Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği (KTİMB) Başkanı Cafer Gürcafer, Mağusa- İskele- Yeni Boğaziçi Emirnamesi’nin bakanlar Kurulu kararı ile kaldırılıp kararın ertesi gün mahkeme emri ile iptal edilmesini yorumladı.

Gürcafer, Mağusa- İskele- Yeni Boğaziçi İmar Planı konusunda ciddi bir bilgi kirliliği olduğunu söyleyerek, bu hususta halkın ikiye bölündüğünü kaydetti.

Gürcafer, “Hep söylüyorum; toplumun bölünmüşlüğünden menfaat elde edenler, yaşamını ona endekslemiş ve toplumun bölünmesinden kesimler vardır. Bu konuda da böyle oldu. Halk ikiye bölündü ama her iki tarafta da doğru bilgi yok” dedi ve süreci anlattı.

Cafer Gürcafer, “topraklarımız yabancılaşıyor” eleştirilerine de açıklık getirdi.

Gürcafer, ayrıca bir süredir gündemde tutulmak istenen Girne Hastanesi ihalesi konusunda da çok önemli açıklamalarda bulundu.

“TOPLUM İKİYE BÖLÜNMEK İSTENİYOR”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, Mağusa- İskele- Yeni Boğaziçi İmar Planı konusunda toplumda; ‘Birileri ormanlara, sulak alanlara, SİT alanlarına ve deniz kenarlarına sınırsız büyüklükte gökdelenler yapıp, vahşice bunları satıp para kazanmak istiyor, bu insanlar da bunlara karşı çıkmak istiyor, mücadele veriyor, yargımız da bunun yanındadır” algısı yaratılmak istendiğini söyledi.

Gürcafer, KTİMB’nin Kıbrıs Türk toplumunun toplumsal varlığını ne kadar önemsediğinin altını bir kez daha çizdi ve süreci aktardı.

Cafer Gürcafer, “Kıbrıs Türk toplumunun toplumsal varlığını sürdürebilmesi ve nihai bir çözümde BM’den tescil edilinceye kadar toplumu gözetleyip korumak için bir ekonomiye ihtiyacımız vardır. Bu da dışarıdan taşıma su ile dönen bir ekonomi olmamalıdır. Kendi ayakları üzerine basan bir ekonomimizin olması şarttır. Bunu yapamıyor olmamızın sebebi de aslında plansızlıktır. Bizim planlı yaşama geçmemiz lazım bunun için de ilk yapmamız gereken imar planlarını tamamlamamızdır” dedi.

Ülkenin bir ucundan diğer ucuna kadar planlanması gerektiğini dile getiren KTİMB Başkanı Gürcafer, “İmar planlarımızı yaparsak bu bizim sosyal ve ekonomik yaşantımızın temelini oluşturacak. Planlı bir ekonomiye geçmek için de ihtiyacımız olanı yapmış olacaktık” diye konuştu.

“BİRLİKTE KARAR ALDIK VE YOLA ÇIKTIK”

Gürcafer, devamında şunları aktardı:

“Bu çerçevede; ‘Mağusa, İskele ve Yeni Boğaziçi belediye başkanlarını bir araya getirelim, ayrı ayrı görüşelim, vizyonumuzu anlatalım. Sonra KTMMO ile sonra da şehir plancıları ile görüşelim’ dedik ve görüştük. ‘Birbirini tamamlayan bütünlüklü bir sosyo-ekonomik bir yapı oluşturalım’ dedik. Bu görüşmeleri yaptık, sonrasında çalıştay yaptık. Amacımız ve hedefimiz; ülkeyi bir ucundan öbür ucuna planlamak. Müteahhitler plan ister, çünkü önünü görebilmesi lazımdır. ‘Emirname bir günde değiştirilebilir. Böyle olmasın. Planlı yaşama geçelim, halkın katılımını olabildiğince sağlayalım’ diye konuşurken hep birlikte karar aldık ve yola çıktık.

“Süreçte şöyle bir durum ortaya çıktı: Şehir Planlama Dairesi bu yapısı ile bu planın altından kalkamaz, yeterince personeli yoktur. ‘Biz o zaman bu iş için para verelim, yalnızca para veren kısmında olalım. Bu ülkenin ziraat mühendisleri, ekonomistleri, mimarları, mühendisleri, bilim insanları hepsi bir araya gelsin. Ciddi bir akıl ordusu oluşturalım. Bununla ilgili gerekli olan parayı da biz verelim ve kendi planımızı yapalım’ aslında yola çıkış planımız buydu.”

“BİR ANDA BİR EMİRNAME YAYINLANDI, İNSANLAR AYAĞA KALKTI”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, bu çalışmalar yapılırken bir anda bir emirnamenin yayınlandığını ve bu emirnameden haberdar olmadıklarını kaydetti. Bu emirname ile birlikte insanların ayağa kalktığını anlatan Gürcafer, bunun üzerine Mağusa’da 200’e yakın kişinin katıldığı bir toplantı gerçekleştirdiklerini akabinde de hükümet ile görüşmeye başladıklarını anlattı.

Hükümetle yapılan görüşmelerde belli bir süre sonra emirnamenin içeriği noktasında anlaştıklarını söyleyen Cafer Gürcafer, imar planının nasıl yapılacağı, kaç kişinin istihdam edileceği, bu kişilerin KTİMB tarafından ödeneceği konularında uzlaşıya varıldığını, müktesep haklar ile ilgili de tanımlamanın yapıldığını dile getirdi.

“RESMEN KANDIRILDIK”

Gürcafer, emirnamenin içeriğince yalnızca bir madde olduğunu ve bu madde ile resmen kandırıldıklarını söyledi.

Cafer Gürcafer şunları aktardı:

“Resmen kandırıldık. Kandırıldığımızı düşünüyoruz. Biz şehir plancısı değiliz. Biz ilk defa bir imar planı yapılmasında katkı koyan tarafız.

Nedir bu müktesep haklar; sen bir yer aldın, projeyi çizmesi için mimara verdin, çocuklarına iki tane ev yapacaksın. Seni yarı yolda yakaladı. Müktesep hak; senin içinde bulunduğun süreci, belli bir süre içerisinde tamamlamaktır müktesep hak. Müktesep hak, Annan Planı döneminde çıktı. Hatırlanacağı üzere o dönemde bir moratoryum hazırlanacaktı. İki toplum lideri arasında bu konu görüşüldü ve BM’ye kadar da gitti. O zaman; ‘Vize bürosundan geçmiş projeler müktesep haktır ve dolayısıyla onların inşaatı devam edecektir’ dendi. Bu uygulama ondan sonra tüm emirnamelerde uygulandı. Bunda da ‘müktesep haklar olsun, ondan sonra planı yapacağız. 1 yılda bu planı tamamlayacağız’ dedik. Yalnız bu müktesep haklar ile ilgili 3 aylık bir süre koydular. Buna itiraz ettik. Devlet dairelerinden bir dosya 7-8 ayda çıkmıyor’ dedik. ‘3 ay tamamlandığında, bir 3 ay daha uzatırız’ dediler.

O gün geldiğinde ve uzatma talep ettiğimizde, şehir plancıları mahkemeye gitti. ‘Bu uzatma emirname değişikliğidir. Emirname değişikliği de halka açık toplantı yapılmadan yapılamaz’ deyip ara emri aldılar. Sonra da çıkıp halka ‘denizlerimizi kirletiyorlar, ormanlarımızı yok ediyorlar da gökdelenleri dikiyorlar. Gittik, kendilerini durdurduk’ dediler. Sırf popülizm adına, bizi alkışlaması için kandırdığımız insanların duygularını sömürerek nereye gideceğiz!!!”

“BU ÖFKE KİME?”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, “inşaatlar kaçak” söylemine de açıklık getirdi. Konuyla ilgili çok önemli açıklamalarda bulunan Gürcafer, şunları kaydetti:

“Bir taraftan Anayasa; ‘siz devlete müracaat ettiğinizde devlet size 1 ayda cevap vermek zorundadır’ der, fakat diğer taraftan sen inşaat ruhsatı için devlete başvurursun, devlet süreci sana 2,5 senede tamamlar. Hal böyle olduğu için ilk aşamadan sonra inşaatlar başlar. İlk aşama; araziyi alırsınız, gidip devlete verginizi ödersiniz, Tapu Dairesi’nden araziyi devralırsınız. KTMMOB’ne kayıtlı bir mimarı çağırırsınız ve o size projeyi çizer. Mimar bu çizimi, Şehir Planlama Dairesi ile görüşerek ve o bölgenin imar mevzuatına uygun olarak çizer. Ondan sonra kendinin vize bürosu vardır, orada kontrolden geçirtir ve onaylatır. Çoğu zaman hatalar tespit edilir ve birkaç kez gider gelir. Sonra deprem yönetmeliğine göre statik hesaplarını yapması için KTMMOB’ne kayıtlı bir mühendise verir. Ülke mevzuatlarına uygun onun statik projesi çizilir. Sonra götürür odaya ve vize alır. Sonra devreye yine KTMMOB’ne kayıtlı elektrik mühendisi devreye girer. O da KTMMOB’nin vize bürosundan gider vize alır. Sonra ÇED raporu için yine KTMMOB’ne kayıtlı çevre mühendisi devreye girer. Tüm bunlar yapıldıktan sonra artık siz; bilimin ülkenizde koyduğu kurallar çerçevesinde, ülke mevzuatlarına göre projenizi çizdiniz demektir ve gidersiniz belediyeye ruhsat için müracaatınızı yaparsınız. İşte o aşamada ruhsat müracaatı mevzuatı çok uzadığı için inşaata başlarlar. Bu arada belediye bu evrakları, Çevre Dairesi’ne gönderir. Çevre Dairesi, 7-8 ay sonra bunu onaylar. Sonra Planlama İnşaat Dairesi’ne sonra da Elektrik Dairesi’ne, Telefon Dairesi’ne, İtfaiye Müdürlüğü’ne ve Anıtlar Yüksek Kurulu’na, Tarım Dairesi’ne ve Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’ne gider. Bütün bu dairelerden görüşler gelir, belediyede durur. Müteahhit en son aşama olan harç ödemek için belediyeye gider. Sen de bu yandan mahkemeye gidip, ‘3 ay süre geçtiği için bu emirname değişikliğidir. Halka açık toplantı yapmadık’ deyip ara emri aldın ve sen adamı kaçağa düşürdün. Sonra da ortalığı velveleye verdin. Bunu yaparak senin eline ne geçecek? Bu ülkeye, bu topluma, müteahhit firmalara, senin de ekmek yediğin sektöre zarar verdiğinde eline ne geçecek? Kimedir bu öfken?”

“ÜLKEDE KÜÇÜK KÜÇÜK DEREBEYLİKLER KURULUP, TARAFTARLAR OLUŞTURULDU”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, ülkede küçük küçük derebeylikler kurulup, taraftarlar oluşturulduğunu ve bu kişilerin o taraftarların alkışları ile beslendiğini ifade etti.

Bu durumun toplumu bataklığa sürükleyeceğini, bu tavırlar veya sosyal medya üzerinden aleni yapılan hakaretlerle, halkı bölmekle, statüko yaratıp bu statükodan beslenmekle toplumsal varlığımızın sürdürülemeyeceğini kaydeden Gürcafer, Bunun üzerine; ‘gelin, TV’ye çıkalım, 5-6 saat cevapsız kalan ne kadar soru varsa hepsini cevaplayalım’ diye çağrıda bulunduğunu ancak bu çağrısına olumlu dönüş yapılmadığını dile getirdi.

KTİMB Başkanı Gürcafer, Fasıl 96’ya geri dönülmesi konusunda yaptığı açıklamada ise şöyle dedi:

“Aynı kesim, ‘İskele’de kaçak inşaatlar yapıldı, siz de buna göz yumuyorsunuz’ dedi. Biz İsveç, Danimarka, Norveç, Rusya pazarına girebilmek için neler çektik. Neler yaşadık. Bu konutlar satılmazsa ne olacak. Bu inşaat sektörü 70 alt sektörü besler. 10 binlerce insan bu sektörden ekmek yer. Bu inşaatlar devam eder ve yabancı acenteler artık bizi sorgulamaya başladı, iptaller ile ilgili avukatlar devreye girdi, bu korkunç bir yıkım getirecek. Ben gittim ve KTMMOB’nin kapısını çaldım. ‘Bu sorunu çözmemiz lazım’ dedim ve bir araya geldik. Toplumsal sorumluluğumuz var. Bizim bu anlaşamamamızdan dolayı ülke ekonomisine zarar veriyoruz. Gelin uzlaşalım’ dedik. ‘Bakalım’ dediler sonra da bana görüşmeyeceklerini belirten bir haber gönderdiler. Artık mecbur bıraktılar. Bunun önünü açabilmenin başka hiçbir yolu yoktu. Ülke milyarlarca lira zarara girecekti.”

“KENDİLERİNİ PADİŞAH İLAN ETTİLER”

Süreci bu şekilde özetleyen KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, 55/89 Sayılı İmar Yasası’nı da yaparken kendi meslek haklarını ciddi şekilde güvenceye almak için çaba sarf ettiklerini ancak işin ucunu fazla kaçırdıklarını ve kendilerini padişah ilan ettiklerini söyledi.

Söz konusu yasanda, ‘bu ülkede her türlü emirnameyi, planı, Şehir Planlama Dairesi’nde çalışan, Şehir Planlama Odası’na kayıtlı şehir plancıları yapabilir’ dendiğini kaydeden Gürcafer, “Biz ‘bu İmar Yasası’nın değişmesi ve toplumun her kesimini temsil eden, katkı koyabilecek olan, akil insanlardan oluşan bir imar üst kurul oluşturulması lazım’ dedik. Ortalığı kaldırıp oturttular” dedi.

Gürcafer, KTİMB’nin kurumsal bir yapısı olduğuna dikkat çekerek bir şeyi isterken veya bir konuda adım atacağı zaman dünyadaki örneklerini araştırdığının altını çizdi.

Rumların 1972 yılında yapılmış olan İmar Yasası’nı günümüze kadar 29 kez revize ettiğini, yasanın günün koşullarına göre güncellendiğini söyleyen Gürcafer, “Biz! Dört dörtlük mü yaptık. Çok mu mükemmel yaptık bu işi?” diye sordu.

Neticede sürecin; bu yasanın kendilerine vermiş olduğu yetkiden dolayı tıkandığını anlatan KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, şöyle devam etti:

“İmar planının son aşamasında çok sıkıntılar oldu. Siyasi baskılar, itirazlar, tartışmalar vs. Plan ekibine gittim ve samimi şekilde sohbet ettik. Özetle ‘bu planlar 1980’li yıllarda, toprak reformu yapılmadan önce yapılmış olsaydı biz bugün hiç sıkıntı yaşamayacaktık ama atalarımız bir hata yaptı ve bu sorunu ileri attı. Ya biz de ileriye atacağız ve daha kötü bir düzen yaratacağız ya da çözeceğiz. Ama yapılanma başlamışken çözüm sıkıntılıdır. Dolayısıyla şu çemberi çizelim; ormanlar, sulak alanlar, SİT alanları, köy dokusunun güvence altına alalım’ dedim. Bu konuda da anlaşıldı. Sonra, ‘mevcut durum analiz edilsin, kim nerelerden, hangi amaçla ne aldı, tespit edilsin’ dedim. ‘Çünkü siyaset üzerinde baskılar olursa, bu planı tehlikeye atacağız’ dedik. Ertesi günü beni dönemin İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars aradı ve plan ekibinin bir açılım yaptığını söyledi. O açılımdan sonra biz; ‘tamam, plana hiçbir itirazımız yoktur, bu planın imzalanmasını biz de isteriz’ dedik. O akşam bize bir mesaj geldi ve plan geçti. Meğer o gün KTMMOB, o toplantıda kavgalar çıkarır ve açılım tekrardan iptal edilir. Diğer taraftan belediye başkanları, belediye meclislerinden yetki almadan bu imzaları atarlar ve ertesi gün dananın kuyruğu kopar ve Ersin Tatar, ‘ben bu planı imzalamam’ der. Popülizm bizi bu noktalara getirdi. Bizim artık öz eleştirilerimizi yapıp, birbirimiz affedip doğru olanda birlikte yürümemiz lazımdır.”

“TOPRAKLARIN YABANCILAŞMASI BURADA DEĞİL, YANLIŞ VERİLEN VATANDAŞLIKLARDADIR”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, “topraklarımız yabancılaşıyor” söyleminin ise kabul edilemez olduğunu dile getirdi.

Gürcafer, “Dünyanın merkezi KKTC değildir. Bir Malta örneği vardır. İnsanımız birileri tarafından bilinçli olarak yanlış bilgilendiriliyor. Fasıl 96 çerçevesinde 20 bin konut yapmak için ihtiyaç duyduğun arazi 1000 dönümdür. 100 bin konut için ihtiyaç duyduğun arazi 5000 dönümdür. KKTC, 2 milyon 455 bin dönümdür. Bu bir turizm modelidir. 20 bin konut üzerinden gidersek 1 ev, 4 ay yabancıya kiralandığında bu ülkeye 1 milyon turist gelir. Bu turistler de otelde kapanıp kalmaz. Ülke ekonomisine katkı koyar. Toprakların yabancılaşması burada değil, bu ülkede yanlış verilen vatandaşlıklardadır. Ben müteahhitlerime; ‘Fasıl 96’ya dönülmeyecek, hayal kurmayın’ dedim. Ben toplumsal varlığımız için ihtiyacımız olanın planlı bir yaşam olduğunun bilincindeyim. Her değerlendirmemi bu temelde yapar, her adımımı bu amaca hizmet edip etmediğine bakarak adım atarım” ifadelerini kullandı.

“LONG BEACH BÖLGESİNDE GEREKLİ ADIMI ATIK, ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, Long Beach bölgesindeki yapılanma ve bölgedeki çevre sorunları konusunda da soruları yanıtladı.

Gürcafer, “O konuda da hiç kimse bir şey yapmadı, biz adım attık. ‘İmar planı döneminde bir fon oluşacak, o fondan bölgenin arıtma tesisi yapılacak’ dedik. Fon yönetimi de oluşturduk. İlk toplantımızı da yaptık. Bunu da eleştirip, alay ettiler. Ben iyi bir şeyler yapmak için uğraşıyorum. Sen de gel. Yanlış ise doğrusunu birlikte yapalım. Sürekli eleştirerek bir yere varılamaz” dedi.

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, bölgede henüz daha lağımın denize karışmadığını ancak bir an önce gerekli çalışmaların yapılması gerektiğini söyledi.

Gürcafer, şunları kaydetti:

“Bizim bir an önce bunu yapmamız lazım. Şu an böyle bir durum yok ama 1-2 yıl içinde denize lağım karışacak. Olan şuydu: Septik kuyular beton ve su geçirimsiz olmalıdır. Bazıları delindi. Tespit ettik, bu da bazı münferit evler. Orada su seviyesi yüksektir. Yer altındaki suya kolibasil karıştı ama bu denize ulaşmadı. Sağlık Bakanlığı orada her 15 günde bir zaten ölçüm yapıyor. Bir müteahhit orada temel kazısı yaparken temelde çıkan suyu bilmez. Masum bir su sandı, çekti ve yağmur suyu drenaj hattına döktü, su dereye karıştı. Olayı öğrendiğimde hemen belediye ile temasa geçtim, ertesi gün ekip gönderdim, ıslahı yaptık. Hemen toplantı yaptık gereken uyarıları yaptık. Akabinde İçişleri Bakanlığı’nda toplantı yapıp karar aldık ve ‘bir an önce kendimiz ödeyerek bu kanalizasyonu, atık su arıtma tesislerini yapalım’ dedik ve bununla ilgili de adım attık.”

“GİRNE HASTANESİ… BUGÜN OLSA AYNISINI YAPARIM”

Girne Hastanesi ihalesi konusunda KTİMB yönetimine ve müteahhitlere yönelik eleştirileri de yorumlayan Cafer Gürcafer, “Gene olsa gene yaparım. O eleştiren arkadaşın ne için eleştirdiğini çok iyi bilirim” dedi.

Gürcafer, şunları söyledi:

Ben KTİMB Başkanıyım ve 18/98 sayılı yasayı temsil ederim. Bir de 19/98 sayılı yasa vardır. Ben tüm üyelerime eşit mesafede yaklaşmak zorundayım. Yasaların da tüm müteahhitlere eşit mesafede eşit fırsatlar içeren şekilde yaklaşmasını gözetlemek ve onun mücadelesini vermek zorundayım. O eleştiren arkadaşın ne için eleştirdiğini çok iyi bilirim. Ama burada ağzımı açmak istemiyorum. Benim için önemli olan, üyelerime fırsat eşitliğini vermekti, verdim. Gene olsa gene yaparım. O gün ihale neticelenseydi, o işi alan müteahhit batacaktı, inşaatı da tamamlayamayacaktı.

Bir Kamu İhale Tüzüğü var. 1980’li yıllardan 2008’e kadar tüm ihaleler bu tüzükle yapıldı. Kamu İhale Yasası hazırlandı ve Meclis’ten geçti. ‘Yıl sonuna kadar yürürlükte olmayacak, yıl sonunda Yapım İşleri Tüzüğü yapılınca yasa yürürlüğe girecek denildi. Bu sürede yasanın hazırlanmasında aktif bir şekilde bulunduk. Yasanın hazırlanmasına çok katkı koyduk. Tüzüğün hazırlanması gündeme geldi, bizi hiç çağırmadılar. Son dakika, aldılar eski kamu ihale tüzüğünü koydular. Dolayısıyla yasa ile tüzük çelişti. Bir yasa varken ve bu yasa müteahhitlere nasıl karne verileceğini, ne büyüklükte iş yapacağını belirlerken sen başka bir tüzükle sınırlama getiremezsin. O tüzük o gün iptal edilseydi o ihale aynı gün neticelenecekti.

Sen, KTİMB Başkanını, üyeleri arasında adaletsizlik olur diye o ihaleye karşı çıkmasını eleştirirken bu tüzüğün 1,5 sene iptal edilmesini bir kez eleştirmezsen o zaman ben sende kötü niyet ararım. Şimdi ihale süreci açıldı, 9 müteahhit de dosya aldı.”