AA muhabirleri, Büyük Önder Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayı'nda vefatını, naaşının İstanbul'dan Ankara'ya getirilişini ve ebediyete intikali nedeniyle halkın yaşadığı üzüntüyü anbean haberleştirdi.

Atatürk'ün sonsuzluğa göçtüğü gün Cumhuriyet Hükümeti, milli yasın acısını her satırında ortaya koyan ve ulusun duygularını dile getiren resmi bir tebliğ yayımladı.

AA tarafından kamuoyuna duyurulan bu tebliğde şu ifadeler yer aldı:

"İSTANBUL: 10 (A.A) - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin resmi tebliğidir:

Müdavi ve müşavir tabiplerinin neşredilen son raporu Atatürk'ün dünyaya gözlerini kapadığını bildirmektedir.

Bu acı hadise ile Türk vatanı büyük yapıcısını, Türk milleti Ulu Şefini, insanlık büyük evladını kaybetti. Milletimize içimiz yanarak bu tarife sığmayan ziyanından dolayı en derin taziyelerimizi sunarız.

Kederlerimizin tesellisini ancak ve ancak onun büyük eserine bağlılıkta ve aziz vatanımızın hizmetinde ararız. Şurasını da her şeyden evvel beyan etmeliyiz ki ölmez olan, onun büyük eseri Cumhuriyet Türkiye'sidir.

Hükümetimiz, içinde bulunduğumuz bu mühim anda bugüne kadar olduğu gibi dikkatle vazife başındadır. Müesses olan nizamı ve vaziyeti idame hususunu, büyük Türk Milleti'nin hükümeti ile tek vücud olarak teyid ve temin edeceğine şüphe yoktur.

Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun 33'üncü maddesi mucibince, Büyük Millet Meclisi Reisi Abdulhalik Renda, Reisicumhur Vekaleti vazifesini deruhte etmiş ve ifaya başlamıştır."

Dolmabahçe Sarayı'nda tören düzenledi

Gazeteler, yaptıkları ikinci baskıyla bu acı haberi yayımladı. Bu haberlerin ardından, yurdun dört bir yanında milli bir yas yaşanıyor, Türk milleti zamansız ebediyete intikal eden Ata'sına ağlıyordu. Bütün kuruluşlar bayraklarını yarıya çekerek bu mateme katıldı. İstanbul'da halk sokaklara döküldü, gazetelerin bulundukları yerlerin önüne toplandı.

16 Kasım 1938'de Atatürk'ün naaşı Türk Bayrağı'nın örttüğü bir katafalk üzerinde Dolmabahçe Sarayı'nın büyük tören salonuna konuldu.

Genciyle, yaşlısıyla Türk milleti Atatürk'e son saygı görevini yapmak için Dolmabahçe'ye koştu.

AA muhabirleri, o gün yaşananları şöyle haberleştirdi:

"İSTANBUL: 16 (A.A) - Bu sabah saat 10'dan itibaren Dolmabahçe Sarayı'nda Büyük Şefin cenazesi huzurunda halkın son ihtiram geçidi başlamıştır. Daha erkenden Saray civarındaki bütün yollarda münakalat durmuş, kadın erkek on binlerce halk sokakları doldurmuş bulunuyordu. Hıçkırıklarını saklamayan bu halk kütlesinin matemi yüzlerinde asil bir ızdırabın gölgesi vardı.

Büyük ölünün naaşları atlas bayrağa sarılı bir sanduka içinde büyük muayede salonuna getirilmiş ve güllerle örtülüydü. Baş uçlarında General Nuri Yamut ve General Osman Tufan ile büyük üniformalı dört subay ihtiram nöbeti bekliyorlardı. Tabutun arkasında altı büyük meşale yanmaktaydı.

...

Dolmabahçe kapılarının bir gün böyle hazin bir merasime açılacağı kimin aklına gelirdi."

Cenaze namazını Şerafeddin Yaltkaya kıldırdı

19 Kasım 1938 Cumartesi sabahı Dolmabahçe Sarayı tören salonunda Prof. Şerafettin Yaltkaya cenaze namazını kıldırdı. Cenaze alayı, İstanbul halkının gözyaşları arasında geçerek Gülhane Parkı'na getirildi.

O gün İstanbul'un genelindeki ve Dolmabahçe Sarayı'ndaki durum AA bülteninde şu ifadelerle yer aldı:

"İSTANBUL: 19 (A.A) - Daha gün ağarmadan şehir ayakta.. Evinden fırlayan sahile ve Beşiktaş'tan Sarayburnu'na kadar inen yollara doğru koşuşuyor. Vakit ilerledikçe bir insan seline dönen bu telaşlı akın ancak polis ve asker setlerinin önünde kırılıyor ve sayısız başlardan heybetli tablolar yapıyor.

...

Saat 8'den itibaren deniz seferleri durdurulduğu için boğazdan, Kadıköy'den, Üsküdar'dan motor ve kayıklarla geçenler görülüyor. Bu sayısı mahdud vasıtalarda bir kişilik yer bulabilmek için 30 misli fazla verenler ve yer bulamayanlar pek çoktur. Adalar ve Anadolu kıyıları İstanbul sokakları gibi misli görülmemiş bir kalabalıkla doludur. Yarı bulutlu fakat güneşli bir hava sabahın saat dördünden beri yollarda biriken halkı ısıtmaktadır.

...

Dolmabahçe Sarayına gelince, burada hazırlıklar erkence başlamıştı. Büyük ölünün son ihtiram nöbetini bekleyen yaverleri ve dostları, büyük üniformalı subaylar, vali ve belediye reisi, bu hazırlıklara nezaret ediyorlardı. Sarayın büyük kapısı önünde yüzlerce çelenk var. Dolmabahçe'nin ağaçlı caddesi iki sıra çelenklerle bir çiçek sergisi halinde.

İçerde merasim başlamadan, ailesinin talebi ile büyük ölünün namazı kılınmak suretiyle hususi merasim yapılıyor. Tekbir Türkçe verilmiş, namazı İslam Tedkikleri Enstitüsü Direktörü Ordinaryüs Profesör Şerafeddin Yaltkaya tarafından kıldırılmıştır.

Cenazeyi taşıyacak top arabası saat sekizi çeyrek geçe merasim salonunun mermer basamaklı medhaline yanaşıyor. Arabaya üç çift siyah katana koşulu. Başta gözleri ağlamaktan kızarmış başvekil Celal Bayar olduğu halde generaller, katibi umumileri ve yaverleri hep orada."

Ata'nın naaşı 20 Kasım'da Ankara'ya getirildi

Atatürk'ün naaşı Gülhane Parkı'nın ardından torpidoya alınarak "Yavuz" zırhlısına konuldu. İzmit'te özel bir trene nakledilen cenaze, yol boyunca Ata'larına son saygı görevi yapan vatandaşların yüreklerinde derin acılar bırakarak 20 Kasım 1938'de Ankara'ya getirildi.

AA muhabirleri, Atatürk'ün naaşının Ankara'ya gelişini şöyle haberleştirdi:

"ANKARA: 20 (A.A) - Ankara, sabahın erken saatlerinden itibaren, Ebedi Şef Atatürk'ün aziz naaşlarını selamlamak için caddelere ve yollara dökülmüştü.

O'nu daima her dönüşünde en büyük bayram sevinci içinde şevk ve heyecanla karşılayan, bağrına basan Ankara, bu defa fanilerin duyabileceği acıların ve ıstırapların kahredici matemiyle bekliyordu.

Saat 9.30'da büyük ölünün trenini takip eden hava filoları istasyon üzerinden geçerek şehre ulunun gelmekte olduğunu haber verdiler. Bu andan itibaren istasyonda toplananlar sanki bir kütle değil, bir tek insandı.

...

Hususi tren istasyona girerken Reisicumhur İsmet İnönü yanında Meclis Reisi Abdülhalik Renda, Mareşal Fevzi Çakmak, vekiller tabutun bulunduğu vagona doğru ilerledi. Vagondan yol esnasında tabuta refakat etmiş olan başvekil Celal Bayar, Orgeneral Fahrettin Altay ve Riyaseti Cumhur erkanı iner inmez, Reisicumhur İsmet İnönü ve vekiller vagona çıkarak ölmezler ölmezinin aziz ve mübarek naaşını selamladılar."

Atatürk'e geçici kabir olarak ayrılan Etnografya Müzesi'ne götürülen naaş, mermer lahdin üzerine saygı ile yerleştirildi. Ata'nın naaşı, Anıtkabir yapılıncaya kadar 15 yıl bu geçici kabirde kaldı. 15 Kasım 1953'te Büyük Kurtarıcı'nın naaşı, yine gözyaşları arasında ebedi istirahatgahı Anıtkabir'e götürüldü.

Editör: TE Bilisim