KAYAD Başkanı Meral Akıncı,25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla mesaj yayımladı.

Meral Akıncı mesajında, ülkede daha güzel bir gelecek, eşitlikçi, şiddetsiz ve adaletli bir yaşam için çalıştıklarını belirtti.

Akıncı, “Yarım asırdır bu ülkede adalet yolculuğunda yürüyoruz. Bitmedi. Son zamanlarda tutarlı ve yayılımcı ilerlediğimiz bu toplumsal gelişim yolculuğunda, şiddetin artması ile birlikte, ölümle biten sonların da arttığını görüyoruz. İşte bu yürüyüşün de amacı tüm toplum olarak buna dur demektir.” dedi.

Meral Akıncı, KAYAD olarak yıllardır toplumda kadının rolünün güçlenmesi için çaba sarf ettiklerini belirterek, bir çok kişisel gelişim eğitimleri düzenlendiklerini, kadına yönelik bir çok politika, yasa ve alt yapı önerisinde bulunduklarını anımsattı.
Akıncı, bunların bir kısmının ise hayata geçtiğini söyledi.

Meral Akıncı, tüm bu çalışmalar yürütülürken, ülkenin tüm siyasi ve altyapısal eksiklikleri giderilse bile, zihniyet ve anlayış değişmedikçe ilerlemenin mümkün olmayacağının altını çizdi.

Meral Akıncı mesajında, “Toplumsal anlayışımızda bir erkeğin bir kadın üzerinde hak sahibi olması söz konusu oldukça kadına yönelik şiddet devam edecek. Bu anlayışa dur demediğimiz takdirde kadına yönelik baskılar ve şiddet sürecek. Bir kadını sokak ortasında dövüp bıçaklayan zihniyet ile bir kadını güçsüz ve beceriksiz gören zihniyet ayni zihniyettir.Toplumsal cinsiyet adaletine destek vermeyen her birey dolaylı olarak değil, doğrudan kadına yönelik şiddeti körüklemekte ve desteklemektedir. Aşkın’lar, Burcu’lar, Halime’ler gibi aramızda bugün bulunamayan bu kadınları sadece şiddet uygulayıcı sevgili ve eşleri olduğu için kaybetmedik, toplum olarak bu zihniyeti körüklediğimiz, bu anlayış ve tavırlarda olduğumuz için kaybettik. Unutmayalım ki Ayşe de Fatma da bu toplumda herhangi bir kadındır. İster evinde çocuğunu büyüten, yemek yapan, ister fabrikada sağlığı pahasına olumsuz koşullarda yaşamını sürdürmek için çalışan, ister bir doktor, isterse özel bir holdingin yöneticisi, sekreteri veya genel müdürü, isterse uyuşturucu kullanan bir kadındır. Şiddeti yapan ise ‘saygındır’ veya ‘ipsiz sapsızdır’.Şiddet genelde evde, sokakta hatta yatak odasında da geçebilir… Bazen yalnız başbaşa, zaman zaman çocukların önünde, sokakta veya yabancıların yanında. Çoğu kez onay da alır adam. Çünkü bireye doğduğu andan itibaren toplumu tarafından renkler, mimikier, tekerlemeler, şarkılar, şiirler derken erkekcil tavırlar öğretilir. Zihinler karartılır. Bu nedendendir ki, tacavüze, tacize uğrayan, dövülen ve öldürülen kadınlar, konuşmaz susar, ölene öldürülene kadar. Elbette ki merkezi ve yerel yönetimlerin kadını şiddete karşı koruma, şiddeti cezalandırma ve önleme görev ve sorumluluğu vardır. Bu sorumlulukların yerine getirilmesi için bugüne kadar yaptığımız gibi her gün baskı ve lobi yapmaya devam edeceğiz. Fakat bilmemiz gerekir ki sığınma evleri ve adli yardım gibi önemli destek hizmetlerinin yanı sıra, toplumsal anlayışımızda ve zihniyetlerde bir dönüşüme ihtiyacımız vardır. Bu anlayışın dönüşmesi için ülkemizdeki her örgüt, her makam ve en önemlisi her birey, bu yolda ben de varım demeli. Çocuklarımızı ise günün çağına göre yetiştirelim. İnsanlık öğretelim. Çünkü bu sorumluluk hepimizin. Bu yolculuk hepimizin.”ifadelerini kullandı.

Editör: TE Bilisim