Cumhuriyet Meclisi’ndeki bütçe görüşmelerinde bugünün gündeminin ilk maddesi olan Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerindeki görüşmeler saat 18.30 itibarıyla sürüyor.

CANDAN

Cumhurbaşkanlığı bütçesiyle ilgili söz alan CTP Milletvekili Armağan Candan, konuşmasının başında  “Muhalefeti, UBP’yi Lute korkusu sardı. Rahat olun. Kıbrıs Türk halkı günü gelince ne yapması gerektiğini iyi biliyor. İradesini tüm dünyaya gösterdi, yine gösterir” dedi.

Geçtiğimiz yıl Crans-Montana’da önemli eşik yaşandığını ancak çözüm elde edilemediğini, ardından bekleme sürecine girildiğini anımsatan Candan, günün sonunda mevcut yakınlaşma ve Guterres çerçevesine yönelik bir irade ortaya konduğunu söyledi.

BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs için görevlendirdiği geçici özel danışmanı Jane Holl Lute’un Pazar günü adaya gelmesinin beklendiğini, pazartesi ve salı günü liderlerle görüşeceğini, ardından Ankara ve Yunanistan’a gideceğini kaydeden Candan, Guterres raporunun çözümün aciliyetine, sonuç odaklı olmasına ve görüşmelerin sonsuza kadar sürdürülemeyeceğine vurgu yaptığını belirtti.

Candan, bu görüşlerin Kıbrıs Türk tarafının bakış açısına uyumlu olduğunu kaydetti.

Lute’un tarafların üzerinde uzlaşabileceği görev tanımı ve yol haritası oluşturmaya çalışacağını söyleyen Candan, Lute’un temaslarında nerede durulduğu, nereye, nasıl ve ne zaman varılacağı konusunda hemfikirlik olup olmadığını ortaya koymaya çalışacağını belirtti.

CTP Milletvekili Armağan Candan, Kıbrıs’taki mevcut statükonun kabul edilemeyeceğinin 11 Şubat belgesinde de yer aldığını söyleyerek, bu durumu değiştirmek için Kıbrıs Türk halkının talepkâr olmaya devam etmesi gerektiğini vurguladı.

Kıbrıs Türk halkının haklarını elde edebilmesinin yolunun karşılıklı kabul edilebilir bir çözüm bulunması olduğunu belirten Candan, CTP’nin görüşünün ve çabalarının da bu yönde olduğunu ifade etti.

BEROVA

Daha sonra söz alan UBP Milletvekili Özdemir Berova, KKTC’nin devlet olma sürecinin büyük mücadelelerle bugünkü noktaya ulaştığını söyledi.

KKTC oluşana kadar geçen sürecin iyice özümsenmesi gerektiğini dile getiren Berova, bölgenin küresel güçler açısından öneminin de değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.

Berova, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ve sonrasında Kıbrıs’ın durumunu değerlendirdi.

Rumların Yunanistan ile birleşme hayalinden vazgeçmediklerini belirten Berova, bunun unutulmamasını istedi.

Berova, müzakerelerin tıkanmasının nedeninin de bu olduğunu söyledi.

“Federasyonla sonuçlanacak bir çözüm Crans-Montana ile birlikte aslında ölmüştür” diyen Berova, artık bunu gündeme getirmemek gerektiğini savundu.

Tanınmamış bir devlet olmanın zorluklarına işaret eden Berova, federatif çözümün bundan sonra hayal olduğu görüşünü dile getirdi.

ÖZTÜRK

UBP Milletvekili Yasemi Öztürk de, Cumhurbaşkanlığı’nın örtülü ödeneği konusuna değinerek, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın bu konuda şeffaf olunacağını söylemesine rağmen, bu paranın nereye harcandığı konusunda bugüne herhangi bir açıklama yapmamasını eleştirdi.

Bu paranın bir hesap verilebilirliği olmadığını belirten Öztürk, 1 milyon 300 bin TL örtülü ödeneğin çok ciddi bir rakam olduğunu, bunun yeniden değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Garantörlüklerin ve askerin olmazsa olmaz olduğunu ifade eden Öztürk, sağlıkta, okullarda, yollarda sorunlar, eksiklikler varken örtülü ödeneğin tartışılmasını eleştirdi.

Öztürk, “Cumhurbaşkanının, Cumhurbaşkanı yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekir. Bize, milletvekillerine gelinen noktayı açıklaması gerekir” dedi.

PİLLİ

UBP Milletvekili Ali Pilli de konuşmasında, Kıbrıs Türk toplumunun bugünlere nasıl geldiğini iyi bilerek planlama yapması gerektiğine işaret ederek, 1964’ten bu yana Kıbrıs’ta yaşananlara değindi.

50 yıldır federasyon temelinde bir anlaşma yapılmaya çalışıldığını ve artık böyle bir durumun söz konusu olmadığının anlaşılması gerektiğini savunan Pilli, artık federasyon dışında bir alternatif bir çözüm fikri üretilmesi gerektiğini söyledi.

Garantiler konusuna da değinen Pilli, sıfır asker ve TC’nin etkin fiili garantisinden vazgeçilmesinin mümkün olmadığını belirtti ve Rumların asla bir anlaşma istemediklerini ifade etti.

Pilli, Kıbrıslı Rumların anlaşma noktasında gerçekten samimiyse, Akdeniz’deki hidrokarbon yatakları konusunda ortak bir çalışma yapılabileceğini söyledi.

TAÇOY

UBP Milletvekili Hasan Taçoy da konuşmasında, geçmişten bugüne yaşananlara işaret ederek, Türkiye Haziran 1964’te adaya müdahale etseydi, daha sonra yaşanan katliamların hiç birinin olmayacağını belirtti.

Kıbrıslı Türklerin her zaman bir pazarlık malzemesi olduğunu, dünyadaki bazı hakların kazanılması için kullanılan birer meta olduğunu ileri süren Taçoy, “Bunu nasıl farklı bir şekle sokacağız, ona bakılması lazım” dedi.

“Biz ne istiyoruz, Rumlar ne istiyor” sorusunun yanıtını istediğine işaret eden Taçoy, Crans- Montana’da garantörlüklerden başka bir şeyin görüşülmediğini belirterek, konuşmasında Guterres belgesine de atıfta bulundu.

Taçoy, parlamenter sistemde, her konuda parlamentonun bilgisi olması gerektiğini belirterek, referanduma gidilip gidilmeyeceği konusunda bile parlamentodan yetki alınması gerektiğini kaydetti.

11 Şubat 2014 belgesinde bulunan egemenlik maddesine de işaret eden Taçoy, bu maddenin AB çatısı altında tek egemenlik koşulu getirdiğine işaret etti.

“Artık kendimize gelmemizin zamanı geldi, dünya bizi nereye sürüklüyor biz nereye gidiyoruz” diyen Taçoy, ülkenin doğal zenginlikleri konusunda dünyanın ve dolayısıyla Rum tarafının da ağızının sulandığını söyledi.

Kıbrıs Türkü’nün gerçek geleceğinin iki devletlikten geçeceğinin açık ve net olduğunu ifade eden Taçoy, bu geleceğin mimarının Kıbrıslı Türkler olması gerektiğinin bilinciyle hareket etmesi gerektiğini vurguladı.

KKTC parlamentosunun konuyu ciddi olarak ele alması ve gerekirse parlamento kararlarının TC’ye de iletilmesi gerektiğini söyleyen Taçoy, “Rum liderinin yaptığı talebin gerisinde kalmak beni üzer, bunun için federasyon mu, konfederasyon mu, yoksa iki devlet mi sorusunun parlamento olarak aydınlatılması gerekir” dedi.

TÖRE

Taçoy’dan sonra söz alan Meclis Başkan Yardımcısı ve UBP Milletvekili Zorlu Töre de, Kıbrıs meselesinin aslından Osmanlı’nın adadan çekildiği gün başladığını ve Rumların adayı Helen adasına çevirmek için çaba harcadığını anımsattı.

Rumların Enosis hayallerine değinen Töre, çeşitli örneklerle Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün önemine işaret etti. 

Töre, Rumların Türklerin güven içinde yaşamasını hiçbir zaman kabullenemediğine dikkat çekerek, Rumların hiçbir müzakere masasını ileriye götüremediğini söyledi.

Hem AB ve hem BM’nin uğraşlarının, garantörlüğün çoklu olması yönünde olduğuna işaret eden Töre, “Türkiye gitsin de kim garantör olursa olsun” diye bir yaklaşımın kabul edilemeyeceğini kaydetti.

Federasyon ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ne bu kadar vurgu yapanları eleştiren Töre, gelinen aşamada federasyonun barış müzakerelerinde artık zemin olamayacağını savundu.

Töre, farklı çözüm arayışları aranabileceği konusunda bulunan kararlara da atıfta bulundu.

Töre, “Bizim tek güvenebileceğimiz liman Türkiye Cumhuriyetidir” dedi.

Zorlu Töre, şehitleri anma törenlerinde kendisinin engellendiğini ileri sürdü ve bu konuda eleştirilerde bulundu.

ÖZERSAY

Bu esnada yerinden söz alan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, bunun Zorlu Töre’nin şahsına özel bir uygulama olmadığını vurgulayarak, uygulamanın protokol kuralları çerçevesinde yapıldığını, ne kural varsa onun uygulandığını söyledi.

Özersay, törende kaymakamın orada olduğunu ve devleti temsil ettiğini ifade eden Özersay, kendisinin de bazı törenlere katıldığını ve konuşma yapmadığını, bu kararın ise bu hükümet döneminde alınmadığını vurguladı. 

Kudret Özersay, Cumhurbaşkanı’nın katılması halinde bu törenlerin bir devlet töreni haline geldiğini ve konuşmayı da Cumhurbaşkanı’nın yaptığını belirterek, “Size özel bir protokol engeli çıkarılmıyor” dedi.