçte  kamusal ve özel okullar arasındaki uçurumun  daha da derinleştiğini savunan Özgeçen, öğretmenlerin  ekonomik imkansızlıklarından dolayı eğitime ulaşamayan öğrencilerle ilgili sorunlarla  baş başa bırakıldığını  ileri sürdü. Özgeçen, özel gereksinimli öğrencilerin ise  bu dönemde tamamen gözden çıkarıldığını iddia etti.

“Kaybedecek bir yılımız daha var mı? Pandemi ile derinleşen eğitim alanındaki eşitsizlikleri daha ne kadar görmezden gelebiliriz? Öğretmenler, öğrencilerimiz ve veliler plansız bir eğitim yılına daha gerek psikolojik gerek fiziksel anlamda hazır mı? Uzaktan eğitimin verimliliğine ilişkin elimizde bilimsel bulgular var mı?” gibi sorular yönelten Özgeçen, 1 Eylül’de başlaması planlanan 2021-2022 akademik yılına bu ve bunun gibi soru işaretleriyle girileceğini savundu.