Türkiye

"Kıbrıs için her şey ama her şey göze alınmalıdır"

Türkiye'de yayın yapan Milli Gazete yazarlarından Mustafa Kaya, bugünki yazısında Kıbrıs'ı  yazdı.

Kaya, yazısında şunları belirtti:

"Kıbrıs’ta ‘çözümsüzlüğün çözüm’ olarak kabul edilmesinin şart olduğu günler geldi de geçiyor bile. 2004 Annan Referandumu’nda düştüğümüz tuzağın ne denli elimizi kolumuzu bağladığını anlatmaya gerek yok artık. AB üyesi olacağız da başımız göğe erecek diye sevinç krizlerine girdiğimiz zaman dilimlerinde, sözde “kazan-kazan” stratejisi ile masada güçlü olmanın hesaplarını yaparken, bugün Kıbrıs’taki top çevirmelerde sıradan bir aktöre dönüştürülmek isteniyoruz. Binlerce kilometre ötelerden gelenler, Akdeniz’in kaderini kendi çıkarları çerçevesinde şekillendirmek için gizli-açık planlar içindeyken, ev sahibi olan bizlerin adadaki varlığı ne yazık ki sorgulanır oldu. AB sevdasıyla Annan Referandumu’nda ‘evet’ çıkartmak için verdiğimiz canhıraş(!) mücadelenin sonucunda bir de baktık ki Güney Kıbrıs’ı, Kuzey’i de temsilen Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla Avrupa Birliği’ne almışlar. Hani bir atasözümüzde, “Kim yudu, kim taradı, sohbet kime yaradı” denir ya, aynen öyle bir durumla karşı karşıya kaldık. Bütün bedelleri ödeyen biz, referandumda onlar hayır derken evet diyen biz, kandırılan, aldatılan onuruyla oynanan biz, tarihi hak ve kazanımlarından vazgeçmeye zorlanan biz ama AB üyesi yapılarak ödüllendirilen G. Kıbrıs oldu. Şimdi ellerine geçirdikleri bu güçle beraber bizim adadaki muhatabımızın kendileri üzerinden AB olduğunu söylüyorlar.

Yeri gelmişken söyleyelim; bu iktidarın en büyük zaafı alkışa olan düşkünlüğüdür. Her alkışa, her söylenen güzel söze arkasında ne var demeden inanmasıdır. Kıbrıs’ta da maalesef bugün geldiğimiz nokta bu zaafiyetin bize bıraktığı tortulardır. Oysa tarihi tecrübelerimiz bize, “Her yüzüne güleni dost sanma” atasözünü binlerce kez örnekleriyle birlikte öğretmiştir.

Hal böyleyken bu arada ülkemize gelen Çipras’a,  ‘Ateist olduğunuz halde Heybeliada Ruhban Okulu’nu ziyaret etmenizin arkasındaki mesajın ne olduğunu biliyoruz. Buna rağmen size izin verdik ama siz Batı Trakya’daki Türklerin başında boza pişirmeye devam edecek misiniz’ diye soruldu mu, soruldu ise ne cevap alındı onu da bilmemiz önemlidir diye düşünüyorum.

Bugün maalesef tarihte defalarca test ettiğimiz halde biz adım atarsak çözüm olabilir gibi safça bir yanılgıya kapılmanın acı sonuçlarını yaşıyoruz. Geldiğimiz durum itibarıyla herkesin Akdeniz’de köşe kapmak için olmadık taktikler kullandığı bir dönemde bizler Kıbrıs diye bir sorunun varlığını hala kabul ediyorsak, yarın başımıza geleceklerden şikâyet etme, sızlanma hakkımız kalmaz.   KKTC Cumhurbaşkanı değil de, Türk toplumu başkanı olarak kabul edildiğiniz bir yerde lütuf gibi sunulan ikili görüşme, yok baş başa görüşme gibi gereksiz ve boş işler bir an önce bırakılmalıdır. KKTC madem tüzel kişilik olarak tanınmıyor o zaman yapılacak bir şey var, o da Kuzey Kıbrıs’ın bir an önce Meclis kararı ile Türkiye’ye tam entegrasyonunun sağlanmasıdır. Çünkü Kıbrıs Türkiye’nin sigortasıdır. Türkiye Kıbrıs’taki askeri varlığını daha da artırmalıdır. Türkiye ülke savunmasının Akdeniz boyutunda, Kıbrıs’ı merkeze alarak hem adadaki pozisyonunu güçlendirmek, hem de bölgede oluşturulmaya çalışılan yeni birlikteliklere karşı açılımlar ve oluşumlar geliştirmek zorundadır. Doğu Akdeniz’in önemini her geçen dakika daha da artırdığı bir ortamda, Türkiye diğer bazı önemli sorunlarında sözde rahatlamak adına Kıbrıs’ı ikincil bir konu olarak değerlendirip, zaman kazanalım düşüncesiyle masada pazarlık konusu yapamaz. Kıbrıs al-ver tartışmalarında masada konu edilemeyecek derecede hayatidir. Unutmayalım ki, Osmanlı Akdeniz’e çok büyük önem vermişti. Bu yüzden Kıbrıs ile yetinmemiş, Rodos ve Girit’i elde tutmaya çalışmıştı."

https://www.milligazete.com.tr/makale/1870302/mustafa-kaya/kibris-icin-her-sey-ama-her-sey-goze-alinmalidir