Rum Dışişleri Bakanlığı’nın dün bir açıklama yaparak, tek yanlı olarak ilan edilen sözde Rum Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde yapılan sözleşmelerle ilgili olarak, ileri sürülen “Türk iddialarına” yanıt verdiği haber verildi.
Fileleftheros gazetesi “7’inci Parsel Hedefte- Ankara Yeni Bir Hareketi Haklı Çıkarmak İçin Tonları Yükseltiyor- Dışişleri Bakanlığı’ndan Yanıt” başlıklarıyla yayımladığı haberinde “7’inci parsel için sözleşme imzalanmasına bir yanıt biçimi olarak, Türkiye’den kısa süre içerisinde enerji araştırmaları tahtasında yeni bir hareket beklenmesi gerektiğini” yazdı.
Rum Yönetimi’nin, politik ve diplomatik öneme sahip bir hareketle İtalyan ENİ ve Fransız TOTAL ile bir sözleşme imzaladığını savunan gazete, bu hareketin Türkiye’nin yeni tepki ve tehditlerine yol açtığını öne sürdü.
Türkiye’nin 7’inci parsel konusu üzerinde çok durduğunu ve bunun tesadüf olmadığını öne süren gazete, bunun Ankara’nın kendi haritalarına göre, bir bölümünü istediği bir parselden ibaret olduğunu ileri sürdü.
Ortada dolaşan haritalara göre, Türkiye’nin taleplerinin bu parselin yarısına kadar ulaştığını kaydeden gazete, bu taleplerin, Rum kesimi tarafından kabul edilmediklerini belirtti.
Haberde “Türk tarafının, yapılan açıklamaların haricinde Kıbrıs Münhasır Ekonomik Bölgesi içerisinde bir adım daha atmasının ihtimal dahilinde olduğu” da vurgulandı.
İki Türk sondaj gemisinin sözde Rum MEB’inden aniden çekilmesinin Rum kesimi için Türk faaliyetlerinin sona ermesini teşkil etmediğini, fakat bunun bir art niyet hareketi olduğunu iddia eden gazete, “Lefkoşa’daki diplomatik kaynakların, Türkiye’nin 7’inci parsel içerisinde bir harekette bulunmasını ihtimal dışında tutmadıklarını” öne sürdü.
Bununla birlikte, bu durumun, Fatih ve Yavuz’un diğer iki misyonuyla aynı olmayacağı iddiasında da bulunan gazete, bahse konu durumda, Türk sondaj gemisinin, Rum Yönetimi’nin belirli şirketlerle sözleşmeler imzaladığı bir parsele gireceğini ileri sürdü.
RUM DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’NIN YANITI
Rum Dışişleri Bakanlığı’nın ise dün bir açıklama yaparak, tek yanlı olarak ilan edilen sözde Rum MEB’inde yapılan sözleşmelerle ilgili olarak, ileri sürülen “Türk iddialarına” yanıt verdiğini yazan gazete, açıklamada “Türkiye Dışişleri Bakanlığı basın sözcüsünün açıklamasının, bir kez daha Türkiye’nin BM’nin 1982 tarihli Deniz Hukuku Sözleşmesinde yansıtıldığı üzere, uluslararası hukuku küçümsediğini ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kıta sahanlığı ve MEB’indeki egemenlik haklarına saygı duymadığını gösterdiğinin” iddia edildiğini belirtti. 
Açıklamada “bir ülkenin doğal zenginliğinin devlete ait olduğu ve bunun idare edilmesiyle ilgili yetkinin ise, tüm vatandaşlarının yararına olacak şekilde hükümete ait olduğu” da öne sürüldü.
Gazete açıklamada kısaca şu ifadelere yer verildiğini de belirtti;
“Kıbrıs hükümeti tarafından ruhsatlandırılmış olan 7 numaralı araştırma parseli, adanın güneybatısındaki deniz bölgesinde ve Kıbrıs MEB’i/kıta sahanlığı içerisinde bulunmaktadır. Ve bu parselin sınırları, hali hazırda uluslararası hukuka göre, kıyıları çakışmakta olan ilgili kıyı devletleri arasında, bir diğer ifadeyle Kıbrıs Cumhuriyeti ve Mısır Arap Cumhuriyeti arasında 2003 yılındaki MEB Belirleme Anlaşmasıyla belirlenmiştir. 7 numaralı araştırma parseli için kısa zaman önce Eni ve Total şirketleriyle sözleşme imzalanması, aynı zamanda buna eş zamanlı olarak üstlenilen diğer taahhütler, ki bunlar Total şirketinin Kıbrıs MEB’i/kıta sahanlığındaki varlığının genişletilmesini öngörüyor, Kıbrıs MEB’i/kıta sahanlığı içerisindeki devam eden yasadışı ve saldırgan Türk faaliyetlerinin tam ortasında, özellikle de bu konjonktürde, kuşkusuz Kıbrıs’ın enerji stratejisine bir güven oyu teşkil etmektedir. Türkiye bir kez daha, Kıbrıs’ın MEB’i/kıta sahanlığındaki egemenlik haklarını tam anlamıyla destekleyen uluslararası toplumun defalarca ifade edilen tezinin aksine, asılsız iddialar ortaya koyarak, uluslararası hukuka uymayı reddetmektedir.”
Alithia gazetesi ise, “Dışişleri Bakanlığından Türkiye Dışişleri Bakanlığına Belgelere Dayandırılmış Yanıt… Faaliyetlerimiz Uluslararası Hukuk Temelinde” başlıklı haberinde, Rum Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında “Kıbrıs MEB’i/kıta sahanlığı içerisinde yer almakta olan 7’inci parselin araştırılması veya bundan istifade edilmesinin, Kıbrıs’ın münhasır egemenlik hakkı olduğu ve Türkiye de dahil olmak üzere herhangi bir üçüncü devletin haklarını etkilemediğinin” ileri sürüldüğünü de iletti.
Açıklamada, “Buna paralel olarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, uluslararası hukuka ve Avrupa hukukuna tam anlamıyla saygı duyarak, kararlı bir şekilde hidrokarbon sektöründeki politikasını sürdüreceği” de öne sürüldü.
PRODROMU
Rum Hükümeti Sözcüsü Prodromos Prodromu ise “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin enerji politikasını uluslararası hukuk temelinde işlettiği ve geliştirdiği, aynı zamanda 7 numaralı deniz parselinin Kıbrıs Cumhuriyeti MEB’inin bir parçasını oluşturduğunu” yinelediği açıklamasında, “Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin, ruhsatlandırılmış şirketlerle birlikte programını sürdüreceğini” de savundu.
“Türkiye’nin de Doğu Akdeniz’deki enerji sektöründe faaliyette bulunmayı istemesi durumunda, her şeyden önce yapması gereken şeyin, uluslararası hukuka saygı duymak olduğunu” iddia eden Prodromu, “Türkiye hükümeti tarafından zaman zaman ifade edilen şeylerin, Türkiye’nin, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin müzakereler yoluyla ve BM’nin deniz hukuku sözleşmesi temelinde, kendi aralarındaki MEB’i belirlemeleri konusunda yaptığı öneriyle ilgili olarak kendilerini aydınlatmadığını” da ileri sürdü.
Prodromu “Öte yandan Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti MEB’inin büyük bir parçası, hatta neredeyse yarısıyla ilgili olarak dile getirdiği taleplerinin, Kıbrıs Türk ve Rum tarafları arasındaki müzakereler sürecinde gerçekleşen görüş birliklerine aykırı olduğunu” da iddialarına ekledi.
Haravgi ise habere “7’inci Parselin Araştırılması Üçüncü Bir Devletin Haklarını Etkilemiyor” başlığıyla yer verdi.