Mustafa Çağatay’ın eşi Tuncay Çağatay, Mustafa Çağatay’ın “Koşullar milletvekili olmasına yol açtığı için milletvekili oldu. İstedi diye milletvekili olmadı. Koşullar TMT’ye girmesini gerektirdi, TMT’ye girdi. Bakan olacaksın dendi, bakanlık yaptı. Başbakanlık görevi verildi başbakanlık yaptı. Koşullar Çağatay’ı yarattı. Çağatay koşullara uygun insan olduğu için, koşullar da bir Mustafa Çağatay yarattı” dedi.

Mustafa Çağatay’ın hangi görevde bulunursa, en iyisini yaptığını, hiç görev ayrımı yapmadığını vurgulayan Tuncay Çağatay, eşinin, savaşta, yönetimde ve mesleğinde,  ne durumda olunursa olunsun, halkına zarar vermeden en iyi hangi yollardan gidilmesi gerektiğini hep düşündüğünü ve ona göre davrandığını söyledi. 

“Onun için halk her zaman önce geldi” diyen Tuncay Çağatay, Mustafa Çağatay’ın hiçbir yerde, hiçbir zaman en önde olmadığını belirtti. Çağatay, “Onu hiçbir yerde en önde göremezsiniz. İşi yapar, geride kalırdı. Başkası paylaşırsa paylaşırdı” dedi.

KKTC’nin ilk Başbakanı Mustafa Çağatay’ın eşi Tuncay Çağatay ve oğlu Halkın Partisi Girne Milletvekili Erek Çağatay, 3 Nisan 1989’da 30 yıl önce Girne’deki ofisinden evine dönerken bir otomobilin çarpması sonucu hayatını kaybeden Mustafa Çağatay’ı, O’nun bilinmeyen yönlerini ve anılarını TAK’a anlattı.

“BİZ HER ZAMAN SORUMLU İNSANLAR OLDUK…”

Erek Çağatay, babasının Başbakanlık yaptığı Meclis’te bulunmanın büyük bir sorumluluk olduğunu vurgulayarak, “Biz her zaman sorumlu insanlar olduk, sorumlu davrandık ama şimdi Meclis’te olup, milletvekili olarak görev yapmak ayrı bir sorumluluk gerektiriyor. Yanlış yapma lüksünüz yok. Yanlış bir cümle kurma, insanları kırma gibi bir hataya düşemezsiniz, o yüzden kuracağınız cümleleri ölçüp tartarak kurmanız lazım. Milletvekilliği, bir tek halka hizmet için değil. Ben bu göreve gelmeden önce Dışişleri Bakanlığı mensubuydum, orada da halka hizmet ederdim. Meclis, halkı temsil ettiğinizden dolayı ayrı önem kazanıyor” dedi. 

Mustafa Çağatay’ın eşi Tuncay Çağatay, bir dönem Mustafa Çağatay’ın heykelinin dikilmesinin gündeme geldiğini söyleyerek,  “Ben heykellere karşıyım, çünkü heykeli çocukları. Eğer, çocuklar iyi yetişirse, onlar da çocuklarını iyi yetiştirirse, işte Çağataylar bunlar” dedi.

Tuncay Çağatay, çürümüş bakımı yapılmayan, kim olduğu belli olmayan bir heykelin önemi olmadığını söyledi.

“HER ZAMAN SOĞUKKANLIYDI, SOĞUK VE CİDDİ GÖRÜNMESİNE RAĞMEN ÇOK GÜLER YÜZLÜYDÜ”

Erek Çağatay ise, babasını düşündüğünde çok hep çok soğukkanlı olduğunu anımsadığını ifade ederek, babasının görevdeyken çok soğuk ve ciddi görünmesine rağmen özel hayatında çok güler yüzlü bir insan olduğunu aktardı.  

Tuncay Çağatay da, çocuklarının “babam hayır demezdi, eveti de az kullanırdı”  dediğini söyleyerek, Mustafa Çağatay’ın çocuklar bir şey istediğinde “annenize sorun” dediğini söyledi.

Erek Çağatay da “Zaten annem hayır deyince babamdan yüz bulurduk, çünkü babam bize çok hayır diyemezdi” dedi.

HER ZAMAN GÖREVİNİ ‘TAM’ YAPMAYA ÇALIŞIRDI

Mustafa Çağatay’ı anlatırken hangi koşulda olursa olsun kendine düşen görevi tam yapmaya çalışan bir insan olduğunu vurgulayan Tuncay Çağatay, şöyle konuştu:

“Koşullar milletvekili olmasını yol açtığı için milletvekili oldu. İstedi diye milletvekili olmadı. Koşullar TMT’ye girmesini gerektirdi, TMT’ye girdi. Bakan olacaksın dendi, bakanlık yaptı. Başbakanlık görevi verildi başbakanlık yaptı. Koşullar Çağatay’ı yarattı. Çağatay koşullara uygun insan olduğu için, koşullar da bir Mustafa Çağatay yarattı.”

“AYNI DUYGUYU PAYLAŞAN İNSANLARDIK.  O DEVLET YÖNETİMİNDE BEN DE EVDE VE İŞİMDE”

Tuncay Çağatay, “Ben ve Çağatay aynı düşünceyi, aynı duyguyu paylaşan insanlardık. Birbirimizden ne isteyip isteyemeyeceğimizi bilen insanlardık. Onun için Çağatay’dan kişi olarak, karısı olarak pek bir şey istemiyordum. Onun daha rahat çalışması için, daha iyi ve verimli çalışması için evimize ve çocuklarına çok çok iyi bakmaya çalıştım. Çağatay’a çok iyi bir eş olmaya çalıştım. O devlette ben evde ve işimde.”

Mustafa Çağatay’ın hangi görevde bulunursa, en iyisini yaptığını, hiç görev ayrımı yapmadığını vurgulayan Tuncay Çağatay, eşinin, savaşta, yönetimde ve mesleğinde,  ne durumda olunursa olunsun, halkına zarar vermeden en iyi hangi yollardan gidilmesi gerektiğini hep düşündüğünü kaydetti.

“ONUN İÇİN HALK HER ZAMAN ÖNCE GELDİ”

Onun için halkın her zaman önce geldiğini söylen Tuncay Çağatay, hiçbir yerde, hiçbir zaman en önde olmadığını belirtti. “onu hiçbir yerde en önde göremezsiniz. işi yapar geride kalırdı, başkası paylaşırsa paylaşırdı” dedi.

Mustafa Çağatay’ın bu halkçı durumunu bilhassa 1974’TE son esir alındıklarında da gösterdiğini söyleyen eşi Tuncay Çağatay konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Ben üç tane çocuk doğurdum. İlk çocuğumda 1964 savaşını yaşadık, 1965’te doğurdum. Doğururken doktor da yoktu. Hastanemiz de gelişi güzeldi ve eşim sancaktarlıktaydı. Hastanede tek dinleme cihazı vardı, önce hastalara giderdi, hastalar muayene olurdu sonra bebeği muayene etmek için gelirdi. Annem benim yanımdaydı ve annem acaba çocuk bir şey oldu mu diye merak ederdi. İkinci çocuğumda seçimler oldu. Oy kullanıldığı gün doğum yaptım, eşim hep oy sandıklarındaydı. Üçüncü çocuğumda ise 20 Temmuz 1974’te doğurmam gerekiyordu. Eşim benim yanımda değildi, esir alındık, o esirlerle beraber gitti ben 28 Temmuz 1974’te Ağrotur üssünde yapayalnız doğum yaptım.”

Eşiyle kapı komşusu olduklarını anlatan Tuncay Çağatay, “sonradan bir baktık ki düşüncelerimiz aynı, duygularımız örtüşüyor ve evlenmeye karar verdik” dedi.

“EN SEVİNDİĞİ AN KKTC’NİN KURULDUĞU GÜN…

Çarpışmalar içerisinde Mustafa Çağatay’ın sancaktarlık binasında kaldığını, kendisinin ise sancaktarlığa bitişik binada kaldığını ve o dönem Sancak Radyosu’nda çalıştığını anlatan Tuncay Çağatay, Mustafa Çağatay’ın en çok üzüldüğünü düşündüğü o anı şöyle aktarıyor:

“Sancak Radyosu ile sancaktarlık binası arasına bir oyuk yapmışlar, sancakta kalanlar bizim tarafa geçebiliyordu. Biz ise geçemiyorduk. 13 Şubat 1964 sabahı bizim tarafa geçiyorlar, birisi diyor ki teslim oluyoruz, sancaktarlık binasına geçin. Yücel Köseoğlu ile beraberdik ve bir an o delikten sancaktarlığa geçtik. O zaman eşim değildi Mustafa Çağatay. Geçtiğimizde odada tek telefon elinde konuşurken gördüm onu. Ama gözünden yaş geliyordu. Dinlediğimiz zaman mevzilerle konuştuğunu anladık. İlk mevzimiz düşmüştü. Zannederim en üzücü anı o olsa gerek. En sevindiği gün ise KKTC’nin kurulduğu gün olsa gerek. Çünkü sabah Lefkoşa’dan toplantıdan geldi. Banyosunu yaptı, resmi kıyafetini giydi. Ben de hayırdır bu resmi kıyafet ne diye sordum. Ben gidiyorum, inşallah istediğim gibi olur dedi ve çıktı. Daha sonra geldiğinde, istediğin neydi ne oldu dedim, evet oldu dedi. Oy birliği ile KKTC’nin geçmesiydi istediği, en büyük tarih olayı.”

TÜRKİYE’DEKİ ASKERİ DARBENİN ARDINDAN ZOR DÖNEMLER

Türkiye’de darbe olduğu dönemde gösterdiği yönetim hakkında da bilgiler veren Tuncay Çağatay, darbe idaresinin bütün bayramları kaldırmak istediğini, ancak Mustafa Çağatay, 1 Mayıs İşçi Bayramı’na dokundurtmadığını anlattı.

Eşinin sendikalara çok önem verdiğini söyleyen Tuncay Çağatay, darbe döneminde çok büyük sıkıntılar yaşandığını, çünkü o yönetime sivil yönetimi anlatmanın çok zor olduğunu kaydetti.

“EN BARİZ ÖZELLİĞİ İKNA KABİLİYETİ…”

Tuncay Çağatay ancak eşinin en bariz özelliklerinden birinin ikna kabiliyeti olduğunu aktararak, “sivil idarenin devam edebilmesi için Kenan Evren paşayı ikna edebildi” dedi.

Eşinin hiç boş vakti olmadığını, o dönemlerde hükümet kurmak onu yönetmenin çok çok zor olduğunu, insanların deneyimsiz olduklarını ifade eden Tuncay Çağatay, onun için eşinin boş zamanı olmadığını vurguladı.  Tuncay Çağatay, arada bir çocuklarla bir akşam yemeğe çıkabildiklerini söyledi.

“YAZDA BAZEN PAZAR GÜNLERİ DENİZE GİDERDİK”

Erek Çağatay ise, babasını hep bir şeyler okurken  anımsadığını ifade ederek, yazda bulabildiği zamanlarda, bazen Pazar günleri birlikte denize gittiklerini anlattı. 

Tuncay Çağatay ise, Mustafa Çağatay’ın başbakanlık yaptığı dönemde yaşadığı bir olayı şöyle aktardı:

“Bir akşam kapımız çalındı. Kapımız herkese açıktı. Kapıyı açtım, ellerinde bir çocukla bir karı koca içeriye dalıp oturdular. Buyurun dedim ne istersiniz, ‘biz dedi başbakanı isteriz’. İçerde olmadığını söyledim, ne zaman geleceğini sordular, bilmiyorum dedim onun zamanı yok. Biz burada o gelinceye kadar oturacağız dediler. Buyurun oturun dedim. Saatler geçti Çağatay gelmedi. Kahve içermişiniz, bir şey içermişiniz dedim, hayır dediler. Konu neyse çok sinirliydiler, çocukları uyudu battaniyeyle örttüm. Kusura bakmayın, ben öğretmenim, bakmam gereken kağıtlarım var dedim. Oturdular, ben kağıtlarımı aldım, gece 12.00’ye kadar oturdular. Ama baktılar ki Çağatay yok, çünkü o bir yerden bir yere gider birilerini ikna ederdi.”

“DEMOKRAT BİR KİŞİYDİ”

Eşinin demokrat bir adam olduğunu vurgulayan Tuncay Çağatay, eşinin her zaman “bir kişiyle hiçbir şey olmaz, çoğunluk gerekir dediğini” söyledi.

Eşinin akla çok önem verdiğine vurgu yapan Tuncay Çağatay, “Çocuklara hep aklınızı kullanın derdi. Her şey akıldadır. Her zaman öğütlerdi, akıllarını kullansınlar.  Gerçeğe, şeffaflığa önem verirdi. İnsana değer verirdi” dedi.

“EMPATİ VE SOĞUKKANLILIĞI ÖNEMLİ ÖZELLİKLERİYDİ”

Tuncay Çağatay eşiyle ilgili şu anısını aktardı:

“Girne’ye yeni geldik, göç ettik. Büyük oğlan ilkokula gidiyor. Erek küçük, kızım 4-5 yaşında, büyük oğlan 1’de okuldan çıkar, 10 dakikada eve gelir, yemeğini yer okula döner. Bir gün yok, eve gelmedi. Girne’yi bilmiyorum, nereye gidebilir, ne eder bilmiyorum.  2’ye 10 kala Çağatay geliyor. Dedim ki Ersan, büyük oğlan yok. Nerededir, ne oldu bilmiyorum. Çağatay hemen dışarı çıkıyor büyük oğlanı eve getiriyor. Ben hemen yediriyorum, okula gönderiyorum ve babası okula götürüp geri geliyor. Dedim ki, Çağatay bu çocuğa niye kızmadın. Neredeydi, niye bir tek laf etmedin. Bana döndü dedi ki Tuncay, sen hiç çocuk olmadın mı, yolda giderken dikkatini çeken bir olay olup da zamanı unutmadın mı? Empati, en önemli özelliklerinden biriydi.”

“HER ZAMAN DOĞRU SÖYLEMEYİ ÖĞÜTLEDİ”

Erek Çağatay ise, babasının kendilerine her zaman doğruyu söylemeyi öğütlediğini, hiçbir zaman yalan söylememeleri gerektiğini  belirterek, gerçekleri anlatmaları konusunda kendilerine öğütler verdiğini aktardı.  

 “ÖLÜMÜNDE HERHANGİ BİR KASIT, ART NİYET YOK…”

Eşinin 52 yaşını doldurmadan bir trafik kazasında vefat ettiğini belirten Tuncay Çağatay, bir çok yerde sorduklarını ve kendisinin de her zaman söylediğini vurgulayarak, eşinin ölümünde herhangi bir kasıt, herhangi bir art niyetin asla olmadığını vurguladı.

Eşinin kaza olduğu gün abisiyle birlikte olduğunu ifade eden Tuncay Çağatay şöyle devam etti:

“Tesadüfen abim Pazar akşamı geliyor. Abimin bir işi var ve Pazartesi sabahı 8.00’de bir dairede olması gerekiyor. Çağatay’ın da abime bir belge vermesi gerekiyordu ve dedi ki şimdi gidelim bu işi tamamlayalım çok sabah kalkmayalım. Çağatay’ın avukatlık ofisine abimin arabasıyla gittiler. Yazıhane yaya olarak evle 5 dakika mesafede,  kaza da dönüşte oluyor. Eşim yaya olarak dönüyor. Abim mi tuzak kurdu yani? Çağatay’a tuzak kuracak bir olay yok zaten.”

YENİ BİR PARTİ OLABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORDU

Eşinin siyasete girmesini isteyen çok kişi olduğunu ifade eden Tuncay Çağatay, Mustafa Çağatay’ın da kendisi gibi düşünen, kendisine inan ve kendisiyle çalışmak isteyenler varsa bir parti kurabileceğini düşündüğünü söyledi.

Mustafa Çağatay’a her taraftan inanılmaz bir baskı olduğunu ifade eden Tuncay Çağatay, “Bir parti kurar mıydı, kurardı. Çünkü partileri de olayları da ortam yaratır” dedi.

“BABAMIN BAŞBAKANLIK YAPTIĞI MECLİSTE OLMAK BÜYÜK SORUMLULUK”

Oğlu Erek Çağatay ise, babasının Başbakanlık yaptığı mecliste bulunmanın büyük bir sorumluluk olduğunu vurgulayarak, “Biz her zaman sorumlu insanlar olduk, sorumlu davrandık ama şimdi Meclis’te olup, milletvekili olarak görev yapmak ayrı bir sorumluluk gerektiriyor. Yanlış yapma lüksünüz yok. Yanlış bir cümle kurma, insanları kırma gibi bir hataya düşemezsiniz, o yüzden kuracağınız cümleleri ölçüp tartarak kurmanız lazım. Milletvekilliği, bir tek hakla hizmet için değil. Ben bu göreve gelmeden önce Dışişleri Bakanlığı mensubuydum, orada da halka hizmet ederdim. Meclis, halkı temsil ettiğinizden dolayı ayrı önem kazanıyor.”

Babasının izinden gidecek olursa, Kıbrıs Türk halkına layık olmak için elinden gelen en iyi hizmeti vermesi gerektiğini ifade eden Erek Çağatay, “Onun gösterdiği yolda gitmek için dürüst, halka saygılı, halk için gecenizi gündüzünüze katarak çalışmamız lazım. Umarım bu görevde bulunduğum sürece Mustafa Çağatay’a layık olabilirim” dedi.

“YENİ NESİLLERE İYİ ANLATILMALI”

Tuncay Çağatay, Mustafa Çağatay’ı yeni nesillere anlatabilmek için onu iyi tanımak, onun nasıl yaşadığını her yönüyle iyi bilmek gerektiğini söyledi.

Eşinin makam arabasını işi dışında hiçbir zaman kullanmadığını anlatan Tuncay Çağatay şöyle konuştu:

“Bir ev tamir edilmiş, eşim başbakan olduğunda ona evin anahtarını verdiler, o da demiş ki hayır. Biz daha devleti yeni kurduk ama parası, pulu yok. O evi bir göçmene verin. Misafirlerimizi biz kendimiz ağırladık, kendi kesemizden verdik. Her yere kendi arabamızla gittik. Mustafa Çağatay’ı öğrenmek için, yeni nesillere bunların anlatılması gerek. Çağatay’ın halkçı yönünü biliyorlar mı, demokrasi aşkını biliyorlar mı. Adildi, hukuk yönünü biliyorlar mı, şeffaftı, açıktı. Dürüsttü. Bunların bilinmesi gerekiyor.”

MİSAFİRLERİMİZİ KENDİMİZ AĞIRLARDIK”

Tuncay Çağatay şöyle devam etti:

“Misafirlerimizi kendimiz ağırlardık, yemeklerin bir kısmını ben, bir kısmını annem yapardı, garsonluğu da kız kardeşim yapardı. Biz böyle hükümet ettik. Yardımcımız da yoktu, temizliğimizi de kendimiz yaptık”

Erek Çağatay da babası ve Kıbrıs Türk tarihinin diğer önemli siyasi liderlerinin verdiği mücadelenin tarih kitaplarında yer alması gerektiğini söyledi.

“SEÇİME GİRDİĞİMDE MUSTAFA ÇAĞATAY’A VERİLEN DEĞERİ GÖRDÜM”

Erek Çağatay şöyle konuştu:

“Ben  ‘aman milletvekili olayım da Mustafa Çağatay gibi, aileden Çağatay soyadlı biri Meclise girsin’ düşüncesiyle seçime katılmadım. Halkın Partisi bir ihtiyaçtan doğduğu için bize de böyle bir görev tevdi ettiler. Biz de bu görevi yapacağımıza inandık. Dürüstlük, temiz, ahlaklı siyaset..  Bunların Kıbrıs Türk siyasi hayatına yerleşmesi gerektiğini düşündüğümden Halkın Partisi içinde bunu gerçekleştirme hedefiyle buna duyduğumuz inançla siyasete girdik. Ben Dışişleri Bakanlığı’nda görev yaptığımdan ve işimden dolayı uzun bir süre yurt dışında görev yaptım. Aday olduğumda, halk Mustafa Çağatay’a gösterdiği değeri ortaya koydu. Benim cismimi bilmeden, ismime oy vermiş halk var. Seçimi kazanmamada Mustafa Çağatay’ın etkisi çok önemlidir. Mustafa Çağatay’a verilen değer omuzlarımdaki yükümü o kadar daha arttırıyor” dedi.

Mustafa Çağatay’ın eşi Tuncay Çağatay sözlerini şöyle tamamladı:

“Çağatay, uyarır, ikna eder, uzlaştırır bütünleştirir ve birleştirir. Çağatay’ı şöyle anlatmak istiyorum. Mevlana der ki; ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol. İşte bu Çağatay’dır. Olduğu gibi göründü, göründüğü gibi oldu.

Der ki Ziya paşa; ‘Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde’. Bu Çağatay’ı tarif eden dizeler ve sözler diye kabul ediyorum.”   

Editör: TE Bilisim