Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Gürdal Hüdaoğlu, 25 Kasım Berlin toplantısının ardından BM Genel Sekreteri Antonio Guterres tarafından yapılan açıklamanın, Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin çabalara iki yıllık durağanlığın ardından kavramları yerli yerine oturtarak çözüm çabaları ile ilgili yeni ve güçlü bir hareket noktası oluşturduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamaya göre, Kıbrıs sorununun, Kıbrıslı Türklerin yanı sıra Kıbrıslı Rumları da olumsuz etkileyen ve bölgesel gerilimi artıran bir boyuta evrildiğini kaydeden Hüdaoğlu, sorunun çözümüne ilişkin çabaların ivedilikle sürdürülmesinin önemli olduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın göreve gelmesiyle birlikte kendinden önceki dönemdeki durağanlığı aşmaya yönelik aktif rol üstelenerek, Kıbrıs’ta Rum liderle yürütülen müzakerelerden sonra belli başlı konularda kat edilen mesafeleri de dikkate alarak, sorunun nihai olarak çözüme kavuşması için inisiyatifiler üstlendiğini anımsatan Hüdaoğlu, “Crans Montana’nın Türk tarafının bir bütün olarak sergilediği yapıcı tutuma ve gayretine rağmen başarısızlıkla sonlanmasının ardından Rum liderin bazı yaklaşımlar sergilemesiyle birlikte sorunun bundan sonra nasıl ele alınacağıyla ilişkin, özellikle siyasi eşitliğin tartışmaya açmaya çalışması ve çözümün modeline ilişkin dile getirilen bazı görüşler nedeniyle iki yıllık belirsiz dönem yaşanmıştı” dedi.

“ARTIK ÖNGÖRÜLEBİLİR, ÇERÇEVESİ BELLİ BİR SÜREÇ TANIMLANMIŞ OLDU”

Gürdal Hüdaoğlu BRT’de katıldığı programda Berlin zirvesiyle bu bulanıklığın sona erdiğini, Berlin’e kadarki tüm uzlaşıların geçerliliğinin BM Genel Sekreteri huzurunda teyit edildiğini dile getirerek, bundan sonrasıyla ilgili öngörülebilir, çerçevesi belli bir sürecin tanımlanmış olduğunu söyledi.

“BERLİN, TOPLUMSAL BEKLENTİYİ GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE KARŞILADI”

BM Genel Sekreteri Guterres’in, siyasi eşitlik, kararlara etkin katılım, ucu açık sonuç alıcı olmayan müzakereler süreci ve Guterres çerçevesinin tarihiyle ilgili ortaya atılan dayanaksız iddiaları açık bir şekilde tartışma konusu olmaktan çıkardığını kaydeden Hüdaoğlu, bunların genel toplumsal beklentiyi güçlü bir şekilde karşıladığını kaydetti.

Hüdaoğlu, Berlin’deki üçlü görüşme sonrası, sonuç odaklı ve ucu açık olmayan bir süreç açıklamasını en iyi tanımlayacak stratejik antlaşma kavramının, beşli konferansın toplanmasına yönelik çaba harcanacağı ifadesinin ve çözümün modelinin federasyon temelli olduğu ifadesinin BM Genel Sekreteri tarafından yapılan açıklama içerisinde yer almasının öneminin altını çizdi.

“STRATEJİK ANTLAŞMA KAVRAMI SON DERECE ÖNEMLİ”

Müzakerelerin takvimlendirilmesiyle ilgili merhum Cumhurbaşkanı Denktaş zamanından beri bir arzu olduğunu ifade eden Hüdaoğlu, bu talebin tarihsel süreç içinde karşılık bulamadığını kaydederek “Geçmişte takvimin iması bile yapılamazdı. Şimdi ‘şu tarihte, şu saatte Kıbrıs sorunu bitecektir’ diye bir manifesto yayınlanmadı, doğrudur, zaten bunun yayınlanmasını beklemenin doğru olmadığı da çok açıktı. Ama burada diplomatik dille neyin ifade edildiği son derece önemlidir” dedi.

Takvimle ilgili yıllar boyunca karşılık bulamayan bir talebin bugün güçlü ifadelerle BM Genel Sekreteri’nin açıklamasında yer aldığını kaydeden Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Hüdaoğlu, bu kazanımın son beş yılda sergilenen kararlı ve tutarlı tutum sayesinde elde edildiğine işaret etti.

“BM GENEL SEKRETERİ, SÜRECİ YÖNETMEYİ ÜSTLENDİ”

BM Genel Sekreteri’nin açıklamasında inisiyatif alarak bundan sonraki süreci şekillendirme konusunu üstlendiğini belirttiğini kaydeden Hüdaoğlu, “Kıbrıs Türk tarafı, bundan sonra modaliteyle ilgili gerçekçi bir takvimlendirme üzerinden Kıbrıs Türk halkının, bütün Kıbrıs, bölgenin çıkarına olacak ve en erken zamanda tamamlanacak şekilde yoğun çalışılmasını arzu ediyor” dedi.

Hüdaoğlu, 2020 nisan ve mayıs aylarından hemen sonra tarafların 5’li konferansa odaklanacak koşulların daha elverişli olacağının BM Genel Sekreteri tarafından öngörüldüğünü dile getirdi.

TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER

Hüdaoğlu, bir soru üzerine, “Sırf, Cumhurbaşkanı’na eleştiri yöneltmek için ‘Türkiye ile ilişkileri berhava etti, o yüzden de Kıbrıs’ta çözüm artık imkansızdır’ demek, bütün dünyaya dönüp ‘aslında çözümü Türkiye engelliyor’ demektir” dedi. Bizzat “Türkiye ile ilişkilerimiz kusursuz olsun, Türkiye’ye zarar vermeyelim, Türkiye’nin gücünden yararlanalım” diyen siyasi söylemin, bu yersiz eleştiriyi yapmasının kendi içinde büyük çelişki olduğunu dile getiren Hüdaoğlu, “Anastasiadis ile aynı şeyi söylüyorlar” şeklinde konuştu.

Kıbrıs Türk liderinin süreçte gerekli noktalarda inisiyatif aldığını ifade eden Hüdaoğlu, Kıbrıs sorununun birinci derecede Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumların sorunu olduğunu, Kıbrıs Türk toplumunun inisiyatif alması gereken durumlar olduğunu söylemekten kimsenin ürkmemesi gerektiğini söyledi.

Hüdaoğlu açıklamalarına şöyle devam etti:

“EVET, İNİSİYATİF ALMAKTAN İMTİNA ETMEYEN BİR KIBRIS TÜRK LİDERİ VARDIR”

“Bizim geleneksel beklentimiz bu değil midir? Kendi kendine yeten kendi kararlarını vermeye malik bir toplum olmak değil midir bizim ortak hedefimiz? Kıbrıs sorununda üstelik de Türkiye’nin de genel yaklaşımlarıyla çelişmeyen, Türkiye’nin bölgedeki ilişkilerine, dünyadaki, Avrupa’daki ilişkilerine de katkı yapacak bir siyaset güdüldüğü zaman bu Türkiye için de olumludur. Dolayısıyla, inisiyatif almaktan gerektiği zamanlarda imtina etmeyen bir Kıbrıs Türk lideri vardır, doğrudur. Ama bu hiçbir zaman genel bütünlük içinde Türkiye ile çok ayrı noktalara sürüklenildiği ve tamamen zıt şeylerin savunulduğu anlamına gelmez. İstişareler vardır, istişarelere önem veren ve diyaloğa açık olan bir Kıbrıs Türk tarafı vardır, bu konudaki yaklaşımı bundan sonra da böyle olacaktır. Kıbrıs Türk tarafı, Türkiye Cumhuriyeti ile elbette yakın istişaresini, diyaloğunu sürdürmek konusunda herhangi bir sıkıntı görmüyor ve icap ettiği zamanlarda da inisiyatif alıyor. Bu ikisi birbiriyle çelişen şeyler değildir. Kendi kendinize yetmek, kendinize duyduğunuz güveni tazelemek, özgüveninizle hareket etmek ve kendi sorununuzu kendi çözüm reçetelerinizle yorumlamak konusundaki Kıbrıs Türk halkının özgürlüğü Türkiye’nin çıkarlarıyla çelişen bir durum değildir.”

MAALESEF SEÇİMDEN BAŞKA BİRŞEY DÜŞÜNMEYENLER VAR

Son günlerde, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın yaptığı her şeye “seçime dönük” eleştirisi yapıldığına işaret ederek, bu eleştiriyi yapanların, seçimden başka bir şey düşünmeyenler olduğunu söyleyen Hüdaoğlu, Cumhurbaşkanı’nın 5 yıl için göreve seçildiğini, 5 yıl içinde görevinin ve sorumluluğunun bütün gereklerini eksiksiz yerine getireceğini kaydetti.

Hüdaoğlu, “6-7 ay önceden Cumhurbaşkanı’nın attığı her adımı seçime yormak, Cumhurbaşkanı’nın seçimi düşündüğünü değil, bu değerlendirmeyi yapanların seçimle yatıp kalktıklarını, her şeye seçim gözlüğü ile baktıklarını gösterir ki bu yönüyle de ciddi sorun içerir” dedi.

“7 ay sonra seçim var diye, Cumhurbaşkanı’nın siyasal eşitliği kabul ettirmemesi, sonuç odaklı bir süreci tarif ettirmemesi, etkin katılıma atıf yaptırmaması mı gerekiyordu” diye soran Hüdaoğlu, “Bunları elde etti ve bunlar ortak toplumsal beklentimizdi” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Hüdaoğlu, “Bu, son zamanlarda bana en anlamsız gelen eleştirilerden biridir; daha 6-7 ay görev süresi olan bir cumhurbaşkanının Kıbrıs sorununa ilişkin Kıbrıs Türk tarihsel ve güncel beklentilerini en güçlü şekilde karşılayan bir metinle ülkeye dönmesinden sonra ‘seçime dönüktür bu’ denmiş olması hayrete şayandır. Şimdiye kadar 7 ay sonra seçim var diye Bakanlar Kurulu karar almasın, Meclis yasa yapmasın, belediyeler hizmet vermesin diyen yokken, 7 ay sonra seçim var Cumhurbaşkanı görevinin gereklerini yerine getirmekten vazgeçsin diyenler var” diye konuştu.

Hüdaoğlu, esasen Cumhurbaşkanının toplumuna, ülkesine elde ettiği kazanımları görüp, bundan mutluluk duymak yerine, bir siyasi rakip gibi görülüp davranılmasının seçim odaklı olduğunu söyledi.

“CUMHURBAŞKANI’NA BÜYÜK BİR HALK DESTEĞİ VAR”

Gürdal Hüdaoğlu, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın halen görevde bir cumhurbaşkanı olduğunu, bir bütünlük içinde görevini ve sorumluluklarını yerine getirdiğini, adaylık konusundaki kararının en uygun zamanda Cumhurbaşkanı Akıncı tarafından açıklanacağını kaydetti.

“Federal çözüm hedefi olan çevrelerden çok sayıda aday olması durumunda bunun dezavantaj olup olmadığı” yönündeki bir soru üzerine Hüdaoğlu, bunların siyasi mühendislikle değil doğal akışı içinde yaşanacak gelişmeler olduğunu, bu koşullarda Cumhurbaşkanı Akıncı’nın yeniden aday olması durumunda hiçbir denklemin, yeniden seçilmekten alıkoyamayacağını düşündüğünü vurguladı.

Hüdaoğlu, “Konuyu bir tek federasyon düzleminde düşünmek de doğru değildir. Çok geniş kesimlerin güçlü desteğini ve güvenini alan bir liderden söz ediyoruz” dedi.  Cumhurbaşkanlığı’nın federasyoncular ve onun dışındakiler gibi karşıtlık ilişkisi düşünmediğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın, gerçekçi, makul ve elde edilebilir olana odaklı olduğunu dile getiren Hüdaoğlu, bugün varılan noktanın Cumhurbaşkanı’nı bir kez daha haklı çıkardığını sözlerine ekledi.